"Şu erkek arkadaşın, sence onun faydası olmuş olabilir mi? Yoksa bir tesadüf mü?"
San ile ilk tanıştığımda yaşadığım baygınlıkları düşündüm. O zamanlar bunun ona bağlı olduğundan emin gibiydim. Kendi kendime gülümsemeden edemedim. Bir ara ona alerjim olduğunu bile düşünmüştüm. Ne saçma. Meğer onunla hiç ilgisi yokmuş. Onu daha sonra pek çok kez görmeme rağmen bedenim normale döndü. Evet, nefesimin kesildiği, kalbimin göğüs kafesimden fırlayacağını hissettiğim zamanlar oldu elbette ama bu sadece normal bir aşktı, öyle değil mi? Tüm klişelerin geldiği yer. Aşk vücuda adrenalin pompalıyordu. Dr. Park bana adrenalinle ilgili pek çok şey öğretmişti. İznim olmadan bedenimin kullanmaya karar verdiği savaş ya da kaç mekanizmalarıyla ilgili de.
"Düşüncelere daldın Wooyoung"
"Efendim?"
"Sınıfla paylaşmak istediğin bir şey var mı?"Kendi esprisine kendi gülmüştü. İnsanların bunu yapmasından nefret ederdim.
"Şey..."
Konuşabilir miydim? Sanırım konuşabilirdim. Ne de olsa annem ve babam yeterince ödeme yapıyorlardı.
"Bu mümkün mü? Erkek arkadaş sahibi olmanın faydası olabilir mi? Bir araya geldiğimizden beri işler daha sakinleşti."
Parmakları yüzünün önünde başıyla onayladı. "Anlıyorum."
"Sadece bir tesadüf de olabilir. Belki de tüm nefes egzersizlerim sonunda karşılığını vermiştir."
"Belki de. Ama bir tesadüf olmayabilir de."
"Sizce bir tesadüf mü?" diye sordum. Altın rengi tükenmez kalemini aldı. Okuyamayacağım başka notlar yazacağını sandım ama yazmadı. Bunun yerine kalemi parmaklarının arasında gezdirdi. "Hmm. Bu zor bi soru."Sessizliğimi korudum.
"Beyninde işler pek nadir tesadüfen ilerler. Bağlantılar, batta 'hatalı' bağlantılar bile bir mantık çerçevesinde ilerler."
Bir dakika kadar durup düşündii. "O yüzden semptomlarının daha iyi bir dünya isteğiyle bir erkek eş bulunca yok olması ilginç"
Bu tanımlaması beni gülümsetti. Sanki San yerel kilisedeki balolarda bana eşlik eder biri gibi anlatılmıştı. "Belki de sorunların içsel bir istenme ihtiyacından kaynaklanmış olabilir." Bir dakika. Bu kulağa pek de iyi gelmiyordu.
"...Ve şimdi de sonunda seni isteyen birini bulduğun için kendini onaylanmış
hissediyorsundur." Yumruğumu sıkmıştım. "Hiç de öyle değil," diye bağırdım. Dr. Park endişeli görünüyordu. Sandalyesinde kıpırdandı ve yeniden profesyonel görünmeye çalıştı."Endişelenme Wooyoung. Bu son derece normal."
Normal mi? Terapi sırasında bu kelimeyi kullanmak yasak değil miydi? Bu kelimeyi kullanmak modern toplumda yasak değil miydi? Artık 'normal' kelimesini kullanamazsınız. Bu tıpkı, özür dilerim gibi. . 'Normal' dediğiniz anda, kendini çok ama çok akıllı zanneden herkes hep bir ağızdan, 'Evet ama normal de ne?' diye sorar.
Normalden daha çabuk öfkelendiğimi hissediyordum. Alaya alan bir sesle konuşmaya başladım. "Ah demek normal, ha?" Burnumu buruşturarak sordum. "Yani tüm insanların sorunlarının bir erkek onayı ihtiyacından kaynaklanması normal, öyle mi?"
Benim sakin olmadığım her hâlimden belli olsa da o her zamanki gibi sakinliğini koruyordu. "Ben öyle demedim Wooyoung-"
"Ama ima ettiniz." "Hayır etmedim." "Evet ettiniz." Kalemini bırakıp bir iç çekti. "Seninle tartışmayacağım Wooyoung."
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz?" diye sordum çatallaşan sesimle. "Şimdi mutluysam ve... zihinsel olarak sağlıklıysam bunun tek sebebi bir erkek arkadaşım olması mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
trigger | woosan
FanfictionYalnızca bize ait bir büyü düşün. Toprağa düşen yıldırım kadar nadir... Ama bir araya gelip aşık olduğumuzda... işte o zaman bir daha karşılaşmamak üzere ayrılmamız gerekecek sevgilim.