"Yani sen banyodan sırılsıklam ve çıplak bir hâlde çıkana kadar ben gayet iyiydim..."
İtiraz etmek için ağzını açtı ki araya girdim. "...Ah. Hadi ama. Bunu bilerek yaptın."
Açık ağzı şimdi yine o muhteşem sırıtışlarından birine dönmüştü. "Tamam. Belki."
Kıvrımlı göğsüne bakmamaya çalışarak doğruldum. "Senin böyle karın kaslarına sahip biri olduğunu hiç düşünmezdim. Popüler bir müzisyen olarak kötü besleniyor olman gerekmez mi?"
San omuzlarını silkti. "Fazlaca boş vaktim var."
"Belli oluyor."
Yeniden sırıttı.
"Git ve şunları gözümün önünden kaldır."
Ayağa kalkıp yatak odasına doğru yürümeye başladı.
Tamamen giyinik bir şekilde odadan çıkıp birer fincan daha çay yaptı. Su ısıtıcıdaki su kaynarken o da evdeki ısıtıcının derecesini artırmıştı. Ayağımın altında bir sıcaklık hissettim. "Cidden yerden ısıtman mı var?"
Başını salladı."Ailen milyoner herhalde."
"Sanırım."Uzattığı bir fincan çayı aldım. Bir süre sükûnetle çaylarımızı yudumladık.
"Yerden ısıtman olduğuna hâlâ inanamıyorum."
"Bunun yerine beni önemseyen ebeveynlerim olmasını tercih ederdim. Seninkiler gibi."
"Üzgünüm. Unutmuşum"Başımı omzuna koyabilecek şekilde döndüm. O da kendi başını benimkinin üzerine koydu ve birlikte sessizce televizyonu izlemeye başladık.
"Burada kalman gerekebilir" dedi Middletown Ana Caddesi'nde bata çıka yürüyer Jennie yi izlerken.
"Biliyorum. Annem arayıp kalabileceğimi söyledi." Şaşırmış görünüyordu. "Gerçekten mi?"
Başımla onayladım. Bir kaşını kaldırdı.
"Sanırım hayatımdansa masumiyetimi kaybetmemi yeğliyor."
"Mantıklı." "Masumiyetimi kaybetmek falan yok ama, değil mi?" Sırıtışı bir anda yok olmuş, ciddi bir ifade takınmıştı. "Sanırım yok. Hayır." Derin derin nefes aldı. "Kahretsin. Sen yatakta yanımda uzanırken kendime hâkim olmam çok zor olacak."
"Belki de kanepede uyumalıyım.""Ah hadi ama. Cidden mi?" O sırada bacaklarımı okşayan eli her defasında biraz daha yukarı çıkıyordu. "Yani, eğer kendine hâkim olamayacaksan öyle yapmak zorunda kalacağım." Çenemi tutarak beni kendine doğru çekti ve dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu. "Yani yarın sabah senin yanında uyanmak için ödemem gereken bedel biraz kendime hâkim olmaksa sanırım bunu becerebilirim."
Onu öptüm. "Ciddi misin?"
"Ciddiyim."Gecenin geri kalanını birbirimize sarılıp haberleri izleyerek geçirdik. Daha önce hiç kimsenin yanında bu kadar rahat olmamıştım. Her şey rahat ve doğal geliyordu.
Bedenlerimiz bir yapbozun parçaları gibi birbirine mükemmel uyuyor; sohbet hiçbir tuhaflık olmadan rahatça akıyordu. Bana biraz çocukluğundan bahsetti. Tek istediği şeyin nasıl sadece gitar çalmak olduğundan. Babası öğrenmesinde ona yardımcı olmuştu. Saatlerce garajda oturup birlikte çalmışlardı. Bu zamanlar babasıyla olabildiği tek anlarmış. Babası ona gençken kendisinin bir rock yıldızı olmayı hayal ettiğini ama işletme okumaya başladığında, bu hayalinden vazgeçtiğini anlatmış. Daha ne olduğunu
anlamadan bir takım elbisesi, bir eşi ve ödenmesi gereken bir ev kredisi olmuş. San bunun babasının açıldığı tek zaman olduğunu söyledi. O gün kendi kendisine, hayatın akışı yüzünden sevdiği bir şeyden asla vazgeçmeyeceğine dair söz vermiş. Konuşma aralarında sarılıp öpüşüyorduk. Arada bir de birbirimize sataşarak numaradan dövüşüyorduk. Bunu kendime itiraf etmekten çekinsem de her şey tıpkı aşkı düşündüğümde hayal ettiğim gibiydi. Bazen ben konuşurken ya da aptalca bir şey söyleyip kızardığımda San'ın bakışlarını yakalıyordum. Kocaman gözleriyle bana bakıyordu. Sonra da kendi kendine gülümsüyordu. İşte o zaman benimle birlikte olmaktan mutlu olduğunu anlıyordum. Kendim olduğum için. Önemli olan da buydu. San'ın yanında başka biri gibi davranamıyordum. Karakterim kendini açığa çıkarıp duruyordu. Ama söylediğim ya da yaptığım hiçbir şey onu uzaklaştırmıyordu. Hatta tam tersi aklını başından alıyor gibiydim. Benim için de durum aynıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
trigger | woosan
FanficYalnızca bize ait bir büyü düşün. Toprağa düşen yıldırım kadar nadir... Ama bir araya gelip aşık olduğumuzda... işte o zaman bir daha karşılaşmamak üzere ayrılmamız gerekecek sevgilim.