2. Karanlığa Direniş

189 51 208
                                    

Hayatım boyunca kaçtığım, kendimi bildim bileli yüzleşmekten korktuğum şey iki kez beni yoklamış, kökümden savurup asla kurtulamayacağım bir şekilde uçuruma itmişti. Şimdi de onların beni bırakıp gideceğinin korkusu önüme geçmiş, içeri, yeni hayatıma adım atmama izin vermiyordu.

Ben kendi düşünce ve şüphelerimle boğuşurken Altuğ abinin
"İnci, iyi misin?" diyen sesini duydum. "Size bir şey söyleyebilir miyim?" diye sordum. "Dinliyoruz. Bir sorun mu var?" Hem de büyük bir sorun var.

"Bu eve girdikten sonra yeni hayatım başlıyor, size güvenmemi sağladınız, bunu kendime bile itiraf edemiyorum çünkü en güvendiğim kişi bile beni yarı yolda bıraktı." En çok inandığım, kimsesizliğimin tek kimsesi olan kişi bile beni bırakıp gitmişken onlar neden yapmasın bunu?

"Size inanacağım, sizi çok seveceğim, biliyorum. Ve lütfen, eğer beni bırakacaksanız bunu şimdi yapın. İnanın bana, bu beni daha az acıtır. Size bağlandıktan sonra, kendime yeni bir hayat kurduktan sonra beni bırakmayın çünkü kaldıramam. Bunu bir kez daha yaşayamam. Ve eğer bunu yapar, beni size kendinize daha çok bağlayıp bir anda size olan tüm sevgimi, bağlılığımı ortasından keserseniz, en büyük düşmanınızı kazanmış olursunuz."

Gözlerim dolmuş, sesim titriyordu. Terk edilmekten ölesiye korkan bir aptaldım ben. Kendime böyle bir tavırla yaklaşmamalıyım, biliyordum ama zayıflığımdan nefret ediyordum.

Sanem abla dizlerinin üzerine çöküp derisini soyduğum için tırnaklarımın etrafı kan bağlayan ellerime iç çekerek bakarken başını kaldırıp gözlerini gözlerime kenetleyip "Dokunabilir miyim?" diye sordu. Olumlu anlamda başımı salladım. Bir eliyle ellerimi şefkatle tutarken mavi gözlerini gözlerimden hiç çekmemişti. Merhametle bakıyordu. Diğer eliyle ise saçlarımı okşamaya başladı.

"Deniz, biz seninle aile olmak istiyoruz ve seni gerçekten çok seviyoruz. Sana söz veriyoruz, artık çaresiz, kimsesiz kalmayacaksın, buna izin vermeyeceğiz.
Başkalarının üzerinde bıraktığı izleri biliyoruz, bu konudaki endişelerini de anlıyoruz. Ve sana bir kez daha söz veriyoruz, sana yaşatılanların hepsi geçmişte kaldı."

Altuğ abi de şefkatle gülümseyerek "Burada bir aile olacağız, birbirimize destek olacağız, bize güvenirsen, sana asla zarar vermek istemediğimizi, aslında iyiliğin için çabaladığımızı anlarsın. Güvenini kazanmak için iyi yönde her şeyi yapacağız ve güvenini boşa çıkarmayacağız İnci," dedi.
"Söz mü?"
"Söz."

Başımı salladım. Sanem abla uzanıp gözümden akan yaşı sildi. Ayağa kalkarak kucakladı beni. Ve o an bir şey hazırlıksız yakaladı beni. Başımı omzuna koyduğum an duyduğum koku. 13 yıl önce son kez kokladığım ve kendimi bildim bileli hasret kaldığım koku. Her zaman aradığım, hissettirdiği güvene muhtaç kaldığım koku. Lavanta.

Daha sıkı sardım kollarımı Sanem ablanın boynuna. Kulağıma "Bir daha asla yalnız kalmayacaksın Deniz. Sana söz veriyorum," diye fısıldadı. Umarım. Umarım bir daha en büyük korkularımla baş başa, çaresiz bırakılmam. Yoksa ben bile kendimi tanıyamayacağım. Çünkü ortada tanınacak bir ben kalmayacak.

Ayrıldığımızda gülümseyerek "İyiyim," dedim. Artık iyi olmak zorundaydım. İçeri girmek için sabırsızlanıyordum çünkü yolda hissettiğimin aksine şu anda çok ama çok heyecanlıydım.

Derin bir nefes alıp eve girdiğimde önümde uzun, geniş bir koridor uzanıyordu. Beyaz ve grinin uyumuyla boyanan duvar ve tavanda yer alan beyaz ışıklar etrafı aydın ve modern kılıyordu. Duvarda hiçbir aksesuar veya çerçive, fotoğraf yoktu. Koridorun solunda 3, sağında ise 2 adet kapı vardı. Zemin ise adeta cilalanmış gibi parlak ve ışıl ışıldı. Yüzüme aniden çarpan koku garip bir şekilde huzurlu hissettirmişti bana. O an kendimi ilk defa evimdeymişim gibi hissetmiştim.
Güvende ve dokunulmaz.
Rahat ve sakin.
Huzurlu ve kaygısız.

UMUTLU KALPLER #1 - SONSUZ YARINLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin