5. Büyüyen Sırlar

115 36 106
                                    

Altuğun anlatımıyla

Yol boyunca peşimi bırakmayan şüphe ve düşünceler şimdi de terk etmemişlerdi beni. Sürekli telefonumu kontrol ediyor, Atakandan herhangi bir mesaj bekliyordum ama henüz hiçbir şey yazmamıştı. Yüzümü ellerimin arasına alıp sakinleşmeye çalıştım.

Sadece birkaç saniye sonra telefonum titredi ve hızla Atakanın mesajını okumaya başladım. "Altuğ, kayıtlarda İncinin 2020.06.27 tarihinde hastaneye getirildiği ve kalp fonksiyonları ile ilgili kan testi yapıldığı var. Kan testi kalbinde herhangi bir rahatsızlık veya fonksiyon bozukluğu olup-olmadığını kanıtlamış. Malesef kardeşim, test sonuçları pozitif. İnci kalp hastası."

Kalbimin derinliklerinde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Aniden her şey gitmişti, herkes yok olmuştu ve 34 yaşındaki olgun ve temkinli, ne olursa olsun güçlü görünen ve yanındaki kişiye güvende hissettiren Altuğ gitmiş, yerine 11 yaşındaki çaresiz ve korkmuş, sevdikleri olmadan yaşamaktan çok korkan o çocuk gelmişti.

23 yıl önce ameliyathanenin önünde soğuk zeminde oturup ağlayan, korkudan titreyen Altuğun silüeti karşımdaydı şimdi. O zamanlar onu belki de tek seven kişinin kurtulması için gözyaşlarına boğularak dua eden o çocuğun hissettiklerini hissediyordum. İnci şuan iyiydi, odasındaydı ve Sanem yanındaydı, evimizdeydik ama o anların tekrarlanmasından korkuyordum. 34 yaşımdayken, üzerinden 23 yıl geçmişken yeniden 11 yaşındaki Altuğun yerinde olmak istemiyordum.

İşten çıkınca Sanem ve İnci'nin yanına gittim, onlarla alış-veriş merkezinde buluştuk ve dükkânlarla işleri bittiği için çantaları arabaya koyup birlikte restorana gittik. İşte günüm zor ve yoğun geçmişti, ailemle birlikte olmak üzerimdeki tüm yorgunluğu çekip almıştı sanki. Restoranda siparişlerimizin gelmesini beklerken İnci'nin durumu bir anda değişti.

Nefes almakta zorlanmaya başladı, benizi soldu, göğsünün sıkıştığını söyledi. Birkaç dakika sonra kendine geldi ama kendisine ne olduğu konusunda hiç bir fikri yoktu. Yurttayken bu durumla 2 yıl önce tanışmış, yurdun doktoru onu müayine ettikten sonra hastaneye gitmişler, 1 gün sonra yurda geri dönmüşler. Daha sonra tekrarlanmamış bu olay. Ta bu güne kadar.

Atakan benim en yakın arkadaşımdı ve hastanede cerrah olarak çalışıyordu. İnci'yi doktora götürmek istedik ama bu gün gitmek istemediği konusunda ısrar etti. Bazen yersiz inat yapıyordu ve bunun onu kötü bir duruma itebileceği ihtimalini asla hesaba katmıyordu. Aynı şeyi Sanem de yapıyordu ve malesef ki, ben de yapıyordum ama İncinin inadı bizim inadımızın toplamından daha fazlaydı. Dolayısıyla Atakana İncinin durumunu ve zamanında aynı belirtiler yüzünden onun çalıştığı hastaneye götürüldüğünü anlattım. Hastane kayıtlarını inceleyeceğini ve bana haber vereceğini söyledi.

Telefonumu sola fırlattım ve kanepe uzun, büyük olduğu için neyse ki, yere düşmedi çünkü aksi taktirde İnci ve Sanem korka bilirdi. Eve geldiğimizde İnci yorgun hissettiğini, uyumak istediğini söyledi ve şuan Sanemle odasındaydı. Yurttan kaçırıldığı süre boyunca ne yaşadığını, başına nelerin geldiğini bilmiyoruz ama onu derinden etkileyecek, hatta intihara teşebbüs etmek kadar ileriye götürecek bir şeyle yüz-yüze kaldığı belliydi.

Bir süre Sanemi bile yanına bırakmıyordu, şimdi bunu atlatmışdı ama benimle bir odada baba-kız gibi yalnız sohbet etmeye, bana dokunmaya veya başka herhangi bir şeye tahammül edemiyor, düşüncesi bile onu çıldırtmaya yetiyordu. Onu anlayışla karşılıyorduk ve sınırlarını aşmamaya, onu anlamaya çalışıyorduk.

"Altuğ, ne dedi Atakan? Bulabildi mi bir şey?" Başımı kaldırıp yanıma oturan eşime baktım. "Buldu, kayıtların arasında 2020-de İncinin hastaneye gittiği ve kan testi yapıldığı var," dedim. Devamını getiremedim cümlemin. Elini dizimin üzerinde koyup mavilerini üzerime dikerek "Altuğ, iyi misin?" diye sordu. Başımı iki yana salladım, hiç bir şey söyleyemedim. Şuan konuşmak istemiyordum.
"O Atakan olacak Kargamel kötü bir şey söyledi, değil mi?"
"Asıl ben seni asla ciddi göremeyeceğim, değil mi?" Gülerek başını iki yana salladı. "Söz veremem."
Derin ve sıkıntılı bir nefes alarak "Kalp hastalığı," dediğimde dizimdeki elinin kaskatı kesildiğini, sertçe yutkunduğunu duydum. Bir süre sonra "Bak az önce bana ciddi olamadığımı söyledin ama sen şuan çok kötü bir şaka yapıyorsun benimle." dedi.

UMUTLU KALPLER #1 - SONSUZ YARINLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin