Bölüm 4

549 66 61
                                    


Medya: Hale ve Poyrazlara giderken giydikleri

İyi Okumalar!

***

Gece saat üçe kadar uyuyamamış en sonunda yorgunluktan tabiri caizse bayılmıştım. Ancak hayatımın yarısından fazlasında olduğu gibi yine uykuma abimin kapıyı aniden açmasıyla veda etmiştim. Kapımın aniden açılmasıyla koridordaki ışık odama dolmuş ve gözlerimi açmamı imkânsız hale getirmişti. Bütün gün ağladığım için kuruyan gözlerimin karanlığı bir bıçak gibi kesen ışık huzmesine karşı hassasiyet göstererek yanmasıyla ellerimi gözlerime götürerek ovuşturdum.

Abim uyanmama fırsat dahi bırakmadan iki adımda yatağımın yanına gelmişti ve aradaki mesafenin abim için bile en az yedi adım olduğuna yemin edebilirdim. Hala tam olarak uyanamamış olmama rağmen sert nefeslerinin sesini duyabiliyordum. Akşam siyah kot pantolonunun içine soktuğu yine siyah gömleğinin etekleri dışarı çıkmış ve gömleği kırış kırış olmuştu. Üstten açılan düğmeler abimin vücudunun yarısını gözler önüne sererken göğsü aldığı nefeslerle hızlı bir şekilde hareket ediyordu. Her an patlamaya hazır bir yanardağ gibiydi ve isteyeceğim son şey bana patlaması olurdu.

Gözlerimi yavaşça abimin yüzüne çıkardığımda kaşının ve dudağının patladığını, yüzünün kan içinde olduğunu gördüm. Abimle sürekli didişiyor olsak bile onu böyle görünce içimde bir burukluk oldu. Adeta kalbim sızlamış ve ben bu sızıyı fiziksel bir acı olarak hissetmiştim. Artık uykum tamamen açılmışken yataktan kalkarak abimin önüne geldim ve elimle yüzündeki yaralara dokunmak istedim ancak o elimi yakalayarak yüzüme doğru eğildi. Abimi daha önce bu kadar sinirli gördüğümü hatırlamıyordum.

Abimin eli de bakışları gibi buz gibiydi. Sanki şu an evin içinde sıcacık odamda değil de dışarıda buz gibi soğuğun altında dikilmiş abimin elinden ve bakışlarından kurtulmaya çalışıyordum. Bileğimdeki eli canımı acıtınca bırakmasını söylemek için "Abi..." dedim ancak sinirini kontrol edemediğini belli eden ses tonu lafımı bıçak gibi kesti. Artık patlamaya hazır bir yanardağ değildi patlamaya başlamıştı. Dağ gibi vücudunun içerisinde taşmak için harekete geçen volkanların bileğimi yakması yetmiyormuş gibi söyledikleriyle de canımı yakmak istiyor gibiydi.

"Hale, seni bir daha Poyraz'ın iki metre yakınında görmeyeceğim! Poyraz'la konuşmak yok! Poyraz'la yakınlaşmak yok! Poyraz'a bakmak yok! Poyraz'ı görmek bile yok! Senin hayatında bundan sonra Poyraz diye biri yok, anladın mı?" Yüzüme karşı haykırırken simsiyah gözlerinde parlayan sinir alevleri etrafımı kuşatmış gibi sanki bir adım atsam o alevlerin arasında yanacaktım.

Abimin sesini duyan annem ve babam da odama gelmiş abime bir şeyler söylüyor, onu üzerimden çekmeye çalışıyorlardı ancak ne ben onları duyuyordum ne de abimin vücudu bir milim olsun hareket ediyordu. Kulaklarım uğuldarken abimin söyledikleri beynimin içinde yankılanmaya devam ediyordu ama hiçbir şeyi idrak edemiyordum. Abimin gözlerinde gördüğüm ve daha önce hiç şahit olmadığım öfke alevleri adeta beni hapsetmiş düşünmemi engelliyordu.

Beynim şu an bomboş bir odaydı. İçerisinde tam ortada elim havada asılı kalmış şekilde tek başıma ayakta duruyordum ancak bileğimi tutan bir el yoktu. Abimin cümleleri boş duvarlara çarparak yankılanıyor ancak asla bana gelmiyorlardı.

Abim son bir kez "Duydun mu beni?!" diye kükredikten sonra babam sonunda abimi odadan çıkarmayı başarmıştı. Abimin alev saçan bakışlarının etkisinden kurtulduktan sonra gözyaşlarım güvende olduklarını anlamışlar gibi usulca yanaklarımdan aşağı süzülmeye başladılar.

Abimi bu kadar sinirlendirecek ne yaptığımı anlayamıyordum. En son çatıda Poyraz'ın peşinden gitmiş ve ben uyuduğumda henüz eve gelmemişti. Kavga ettiklerini anlamak hiç zor değildi ama gelip sinirini benden çıkarmasına anlam veremiyordum. Belki de masada Poyraz'a sorduğum soru ile yıllar önce bir odaya koyup üstüne kilit vurdukları konuları yeniden gün yüzüne çıkarmıştım. Ama ben bu konuyu durduk yere açmamıştım ki. Melike'nin gülümsemesi ve Poyraz'ın sinirlenmesi gözümün önüne geldi. Bir şey vardı, bu gece orada bir şey olmuştu. Poyraz'ın gülüşü aniden sönmüş vücudu gerilmişti. Sanki yaydan çıkmaya hazır bir ok gibi gerilen vücudunu o iki saniyelik bakışmada dahi fark etmiştim.

Mahalle ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin