Bismillah diyerek başlıyorum.
★
"Bana tokat atar mısın?"
"Ne saçmalıyorsun Anıl?"
Gözlerimi açtığımda başımda yaralarım ile ilgilinen, aramızdaki mesafenin azlığını umursamayan ve temaslarıyla ateş içinde kalmamı sağlayacak bir Cengin göreceğimi düşünmemiştim.
Uyandığımdan beridir mal gibi bakıyordum karşımdaki karizmatik surete. Rüya mı değil mi teyit etmek istiyordum. Ne vardı bunda?Odamda, yatağımda uzanıyordum. Cengin ise elinde ki pansuman kutusundan aldığı bantları boğazıma ve parmaklarıma yapıştırıyordu. Pencereden dışarı baktığımda havanın karanlık olduğunu gördüm. Uzun bir süredir uyuyor olmalıydım.
"Yani bana tokat atmayacaksın."
"Sana neden tokat atayım Anıl?" dedi dehşet ile. Omuzlarımı silktim umursamadan. Gerçek gibi hissettirmiyordu.
Saçmalamalarımı umursamadan işine devam eden Cengin "Yarın terapiye gideceksin değil mi?" diye sordu.
Hiçbir şey demeden başımı salladım sadece. Şuan ki durumum pek sağlıklı değildi. Rüyalar, krizler peşimi bırakmayacaktı anlaşılan. Bunun farkındaydım ama asıl kabul etmemdeki sebep Cengin'i öpücük karşılığında tehtid etmiş olmamdı.
Terapi çıkışı onu yanağından öpecektim.
İlk başta kesinlikle sert bir dille beni reddetse de birazcık ısrarım ile hemen yumuşamıştı. O hala benim eski Cengin'imdi.
Yatakta oturur pozisyona geldim ve kollarımı açıp gerindim. İşini bitiren Cengin de elindeki kutu ile ayaklandı. Ona inat olsun diye koşup ondan önce banyoya girdim. Kapıyı kapatmadan önce ona sırıtsam da o bana öldürecekmiş gibi bakıyordu. Aldırış etmedim.
Kapıyı kapatıp aynanın karşısına geçtim. Boğazım deli gibi ağrıyordu. Bantların kenarlarında çizgi çizgi ve kırmızı izler vardı. Aklıma rüyam dolarken derin bir nefes aldım. Kesinlikle kendimi parçalamıştım. Ama önemli değildi. Cengin'in hastanede kaldığı süreçte alışmıştım buna
Ben işlerimi halledip çıktığım da hemen ardımdan Cengin de banyoya girdi. Masanın üstünde duran telefonu elime aldım. Tam on tane arama vardı. Hepsi de Mert'ti.
Önemli olduğunu düşünerek onu arasamda telefonu kapalıydı. Bu kadar aradıysa kesin bir şey olmuştu. Onu geri aradım fakat cevap vermemişti. Bende sonra tekrar aramayı aklıma kazıyıp aşağı inmek için adımladım. Üstümde kareli pijama vardı ama umrusamadım.
Cengin'e haber verip vermemek arasında kalsam da belki eskiyi hatırlar diye içeriye doğru seslendim.
"Cengin, Ben aşağıya iniyorum."
"Tamam."
Tabiki de umursamaz bir cevap vermişti. Neyse moral bozmak yoktu. Sonuçta yaralarımla ilgilenmişti.
Odadan çıkmam ile direkt avluya inen merdivenlerin sonundaki kalabalık dikkatimi çekti. En son böyle bir kalabalık gördüğüm de Cengin'in kaza haberini almıştım. İyice görebilmek için birkaç adım attıktan sonra göz göze geldiğim simayla donup kaldım.
Kabuslar,krizler derken şimdide şizofren mi olmuştum?
Çünkü Mert buradaydı.
Üstümde ki şoku atlatmam ile kalabalığı umursamadan koşarak merdivenlerden indim. Birkaç ses dikkatli olmamı söylüyordu ama duymadım. En yakın arkadaşım buradaydı.
Benim ona doğru koşmam ile Mert de ayağa kalkıp kollarını açmıştı. Hızla sarıldım ona. O kadar çok özlemişim ki. Göz yaşlarım yine kendini bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzi - GAY
Romance-rhyme- *Bu hikaye eşcinselliğin yasal olduğu bir Türkiye'de geçmektedir.* Geçmiş ve gelecek konuludur.