İnsanların güle oynaya, heyecanla, istekle tatillere gittikleri, denizlere girip o ıslak saçlarıyla, kavrulmuş tenleriyle, kızarmış yanaklarıyla dolaştığı, güneşin yüzleri aydınlatan ışıklarının sabahın erken saatlerinde çocuk çoluk demeden herkesi selamladığı, akşamları ise o meltemlerin esip tüm yorgunluğu üzerinden aldığı o mevsimdi. Neredeyse herkes evlerinden uzunca bir süreliğine gitmiş, sokaklarda kimsecikler kalmamıştı.
Bir kişi hariç.
Her sene olduğu gibi bu yazı da evde geçirecek olan Chaeyoung.
Chaeyoung'un ailesi sık sık geç saatlere kadar çalıştığı için eve gelemiyordu. Bu yüzden pek tatile de gitmezlerdi. Zaten gitseler bile Chaeyoung onlarla gelmezdi, çünkü gezmeyi sevmiyordu.
Anlayamıyordu Chaeyoung, insanların nasıl bu kadar enerjik olduğunu. Nasıl yorulmadıklarını.
Nasıl bu kadar mutlu olduklarını.
Sabah saat 12.00'a geliyordu. Zaten çok önceden uyanmış fakat yatakan çıkmamış olan Chaeyoung, artık kalkmanın vakti olduğunu anlamıştı. İlk önce güzelce esnedi. Ardından terliklerini giyindi ve banyoya ilerledi.
Aynanın karşısına geçtiğinde içinde bulunduğu bedenden ne kadar nefret ettiğini bir kez daha hatırladı. Mosmor olmuş göz altları, aık surak ve zavallı sıska bir vücut. Daha fazla aynaya bakıp kendini üzmek istemiyordu.
İnsanın kendine acıması kadar kötü bir durum yoktu.
Hızlıca işlerini hallettikten sonra kahvaltılık bir şeyler yemek için mutfağa gitti. Tam buzdolabını açacakken gözü evlerinin tam karşısında olan parka kaydı. O parkta çocuklar oynuyordu. Chaeryoung çocukları izlemeyi çok severdi. Onun için çocuklar saflığı temsil ediyordu. Bu dünyada mutlu olmayı en çok çocuklar hak ediyordu. Çocuklar birer yıldız gibiydi. Parlayan, güzel yıldızlar.
Umarım kendi doğrularından şaşmayıp parlamaya devam ederler.
Hemen odasına gidip üstünü değiştirdi. Sıradan bir şort ve bir tişört giydi. Bir de yanına defter ve kalem aldı. Belki bir şeyler yazar diye.
Evinin anahtarını da yanına aldıktan sonra aşağıya indi. Parkta çok az çocuk vardı. Beraber salıncaklarda sallanıyor, kaydıraklardan kayıyorlardı. Onları izlemek için kaldırıma oturdu. Defterini kucağına koydu ve izlemeye başladı.
Aradan dakikalar hızla geçiyordu fakat Chaeyoung hala oturuyordu. Çocuklar çoktan gitmişti ve sıkılmaya başlamıştı. Hemen aklına yazı yazmak geldi. Ne zaman canı sıkılsa bir şeyler yazardı. Kalemini eline aldı ve düşünmeye başladı.
Fakat bugün bir değişiklik yapacaktı. Deftere değil, kaldırıma yazmaya karar vermişti. Acaba resim mi çizseydi? Belki çocuklar çok mutlu olurdu. Kaldırıma birkaç tane çiçek çizdi ve altına bir not yazdı.
"Çiçekleri sever misiniz?"
Daha sonra eşyalarını toparladı ve ayağa kalktı. Hava çok sıcaktı ve bu yüzden eve girmek istemiyordu. Bahçeyi biraz turlayacaktı. Ağır adımlarla yürümeye başladı.
Chaeyoung'un çocukluğu buralarda geçmişti. Bebekliğinden beri bu sitede oturuyordu. Her köşe onun için bir anıydı. Her yer ona farklı bir duygu, farklı bir olay hatırlatıyordu. Gerçekten ilginç bir çocukluk geçirmişti.
"Pardon, bakar mısınız?"
Arkasından gelen zarif sese doğru dönünce, kendisiyle hemen hemen aynı boyda ve aynı yaşta duran genç bir kız ona sesleniyordu.
"Bana mı seslendiniz?"
Kız yavaş adımlarla ona doğru yaklaştı. Cebinden çıkardığı ev anahtarını Chaeyoung'a uzattı.
"Sanırım sizden düştü. "
Gerçekten de Chaeyoung'un anahtarıydı. Ne ara düşürmüştü ki? Kızın elinden nazikçe alıp hafifçe öne eğildi.
"Çok teşekkür ederim."
Kız da aynı şekilde öne hafifçe eğildi ve karşılık verdi:
"Rica ederim."
Chaeyoung anahtarını aldıktan sonra yoluna devam etti. Yine çeşit çeşit anlarını hatırlattı hayat ona. Mutlu olduğu, şaşırdığı, üzüldüğü ne kadar anı varsa hem de...
Chaeyoung hala yürürken, bir anda telefonunun titrediğini hissetti. Telefonu eline aldığında ekramda gördüğü isimle yüzündeki huzurun gitmesi bir oldu.
Teyzesi arıyordu.
Bu hayatta en nefret ettiği, belki de öldürmek istediği tek kişi.
Hayatını cehenneme çeviren o kişi.
Küçük yaşta masumluğunu elinden alan o kişi.
Bir süre öylece ekrana baktı. Açıp açmamak arasında kararsız kaldı. Ekrana öfke dolu gözlerle öylece bakıyordu. Telefonu 5. çalışında açmaya karar verdi.
"Efendim?"
"Yarım saat içerisinde attığım konuma gel. Seni bir yere götüreceğim."
Neresi olduğunu sormak istedi ama teyzesini çok iyi tanıyordu, sorsa cevap vermezdi.
"İyi." Dedi sadece. Sonra ise derin bir iç çekti, telefonu kapattı ve eve doğru yürümeye başladı.
Ne zaman rahat edecekti bu hayatta? Ne zaman huzurla nefer alacaktı? Ne zaman kendini kukla gibi değil de özgür hissedecekti? Ne zaman genç bir kız olmanın tadını çıkaracaktı?
Sanırım cevabını o da bilmiyordu.
Bir süre sonra eve geldi. Önce buz gibi suyun altında duş aldı. Daha sonra geri kalan işlerini de halledip üstünü değiştirdi. Teyzesinin attığı konuma baktı. Çok uzakta değildi. Yürüyerek gidilebilirdi. Hızlıca dışarıya çıktı ve yürümeye başladı.
Yaklaşık 5 dakika sonra çok lüks duran, çok katlı bir binanın önüne geldi. Burası teyzesinin iş yeriydi. Teyzesi kariyerinde çok başarılı bir kadındı. Hayatı boyunca çokça başarısı olmuştu.
Fakat bu kadar mutlu olmayı hak etmiyordu.
Binanın önünde duran parlak, kırmızı arabayı gördü ve oraya doğru yaklaştı. Arabaya binmedi. Öylece camdan zar zor gördüğü teyzesine bakıyordu. Bir süre öyle dikildikten sonra teyzesi camı indirdi.
Yüzündeki ağır maykaj, yaşının ilerlemesine rağmen kırışmayan yüzü, dudağındaki kıpkırmızı ruj ve dalgalı saçları ile o soğuk, kalpsiz kişiliğini belli ediyordu. Takmış olduğu siyah güneş gözlüğünü yavaşça burnundan aşağıya doğru kaydırdı ve Chaeyoung'a baktı.
"Gelmeyecek misin?"
Chaeyoung sadece iğrenerek bakıyordu. Binmek istemiyordu fakat hiçbir şey söylemeden arabaya bindi. Kemerini taktı ve camı izlemeye başladı. Teyzesi arabayı sürmeye devam ederken, bir yandan da susmuyordu:
"Ne zaman bu tavırlarından vazgeçeceksin?"
Chaeyoung cevap vermedi. Sadece camı izlemeye devam etti. Teyzesi onun hiçbir sorusunu cevaplamamıştı zamanında. Artık o da cevaplamayacaktı. Susmayı tercih ediyordu. Onun bildiği buydu.
Çünkü bu zamana kadar ona hep bu öğretilmişti.
Susmak.
...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who? || Chaelisa
RandomHayatı hep şansızlıklarla geçmiş, eski neşesi ve enerjisinin eksikliğini uzun süredir hisseden Chaeyoung, bir yandan eskisi gibi olmaya çabalıyor, bir yandan da zorluklarla savaşıyordu. Hayatının bu noktasında onu tanıyacak olan Lisa, Chaeyoun...