Hayatım boyunca kendiyle barışık olanlara imrenen bir kız çocuğu olmuştum. Sürekli kendimle barışık olsaydım, kendimi sevseydim bu zamana kadar yaşadığım tüm zorluklarla ne kadar kolay baş edebileceğimi hayal etmiştim. Eğer kendime inansaydım ne kadar başarılı olacağımı hayal etmiştim. Eğer kendimden nefret etmeseydim insanların da beni sevebileceğini hayal etmiştim. Eğer kendimden korkmasaydım insanların da benden korkmayacağını hayal etmiştim. Eğer kendime saygı duysaydım insanların da bana saygı duyacağını hayal etmiştim.
Bazen de kendimle barışmayı hayal etmiştim.
Bu hayatta en çok istediğim şeylerden biri de kendimle olan savaşlarıma son vermek olmuştu hep. Sürekli denemiştim. Küçük bir kız çocuğu olarak parklarda gezinmem gerekirken psikologlar, psikiyatristlerde gezinmiştim. Her sabah aynaların önünde bulmuştum kendimi. Her akşam ise yatakta ağlarken. Bütün ömrüm boyunca hep kendimi sevmeye çalışmıştım fakat önüme hep bir engel çıkmıştı. Bu engellerin en büyüğü de yine ben olmuştum. Şu an yine kendimden nefret ediyordum çünkü kendimi suçlu hissediyordum.
Hastane odasına kızlarla yeni girmiştik. Yaklaşık 3 saat önce Lisa daha tırmanma parkurunun başındayken bayılmış, güvenliklerden biri ise onu yakalamıştı. Daha sonra kucaklayıp hızla hastaneye götürmüştü. Şu an ise Lisa hasta yatağında yatıyordu. Gözlerinde yine o derin bakışlar vardı. Onu böyle görünce üzülmüştüm. Bir suçum yoktu, elimden bir şey gelmezdi fakat yine de kendimi suçlu hissediyordum. Ağır adımlarla yanına geldim ve yavaşça koltuğa oturdum.
"Susamışsındır diye getirdim. İyi misin?" Çantamdaki suyu çıkararak konuştum.
"İyiyim,teşekkür ederim." Eli yavaşça elimdeki suya uzandı ve suyu içmeye başladı.
"Başına güneş mi geçti acaba? Geçmiş olsun." Dedi Nayeon tatlı bir sesle.
Lisa sudan birkaç yudum alıp yanındaki komodine geri koydu.
"Teşekkür ederim kızlar. İyiyim." Zorla gülmeye çalışıyordu. Anlaşılan mutsuzdu.
"Biz burada güneşin altında mal gibi bekleyelim, Bayan Marie gitsin şemsiyenin altında otursun. Haksızlık anasını satayım!" Sana sinirli bir şekilde söyleniyordu.
"Hayır hayır, o yüzden değil." Dedi Lisa. Hepimiz duraksamıştık çünkü başka nasıl bir neden olabilirdi ki?"Benim yükseklik korkum var da, o yüzden."
Bir süre ortama sessizlik hakim oldu. Yükseklik korkusu... Neden bilmiyorum ama gözüme çok tatlı görünmüştü. Bir bebek gibiydi. Yükseklik korkusu olan Lisa... Çok şirindi. İster istemez içimde bir şefkat duygusu oluştu
"Neden söylemedin?" Dedi Jisoo soğuk bir ses tonuyla. Her ne kadar Lisa'ya karşı mesafeli davransa da içindeki annelik duygusunu gizleyemiyordu.
"Söylesem bir işe yaramayacaktı ki zaten." Lisa umutsuz bir ses tonuyla konuştu. "Kimsenin umrunda olmazdı."
"Hayır, öyle düşünme." Dedi Jennie. "Bayan Marie izin vermese bile biz bir şekilde zorlardık."
"Neyse, olan oldu. Yine de teşekkür ederim."
"Neyse zaten birazdan çıkıyoruz. Yavaş yavaş toparlan sen de." Dedi Nayeon.
Lisa'nın toparlanması yaklaşık 15 dakika sürdü. En önde bir koluna Jisoo girmiş yürüyorlardı. Onların arkasında Jennie ve Nayeon. En arkada da Sana ile biz kol kola girmiştik.
"Lisa'da bir şeyler var." Dedi bir anda.
Şaşırmıştım. Sadece yüzüne bakıyordum.
"Ne gibi?" Dedim merakla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who? || Chaelisa
RandomHayatı hep şansızlıklarla geçmiş, eski neşesi ve enerjisinin eksikliğini uzun süredir hisseden Chaeyoung, bir yandan eskisi gibi olmaya çabalıyor, bir yandan da zorluklarla savaşıyordu. Hayatının bu noktasında onu tanıyacak olan Lisa, Chaeyoun...