5~🍁

1.9K 77 14
                                    

Arabadan indiğimde bakışlarımı evde- pardon sarayda gezdirmeye başladım. Çünkü gerçekten saray gibiydi. Ama bakışlarımı fazla uzun tutmadım. Görgüsüz gibi gözükmek istediğim son şey bile değil. Tamam daha önce görmemiş oldabilirim ama bunu onarın bilmesine gerek yok. Ayıp.

Sonra bio anne ve bio babayla birlikte kapıya kadar yürüdük.

Zili çaldığımızda kapıyı bio anne yaşlarında bir kadın açtı.

"Hoşgeldiniz Deniz bey, Hilal hanım ve küçük hanım."

"Hanıma gerek yok...."

"Sinem."

"Sinem abla." Dedim sevecenlikle. Yada öyle umduğum sesimle. Belki de götüyle konuşan orangutan sesine benzedi. Bilemeyiz... Çünkü daha önce götüyle konuşan orangutan görmedim....

Reşit olduktan sonra orangutanları görmeyi de bir yere not alalım. Belki götüyle konuşan bir tanesine denk geliriz...

Ayakkabılarımı hızlıca çıkardığımda onlar da çıkarıyordu.

İçeri geçtiğimizde bavullarımın bio babada olduğun görüp ona;

"Ben alabilirim siz bana odamı gösterin yeter." Dememle bio anne bana gülümsedi.

"Gel göstereyim kızım." Kızım? Bu kadar kolay kabul etmiş miydi.... Bir an üvey annemi özlediğimi hissettim... Sahi o öleli en son ne zaman mezarına gitmiştim. En kısa zamanda onu ziyaret etmeyi aklımın bir köşesine not alıp, bavullarım ile bio anneyi takip ettim.

Bio anne merdivenleri bavul ile çıkmanın zor olacağı için beni asansöre yönlendirdi. İçeri girdiğimizde evi tanıtmaya başladı.

"Zemin katta yemek odası, büyük salon, küçük salon, mutfak, banyo ve çalışanların odası var. 1. Katta baban ve benim odam banyolar ve Atlas abin için özel bir kütüphane var. Babanın çalışma odası da var. 2. Katta küçük erkek kardeşin Pars'ın, Batu abinin, Atlas abinin ve Okyanus abinin odaları var. 3. Katta ise senin, Polat abinin, Bora abinin, misafir odası ve üçüzlerinin yani Aral ve Aras'ın odası ve şu an İngiltere'de yaşayan Uraz abinin odası var. En üst kat yani 4. Kat ise abilerin ve kardeşinin kendi istekleriyle dizayn ettikleri oyun odası gibi birşey var. Ve ayrıca yanında da Batu ve Uraz abinin çalışma odası var. Eğer odanı beğenmezsen birlikte yeniden düzenleriz." Dedi bio anne gülümserken.

Bir dakika bir dakika! Benim kaç abim var? Veya erkek kardeşim?

"Ş-şey benim kaç abim var?" Dedim zorlukla. Bio anne şirince gülümseyip:

"6 abin üçüzlerin ve erkek kardeşin Pars var." Dedi. Benim gözlerim ise yuvarından çıkacak kadar büyümüştü.

Ne yani her gün 5 abinin üçüzlerimin ve erkek kardeşimin öldürücü bakışlarına mı katlanacaktım. Allah'tan Uraz İngiltere'deydi de bir sert bakış eksik kalmıştı. Ben bunlarla nasıl baş edecem yağ!

3. Katta durduğumuzda bio annenin yardımıyla buvullarımı odanın önüne kadar taşımıştım. Kapıyı açtığımızda ise midem bulandı. Ama belli etmemeye çalışıp tebessüm ettim.

"Şeyy... Ben bu odada kalmasam.. misafir odasına falan yerleşsem... Bakın beğenmediğimden değil ama sanki biraz şey.. şey yani .... Pembe" Dedim zorlukla. Bana önce şaşkın gözlerle baktı daha sonra ise tebessüm edip kapıyı kapattı.

"O zaman şimdi sen misafir odasında kal, yarın odayı baştan dizayn edelim." Demesiyle başımı salladım. O neydi öyle ya öyle pembe pembe. Tamam pembe kötü bir renk değil ama benim tipim de değil.

Misafir odasına girdiğimizde beyaz ve sade bir odaydı. Yatak, dolap ve banyo dışında hiçbirşey yoktu. Bio anne benim eşyalarımı fazla yerleştirmememi yarın odayı düzenleyeceğimizi bir de üzerimi değiştirip aşağı inmem gerektiğini tembihleyip gitti. Ben de hızlıca banyoya girip güzel bir duş aldım. Ardından üzerime gri eşofmanımı beyaz cropumu ve gri bir ceket giyip aşağı indim.

Ve salonu aramaya başladım.

Salon olduğunu umarak açtığım kapı mutfağa açılınca bi hüsrana uğramadım değil. Ama Sinem abla beni gördüğünde gülümsemişti.

"Salonu mu arıyorsun kızım?" Dedi nazikçe. Bende tebessüm ederek başımı salladım. O da ellerini durulayıp siyah ama gri çizgileri olan bir havluyla kuruladı. Mutfakda çoğunlukla siyah rengi kullanılmıştı. Ama gri de ek olarak ikili renkli olması gereken yerlerde kullanılmıştı. Ve bu harikaydı.

"Gel sana salonu göstereyim." Dedi bana doğru gelirken.

"Çok teşekkürler, harika olur. Ev çok büyük ve bir yeri bulmakta cidden çok zorlanıyorum." Dedim onun peşinden giderken. Hemen ileride olan bir kapıyı açtı.

"İstersen yemekten sonra sana evi gezdirebilirim. Hepsi aklında kalmasa da aradıklarını daha kolay bulursun."
Dedi bana içeriyi gösterirken.

"Zahmet olmazsa isteyeceğim. Çünkü ev çok karmaşık." Dedim gülümserken. Sonra doğru sesim bıkkın çıkmıştı.

"İçeri geç. Birazdan yemek hazır olur. Yemekten sonra gezdiririm." Dedi Sinem abla artık içeri geçmem gerektiğini belirtirek. Nedense her zaman çalışanlarla samimi bir bağ kurmaktan hoşlanmışımdır. Onlarla rahatça konuşup onları da rahatlatmak hep çok hoş olmuştu.

Ona teşekkür edip içeri geçtim. Sadece tekli koltuk boştu. Ben de kendimi oraya bıraktım. Abi tayfası yine bana sert bakıyorlardı. Ama sanırım Sinem abla ile konuşmalarımdan dolayı şaşırmışlardı. Ne yani Sinem ablaya bağırıp çağırmamı filan mı bekliyorlardı. Bio anne baba da gururla gülümsüyordu.

"Bak kızım bu Batu abin. İkinci büyük abin olur kendisi. Okulu bitirdi." Dedi tekli koltukta oturarak bana sert sert bakan abiyi göstererek. Bende başımı salladım.

"Bunlar Atlas, Okyanus ve Polat abin." Dedi bu sefer koltuğa yanyana oturup yayılarak bana sert bakan abileri göstererek.

"Bora abin, Aral ve Aras yani üçüzlerin." Yine aynı senaryo.

"Ve en küçük kardeşin Pars." Dedi küçük çocuğu göstererek. Çocuk da bana gülümsemeye çalışıyordu. Sanınırım beni sevmeye çalışıyordu. Aslında bu hoş bir şey...

Biraz öylece boş boş durduk. Abiler benimle hiç kouşmamıştı ama Pars en sevdiğim rengi falan sormuştu.

Tabi en sonunda yemek zamanı geldi. Yemek yedikten sonra tekrar salona dönmüştük. Ama ben biraz bekleyip salondan çıktım ve mutfağa doğru ilerledim. Kapıyı çalıp girdiğimde Sinem abla bulaşıkları makineden çıkarıyordu. Beni gördüğünde gülümsedi.

"Kapıyı çalmana gerek yok Asel'cim. Burası senin evin. Özel odalar dışında kapıyı çalmak yok. Anlaştık mı?" Dedi sevecenlikle. Bende ona gülümseyip başımı salladım. Daha sonra yanına gidip makineden çıkarıp tabakları tezgaha koydum.

"Ne gerek var kızım ben hallederim şimdi." Dedi Sinem abla şaşkınlıkla.

"Olsun Sinem abla. Hem sende yorulma." Dedim nazikçe. O da bana gülümseyip tezgaha koyduğum tabakları dolaplara yerleştirdi.

Böylelikle işimiz hemen bitti ve bana evi gezdirdi. Onun dışında 4 çalışanımız daha varmış. Biri Sinem ablanın yiğeniymiş. Maddi durumu zayıf olduğu için burada çalışıyormuş.

Normalde benden biraz büyükmüş. Yani üniversiteye gitmesi gerekirken hazırlık okuyormuş. İsmi Nil'di ve ben çok iyi anlaştım. Bu evde şimdi dertleşebileceğim bir arkadaşım olduğu için mutluyum. Diğer üçü de Sinem abla yaşlarındaydı. Dilek abla, Yağmur abla ve Pelin abla vardı. Evet ilk günden 4 ablam ve bir arkadaşım olmuştu. Harika.

Heryeri gezince salona girdim. Herkes buradaydı. Bende tekli koltuklardan birine geçip oturdum. Cidden yorulmuştum. Ama aklımda bir soru dönüp duruyordu. Bizi bilerek karıştırmış olabilirler miydi?

☕☘️

Bölüm sonuuuu

Bölümleri biriktiriyorum ama sonun nereye gideceğinden bi haberim...

Hadi bb!

Üçüzlerim★~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin