Bilmediğim bir yerdeydim. Karanlık ve ıssız bir yerdi. Nereden geldiğini bilmediğim rüzgar kanımı donduracak derecede soğuk esiyordu. Ufacık da olsa bir ışık kaynağı arıyordum fakat çıplak ayaklarımın bastığı soğuk zeminin hissiyatı tüylerimi diken diken ediyordu. Kalbimin göğüs kafesimi delip geçecek şekilde attığını hissediyordum. Başım dönüyordu. Kendimi zorlayıp hareket etmeye çalıştıkta soğuğun vücuduma verdiği etki resmen bana işkence çektiriyordu. Sanki bütün vücuma aynı anda bir sürü iğne batırılıp çıkarılıyor gibiydi. Hareket etmezsem ölecektim, fakat hareket ettikçe acıyı daha da fazla hissedecektim.
Önümü asla göremiyordum. Resmen kör olmuştum. Dakikalardır yürüyor fakat bir sonuca varamıyordum. Yorgunluktan bayılmak üzereydim. Artık yavaşça yürüyordum."Ablamı istiyorum!"
Duyduğum ses kafamı kaldırmama ve gözlerimin açılmasına neden oldu. Etraf karanlık olmasına rağmen birini görmeye çalıştım.
"Miyeon? Miyeon!"
Aklımdaki her şeyi silip yarın yokmuşcasına sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladım. Adımlarım hızlandıkça nefesim daralıyor, deli gibi terliyordum. Gözlerimden yaşlar sonu olmaksızın akmaya başlamıştı. Bacaklarımda hissettiğim acının haddi hesabı yoktu. Ama yine de yılmadan koşuyordum. Hayatımda hiç olmadığım kadar hızlıydım.
"Abla, yardım et!"
Sesin yakınlaştığını hissettikçe daha da fazla hızlanıyordum. Bacaklarımda hissettiğim uyuşma artık bütün vücuduma yayılmıştı. Kendimi hızlı koşmaya zorluyordum fakat başaramıyordum. Bütün gücüm tükenmek üzereydi.
"Miyeon!" Nefes nefese kalmıştım. "Neredesin?"
Hiçbir cevap gelmemesine rağmen koşmaya çalıştım. Fakat artık başarısızdım. Nefesim tükeniyordu. Ellerimi dizlerimin üzerine koyup derin nefesler almaya başladım. Hayatımda hiç olmadığım kadar yorulmuştum. Gözlerimi kapatıp bütün gücümle nefes almaya başladım.
Düşündüğümden daha uzun süre o şekilde kaldıktan sonra beklemediğim bir anda etrafı loş bir ışık kapladı. Gözlerim kamaşmıştı. Doğruldum ve gözlerimi ovuşturdum. Gözlerimi açtıktan sonra gördüğüm manzara korkudan aklımı yitirmeme neden oldu.
Tam karşımdaydı.
Benim güzel kardeşim,Miyeon,tam karşımdaydı.
Tam hatırladığım gibiydi. Hiç unutmamıştım. Nasıl unutabilirdim ki? Hala küçücüktü. Bana yine o hüzünlü gözlerle bakıyordu. Yüzü yine kanlıydı. Üzerinde o günkü beyaz elbise pijaması vardı. Yüzünden akan kanlar boynundan elbisesine ilerlemişti. Elinde ise kırık bir vazo vardı. Onunla aynı hizzaya gelebilmek için eğildim. Ağlamalarım artık hıçkırıklara dönüşmeye başlamıştı. Yaşlardan dolayı önümü göremez hale gelmiştim. Adeta bağırarak ağlıyordum. Hayır, bağırıyordum.
"Güzelim?"
Titreyen sesim zar zor çıkmıştı. Ellerimle beraber bütün vücudum titrediği için ayakta durmakta çok zorlanıyordum.
O güzel yüzü bir anda soldu. Hüzünlü gözleri öfkeyle bakmaya başladı. Kafası hafif öne eğildi. Kaşları çatıldı. Elindeki vazoyu daha sıkı tutmaya başladı.
"Sen beni kurtaramadın."
Duyduğum sözün şokuyla donakalmıştım. Büyük bir şaşkınlıkla Miyeon'a bakıyordum.
"Ne?"
"Sen beni kurtaramadın! Beni hiç sevmedin!"
Göz yaşlarım tekrardan şiddetlenmeye, bütün vücudum tekrardan titremeye başlamıştı. Neler oluyordu? Böyle olmamalıydı!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who? || Chaelisa
RandomHayatı hep şansızlıklarla geçmiş, eski neşesi ve enerjisinin eksikliğini uzun süredir hisseden Chaeyoung, bir yandan eskisi gibi olmaya çabalıyor, bir yandan da zorluklarla savaşıyordu. Hayatının bu noktasında onu tanıyacak olan Lisa, Chaeyoun...