Koşuyordum, ayaklarım neredeyse geriye sekerek sırtıma değecek kadar hızlı kosuyordum..
Çok yaklaşmıştım.
Kokuları birer sümbül çiçeği gibiydi.
Nefesim kesilene kadar kosuyordum.
Ucsuz bucaksiz ovada ses tekrar yankilaniyordu.
Koş duru hadi yapabilirsin!
Daha da hızlanıyor, tüm gücümle kosuyordum.
Ikiside yere çökmüş birbirlerine çok yakın bir şekilde kollarını açmışlardı .
Bir dakika bile düşünmeden o hışımla kendimi kollarına bıraktım.Vücudumda derin bir acı hissediyordum..
Üstümde ise minik bir gölge..
Gözlerimi araladiğimda kendimi çatı katındaki mavi odada yerde yatarken buldum.
Üzerimde de şişko yanak ne oluyor burada der gibi bana bakıyordu.
Yine gözlerim dolmuştu,
Bu sefer hıçkıra hıçkıra değil, bağıra çağıra ağlıyordum.
Neden uyandım nedennn?
Bu kadar güzelken rüya olmak zorundamıydın?
Nedennn nedenn nedennn ?
Şişko yanak korkup yatağın altına kaçmıştı..
Normalde ağladığımda hemen göğsüme sokulur .
Beni sakinleştirmeye çalışırdı .
Fakat durumun biraz vahim olduğunu oda anlamış olmalı..
Kaç saat uyumuştum?
Saat kaç olmuştu. ?
Yeni bir gündemiydik ?
Kaç saat daha böyle ağlayacaktım bilmiyorum.
Ama karnımın da ufaktan acıktığını hissetmeye başlamıştım.
O kadar ses ve gürültüye nasıl buraya gelmediklerine şaşırmıştım.
Şişmiş gözlerimle odanın kapısını açıp alt kata doğru inmeye başlamıştım.
İnerken bastığım tahta merdivenlerin her biri evimdeki merdivenler gibi can çekişiyordu.
Bu evde kalmak artık bana heyecandan çok acı veriyordu.
Alt kata indiğimde herkesin bir koltukta uyuya kaldığını gördüm.
Kafamı kaldırıp duvardaki saate baktığımda.
Saat gecenin 3 buçuğu olmuştu.
Erken yattığım için bu saatte uyanmıştım.
Gerçi belkide o muhteşem rüyayı görmeseydim.
Sabaha kadar deliksiz uyuyabilirdim.
Şişko yanakta sakinlestigimi görünce usulca peşimden gelmişti.
Oda acıkmış olmalı.
Bir kaç saattir elinde ceviz ya da her hangi bir atıştırmalık görmemiştim.
Şişko yanağı da alarak mutfağa geçtim.
Her şey mavi olduğu için burası bana şirin babanin mutfağını anımsatıyordu.
Bir an iyi ki renkler farklı yoksa bu kadar aynı şey içerisinde yabancılık çekmek ekstra zulüm olurdu diye düşündüm.
Fırında mavinin dünden yaptığı bir kaç çeşit kurabiye vardı.
Masanın üzerinde de pogacalar ve börekler.
Dolaptan meyve suyu alıp kendimizi birer tabak hazirlamistik.
İçecekler camsile benziyordu.
Birden ya gerçekten camsilse diye içimden geçirip gülümsemistim.
Uzun bir aradan sonra hemde ..
Dolapta olduğuna göre içilebilir bir şeydir diye umuyorum.
İkimizde tabaklarimizi silip süpürmüstük.
Camsil gibi olan şey de bildiğimiz vişne suyuydu.
Karnimizda doyduguna göre,
Uykumuzu da aldığımıza ve ev ahalisi de fosur fosur uyuduğuna göre.
Bahçeye çıkıp bir hava almak iyi gelebilir diye düşündüm.
Geldiğim dünyanın aksine şimdiye kadar geçtiğim tüm dünyalarda hava hep ilkbahar gibiydi.
Ne yakıyor ne üşütüyor, Tam bir ilkbahar mevsimine yaraşır güzellikteydi.
Şişko yanak omzuma oturmuş ben ise bahçenin önündeki sallanan sandalyeye kendimi bırakmıştım.
Usul usul sallanırken. Önümde uzanan dümdüz ovanın parsel parsel işlenmiş tarlalarında yetisen çeşitli sebzeleri izliyordum.
Ve bu yola ilk çıktığım zamandaki heyecanımı, isteğimi, keşfetme arzumu, bana bahsedildiğini düşündüğüm bu sihirli dünyanın her bir bucagini karış karış gezip gizemleri çözmeyi ve en yakınlarıma göğsümü gere gere bakin ben neler yaşadım haberiniz var mı?
Demeyi ne kadar arzu ettiğimi hatırladım.
Lakin şimdi bu kadar duyguyu yaşayan durunun .
Tüm bu olanlardan sonra duygularının ve keşfetme arzusunun ne kadarı yerindeydi.
Omzumda oturan şişko yanak oradan kayarak kucağıma inmişti .
Her zamanki çevik hareketleriyle oradan da tırmanarak yüzünü yüzümde bir seviyeye getirdi.
Gözlerimin icerisine bakıyordu, ama bu bakış hicte öyle sıradan bir bakış değildi.
Gözlerini bile kırpmıyordu.
Yol arkadaşımı anlamayacak kadar da aklımı yitirmemistim.
O bana bunu beraber başardığımizi ve yine beraber her şeyin üstesinden gelebilecegimizi anlatmaya çalışıyordu.Bende onu iki kolunun altından yakalayip minik yanağını yanağıma dayadım.
Sen bana bu gücü fazlasıyla veriyorsun şişko yanak ,
Seninle daha keşfedecek tonla şeyimiz olduğuna ne şüphe.
Seninle dünyanın çekirdeğinede ,
Uzayın kara deliklerine de gidebilirim ,
Artık sen olduğun sürece nerede olduğumun bir anlamı yok tamam mı şişko yanak ..
Kocaman gözlerini kısıp, minik kafasını boynuma sokmuştu.
Bu onun teşekkür etme sekillerinden sadece bir tanesiydi..
Hatırlıyormusunuz bu maceraya bahcemizdeki gizemli çukurdan başlamıştık.
Ve sonrası hep bizi farklı bir gizeme suruklemişti..
Kimini bir nebze çözmüş kimini de hala çözmeye çalışıyoruz.
Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu farkediyorum.
Kaldığımız yerden şişko yanakla bu gizemli maceraya devam edecek gücü tekrar kendimde hissetmeye başlamıştım.Sanırım bir süre daha mavi dünyada kalıp olan biteni çözüme ulaştırmaya çalışacağım,
Tabi ki bunu şişko yanak ile birlikte yapacağım.
Ben güçlü bir kızım, ve basaramayacagim hiç bir şey yok.
Hayat her zaman bekledigimiz gibi gitmeyebilir,
Çiçeğiniz bir kaç yaprak döktü diye kökünden söküp atiyormusunuz?
Hayatta böyledir işte, bir ya da bir kaç olumsuzluk için ondan vazgeçmemeliyiz.
Daha yaşayacak, deneyimleyecek, görecek, gezecek çok şeyimiz var .Bir dara düştüğünüzde lütfen yaratıcının sizin için yarattığı güzel doğaya bakın.
Kocaman bir nefes alın.
Ve deyin ki ..
Görebildiğim için, ve nefes alabildiğim için minnettarım..
O zaman hala benim için bir umut var öyle değil mi ?Ben şuan bahçedeyim, hava alacakaranlık, bulutlarin ağır ağır geçişlerini görebiliyorum.
Kim bilir nereden gelip nereye gidiyorlar.
Onlar ve bütün doğa da bizim gibi bir döngü ve yolculuk icerisinde.
Hepimiz in yolu ayrı görünse de aynı..Bekliyorum yarını ve ondan sonra gelecek olan her günün ne getireceğini,
Ama inancım tam,
Her şey bahar gibi hissettirecek
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜNDEKİ PENCERE
Teen Fiction(Minik bir kasaba da dedesi ve ninesiyle yaşayan duru bir gün evlerinin arka bahcesinde kocaman gizemli bir cukurla karsilasir ve hayati değişir...) Bizim penceremizden baktığımızda , her şey olağan akışında ilerler . Bulutlar selam verir geçer , de...