Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Saatler, belki günler. Ne kadar zaman geçerse geçsin bana yıllar geçmiş gibi geliyordu. Hatta sanki az önce polisle konuşuyormuşum gibi. Sanki dün olmuştu her şey. Sanki zaman kavramımı kaybetmişim gibiydi. Ne kadar etkisinden çıkamasam da belli etmemeye çalışıyordum.
Küçük çocuğu kucağıma aldıktan sonrası çok hızlı geçmişti. Kim olduğunu bilmediğimiz o adam polislerle karakola giderken biz de Bayan Marie'nin ofisine gitmiştik. Birkaç saat sonunda Jennie ve Nayeon'a ulaşmayı başarmıştık. Ulaşır ulaşmaz yanlarına gitmiştik. Bir hastanedeleri. Jennie kardeşini görür görmez ona sarılmıştı. Kardeşi çok ağlamıştı ama Jennie ağlamamak için kendini çok zor tutmuştu. Bunu bana söylemese bile ben gözlerinden anlamıştım. Nayeon ise ayak bileğini burkmuştu ve vücudunun birkaç yerinde ciddi olmayan ama can yakıcı sıyrıklar vardı. Odaya girdiğimizde yatıyordu.
Şu anda ise hastane odasındaydım. Bir süredir onlarla beraber kalıyordum. Gece Bayan Marie'nin ofisindeydi. Sık sık görmeye gidiyordum. Zaten orada ona yemek ve su veriyorlardı.
Gecenin bu saatinde uyumamıştım. Uykum gelmediğinden değil uyumak istemediğim içindi. Belki de uyumak istesem yine uyuyamayacaktım ama boş boş tavana bakarak uyumayı beklemektense kitap okumak daha eğlenceliydi.
Aslında şu an kitabı uyumamak için okuyordum.
Jennie'nin kardeşi,öğrendiğim kadarıyla Yooju, gece boyunca kabus görüp duruyordu. O da bunun farkında değildi ama bazen sıçrayarak uyanıyordu.
Kim bilir neler yaşamıştı yavrucak. Kim bilir o adam ona ne yapmaya çalışmıştı. Acaba kötü bir şey söylemiş miydi? Bu yaşında duymaması gereken şeyler söylemiş midir birileri ona? Veya kötü bir şey yapmaya çalışmış mıydı? Vurmaya veya dokunmaya çalışmış mıdır? Veya kaçırmaya çalıştıysa?Umarım bir şeyler olmamıştır.
"Chaeyoung"
Lavabodan çıkan Jennie'nin bana seslenmesiyle ona doğru döndüm. Kitabımı koltuğa bırakarak ayağa kalktım ve ona doğru yürümeye başladım.
"Efendim?"
"Biraz konuşalım mı? Balkonda."
"Tabii, olur."
Jennie önden giderken ben de peşinden geldim. Hastane odasının küçük bir balkonu vardı. Balkonda da üç tane sandalye ve bir masa. Karşılıklı olacak şekilde oturduk ve Jennie'nin konuşmasını bekledim.
Derin bir nefes verdi: "Çok teşekkür ederim, Yooju'yu kurtardığınız için." Gözleri hafif doluydu ve her an ağlayacak gibi bakıyordu. Anlaşılan çok endişelenmişti. Uzanıp masadaki elini tuttum.
"Geçti her şey. Herkes iyi. Hem Nayeon da yarın taburcu oluyor."
"Aslında hala her şey geçmedi." Gözlerini benden kaçırdı.
Devamını getirmedi. Sanırım söylemek istiyordu ama bi o kadar da çekiniyordu. Sadece yüzüne baktım. Bir süre bekledikten sonra konuştu.
"O adam benim öz babam, Chaeyoung."
Şaşırmıştım. Adamı gördüğümde hırsız olabileceğini düşünmüştüm. Hatta kesinlikle öyle olduğuna emindim.
"Annemle babam şiddetli bir kavga ettiler ve boşandılar. Fakat kavgaları hala devam ediyordu. Bunlardan en büyüklerinden biri ise Yooju'nun kimde kalacağıydı."
Arada bir yutkunuyor, iç çekiyordu. Hiçbir şey söylemeden sadece onu dinliyordum.
"Annem Yooju'yu ona vermek istemiyordu. Çünkü babam Yooju'ya oğlu gözüyle bakmıyor Chaeyoung. O iğrenç bir insan. Gözlerimle gördüğüm gün şok olmuştum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who? || Chaelisa
RandomHayatı hep şansızlıklarla geçmiş, eski neşesi ve enerjisinin eksikliğini uzun süredir hisseden Chaeyoung, bir yandan eskisi gibi olmaya çabalıyor, bir yandan da zorluklarla savaşıyordu. Hayatının bu noktasında onu tanıyacak olan Lisa, Chaeyoun...