14- O Ev

419 42 30
                                    

(Cengin)

Yanımda ki çocuğun kollarını daha da şıkılaştırması ile boğulduğumu hissediyordum. Bir bacağı yan durmuş bedenimin üstünde iken iki koluda boynumdaydı. Yüzünü göremiyordum. Sadece aldığı derin nefesler ulaşıyordu kulağıma. Cidden kaçacakmışım gibi yapışmıştı bana.

Eminim şuan yataktan kalkmak istesem kesinlikle bu küçük cüssesi buna izin vermezdi.

Nasıl bu kadar aşıktı bana anlayamıyordum. Duygularının bu kadar yoğun olduğunu söylemesi tuhaftı. Bu fazlalık bana gerçekçi gelmiyordu. Sonuçta benim için gerçek aşk diye bir şey yoktu. Ayrıca bir erkek ile daha önce hiç denememiştim. Onu tanımıyordum, bir erkekti ve bana deli gibi aşıktı. Bu bu durumda olan herkes için kuşku uyandırırdı. Ona anlatmaya çalışısamda biliyordum, anlatmak istediklerimi asla anlamayacaktı.

Dün de bir sürü şey hazırlamıştı. Ona sürekli bunların işe yaramadığını söylememe rağmen dinlemiyordu beni. Başına buyruk davranıyordu.

Derin bir nefes çektim içime.

"Anıl... Nefes alamıyorum." dedim ona doğru tam olarak yüzümü dönerken.

Karşımda düşündüğümün aksine bana sarıldığı için rahatça uyuyan bir çocuk görememiştim. Anıl deli gibi terlemiş, kıpkırmızı bir şekilde kaşlarını çatmış uyuyordu. Daha doğrusu uyanmaya çalışıyordu.

Onun bu berbat hali ile korkup yatakta doğrulmaya çalışırken kollarını daha da sardı boynuma.

"Gitme." diye inledi kısıkça.

Bir yandan deli gibi sıkıyor bir yandan da tırnaklarını batırıyordu tenime. Kesinlikle bugün bu çocuk yüzünden ölebilirdim.

Ellerimle yavaşça kollarını tutup ayırdım kendimden. Ardından elimin ters tarafını yüzüne koydum. Ateşi yoktu. O zaman neden terli ve kıpkırmızıydı bu çocuk?

Onun tanıdık gelen yüz  hali ile başıma derin bir sızı girdi. Ellerim acıyı geçirmek istercesine saçlarımın diplerine gitti. Tanrım bu nasıl bir sızıydı böyle? Anlık olarak gözlerim kapanmıştı. Başımdaki ağrı giderek artarken yataktaki tanıdık ifadeyi nerede gördüğümü hatırlamaya çalışıyordum ama olmuyordu. Sadece bu yüz bulanık bir şekilde hatıralarıma doluyordu. Ama onu bile tam olarak seçemiyordum.

Neydi bu ifade? Ve ben daha önce nerede görmüştüm.

Yanımda acıyla inleyen çocukla ellerim hemen saçlarımı bıraktı. Şuan başımın ağrısını görmezden gelmem gerekiyordu.

Anında ona döndü bakışlarım. Benim yokluğumu farketmiş olacak ki kaşları daha da çatıldı. Ağlayacak gibi bir ses çıktı dudaklarından. Daha da endişelenirken ne yapacağımı bilemedim. En iyisi annemi çağırmaktı.

Ayağa kalkmam ile yatakta ki çocuk hıçkırdı. Şimdide ağlıyordu. Git gide daha da kızarırken elim ayağım birbirine dolandı. Annemi boşverip onu uyandırmak için üstüne doğru eğildim ve yavaşça sarstım. Ama o uyanmak yerine ellerini boynuna götürdü ve kıpkırmızı tenine tırnaklarını geçirdi. Nefes almaya çalışıyordu.

Gözlerim şokla aralanırken ellerini hızlıca tuttum. Ve bağırmaya başladım. Vücudumu bir korku dalgası sarmıştı.

"Anıl! Uyan artık."

Ne kadar bağırsamda uyanmıyor aksine etine tırnaklarını geçirmek için çırpınıyordu. Boynunda yer yer kızarıklar ve çizikler oluştu. Ben çekmeye çalıştıkça gücü artıyordu sanki.

"Anıl!" diye bağırdım yine.

Çok yüksek çıkan sesimle sonunda yataktaki ağlayan çocuk gözlerini araladı. Beni görmesi ile şaşkınca baktı suratıma. Tepki vermemesi beni daha da korkutuyordu.

Geçmişin İzi - GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin