8. Kırık Mücadele

69 24 57
                                    

"İnci Deniz Kaya." İsmimi duymamla elimi kaldırdım. "Burada." Fizik hocamız Nezaket hoca öğrenci listesinden tek-tek isimleri okuyor, derse gelmeyenleri işaretliyordu. Gözlüklerinin altından bana bakarken "Sen yeni mi geldin kızım?" diye sordu. "Evet hocam." Bir süre bana bakıp, bir şeyler düşündü. Her ne düşündüyse başıyla kendini onayladı ve bakışları yeniden listeye yöneldi.

"Zeynal Zorlu." "Burada." Sağımdan gelen sesle başımı konuşan kişiye çevirdim. Benimle paralel oturan, esmer, küçük burunlu, gür ve kahverengi saçlı çocuk hocanın onu görmesi için elini kaldırmıştı. Göz rengini tam kestiremiyordum ama sanırım siyahtı. Güzel yüz hatları vardı, keskin değildi ama ona çok yakışıyordu. Kesinlikle benden önce listede adı geçen Melih gibi etrafa negatif enerji yaymıyordu, Zeynal daha samimi ve içten görünüyordu.

Evet, benden önce isminin okunduğu Melih Atalay düz ve sarı saçlı, sarışın, yeşil gözlüydü, küçük çenesi ve çok büyük olmayan burnu vardı. Kuzenim de dahil olmak üzere çoğu kişi Melihe aynı dün Esmiraya baktıkları gibi bakmışlardı. O da Esmirayla aynı tepkiyi vermişti, yüzündeki küstahça gülümsemesini daha da büyüterek arkasına yaslanmıştı. Merakıma yenilerek Yasemine "Neden herkes ona ve Esmiraya nefretle bakıyor?" diye sormuştum. "Uzun hikaye. Sonra anlatırım." diyerek beni "cevaplamıştı".

"Sadece üç kişi derste değil, doğru mu?" Öğretmen masasının karşısında oturan sarışın, kısa ve düz saçlı, küçük buruna, dolgun dudaklara ve küçük çeneye, yeşil renkli gözbebeklerine sahip olan Elif onu onayladı.

Henüz sınıf başkanının kim olduğunda karar vermemiştik, bunu yarın, rehber hocamızın dersinde belirleyeceğimiz için bu tür soruları en önde oturan kişi, yani Elif cevaplıyordu.
Nezaket hoca "Tamam çocuklar, geçelim dersimize." diyerek ayağa kalktı ve ilk dersimizi işlemeye başladık.

4 ders sonra
"Yasemin, pas ver." Yüksek sesle voleybol torunun önünde topu karşılayan kuzenimi sesledim. Bugünkü son dersimiz Beden eğitimiydi ve tüm sınıf birlikte spor salonunda voleybol oynuyorduk. Oyunun başında biraz koşmuştum ama aniden kalbimin hissettirdiği keskin sızıya dayanamayarak oynamaya ara vermiştim. Yaklaşık on dakika sonra koşmamak şartıyla defansta durmuş, rakip takımın bize gönderdiği topun yeri boylamasını engelleyerek sayı almamızda takımıma destek oluyordum.

Ben, Yasemin, Zeynep, Ecem, Zeynal ve Kaan aynı takımdaydık. Karşı takımda ise Esmira, Melih, Nesrin, Ege, Arzu ve Barış vardı. Geriye kalan on iki kişi ise önceki turda oynadıkları için şimdi dinleniyor ve bizi izliyorlardı. 14: 8 öndeydik ve kazanmak için sadece bir puana ihtiyacımız vardı ama zil çaldığında Kerem hoca "Arkadaşlar ders bitti. İyi oynadınız, aferin size. Bir sonraki derste görüşürüz" dedi ve kıyafetlerimizi değiştirmek için dağılmaya başladık.

"Bravo kızlar. İyi iş çıkardınız." diyen Eceme başımı iki yana sallayarak "Kusura bakmayın, çok destek veremedim size." diye cevap verdim. "Saçmalama. Kaç tane sayı kazandırdın bize, farkında mısın?" Zeynep kahkaha atarak "Oyun bittiğinde Melih ve Esmiranın surat ifadelerini gördünüz mü?" dedi. "Onların inadına daha iyi oynadım ya. Gaza geldim resmen." diyen kuzenim de artık gülmekten kırmızıya dönmüştü. Haklıydı, oyundan önce epey sinirlerimizle oynamışlardı, onlara iyi bir ders vermiştik.

Giyinme odasına girdiğimizde kıyafet çantamı aldım ve kabine dahil oldum. Kapıyı kapattığım an biri atkuyruğu yaptığım saçlarıma asıldı ve suratle başımı geri büktü. Korkum ve acım birleştiğinde çığlık atmak için ağzımı açtım fakat bir el ağzımı kapatmıştı. Şuanda saçlarıma asılan her kimse, kesinlikle kabinime benden önce girmişti. "Kes sesini, zavallı." Duyduğum ses ile gözlerimi irice açtım.
Esmira.

UMUTLU KALPLER #1 - SONSUZ YARINLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin