07

11 2 0
                                    


Dr. Siyeon gözünü bile kırpmadan bilgisayar ekranına bakıyordu. Ne kadar süredir böyle oturduğunu hatırlamıyordu. Altı saat mi? Belki de yedi. Klavyesinin yanında, boşalmış kraker paketleriyle birlikte çoktan soğumuş bir kahve duruyordu. Bu hafta diyet düşünecek hâli yoktu.
Laboratuvar insanlarla dolup taşmasına rağmen o, öylesine konsantre olmuştu ki çevresindekileri duyacak durumda değildi. Gözlerini bilgisayar ekranından çekebilecek olsa çoğunun, endişeli bakışlarla kendisine baktığını fark edebilirdi.
Konsantrasyonu şu aptal asistan yüzünden bölünmüştü. " İyi misin Siyeon ? " Şartlar düşünüldüğünde Mingi'nin sesi oldukça neşeliydi.
Ve ona yine Siyeon demişti, aptal. Önüne taze bir fincan kahve bıraktı.
Rahatsız edilmekten mutsuz fakat içecek için minnettar bir bakışla başını kaldırdı. "Teşekkürler Mingi" dedi yeniden ekrana dönmeden önce.
Monitör yeşil kodla doluydu. Dışarıdan bakan biri hiçbir şey anlamasa da Dr. Siyeon için bunları okuması bebek işiydi. Mingi bir sandalye çekerek yanına oturdu. Bir kez daha başını monitörden kaldırmak zorunda kalmıştı.
"Evet!" "
Mingi ilk kez heyecanlı görünüyordu.
" Biz düşünüyorduk ki..."
Siyeon şimdi gerçekten de gıcık olmuştu. " Siz ne düşünüyordunuz?"
"Şey demek istedim. Biz, bilirsin, başka herhangi bir okumanın gelip gelmediğini merak ediyorduk" Siyeon bir iç çekti. Elbette bilmek istiyorlardı. Herkes istiyordu. Savunma  Bakanı gece yarısına kadar yirmi sayfalık detaylı bir rapor istemişti.
Arkasına yaslanarak sıkıca topuz yaptığı saçlarını açtı. Bu iyi gelmişti. Parmaklarını saçlarında gezdirerek bir kez daha iç çekti. " Dün geceden beri gelmedi." Mingi taburesini yaklaştırdı. Sesi artık bir fısıltıya dönüşm üştü. "Ya dün gece?" diye sordu, korku dolu gözlerle. "Bu okuma... oldukça yüksekti."
Siyeon başıyla onayladı. " Tam bir eşleşme. En kötü durum senaryosu. Eğitimde hakkında makaleler yazdığınız, her şeyi mahvedecek bir şey."
Mingi istemsizce yutkundu. "Ve sence onlar?.."
Cümleyi onun adına Siyeon bitirdi.
"Fiziksel temasta bulundular mı? Buna şüphe yok. Bu tigrafikleri şans eseri karşılaşmalarda göremezsin." Klavyesinde bir tuşa bastığında yazıcıdan bir kâğıt çıktı sessizce. Geçen günkü yarım kalan manikürden sonra tırnaklarının hâlâ yapılmadığını fark ederek kâğıdı Mingi'ye uzattı"Al, kendi gözlerinle gör."
Mingi modeli okumaya çalışarak kâğıda baktı. Birkaç kez gözlerini kırpıştırdıktan sonra da onu gözlerinden uzaklaştırdı. Taşlar bir anda yerine oturmuştu.
'Aman Tanrım ."
Siyeon kâğıdı elinden aldı. "Biliyorum." Kahvesinden bir yudum alarak monitöre döndü. "Ama diin geceden beri başka bir okuma gelmedi."
"Tanrı bilir ne kadar zamandır ekrana bakıp duruyorum."
"İstersen ben yardım edebilirim ..."
Bir anlığına bu teklifi düşündü. Dürüst olmak gerekirse yanında birinin olmasından memnun olurdu.
"Pekâlâ."
Mingi taburesini daha da yanaştırarak kodlamaya dikkatlice bakmaya başladı. Siyeon'un teklifini kabul ettiğine inanamıyordıı. Diğerleri ona asla inanmayacaktı. Tamam. Konsantre ol. Dünyayı kurtaracaksın, hatırladın mı? Ekrana odaklandı ve bir şeyler öğrenirken olduğu gibi gözleri hafifçe bulanıklaştı.
Siyeon zar zor nefes alır hâlde sessizce yanına oturdu.
Ne kadar süredir orada olduğundan emin değildi ama birden bire ekranda anlık bir ışık görünmüştü.
Siyeon'a baktı. Gözleri kocaman olmuştu. "Bunu gör..."
" Gördüm."
Siyeon sandalyesinden fırlayıp masasının ucundaki kırmızı bir düğmeye bastı. Klavyesinde deli gibi anlaşılmaz şeyler yazıyor, parmaklarının hızı neredeyse takip edilemiyordu. " Bir koordinat bulmayı dene," dedi yazmaya devam ederken. Mingi taburesini diğer bilgisayara kaydırarak olabildiğince çabuk bilgisayarı açtı,o da heyecanla bir şeyler yazmaya başladı. " Tam bir konum bulmak için çok geç ."
"Ne? Bana onları üçüncü kez kaybettiğimizi mi söylüyorsun ? "
"Üzgünüm. Yeterince hızlı değildik."
D r. Siyeon omzunun üzerinden talim atlar yağdırmaya başladı. "Haberlere bakın. Son on iki saatte Avrupa'nın kuzeyinde olan her şeyden haberdar olmak istiyorum. Her sel, her yangın, her garip ölüm, ne kadar alakasız görünürse görünsün bilmek istiyorum. Hem de H E M E N ."
Mingi haber kaynaklarına girerek hızla dolaşm aya başladı. Başlıklar ekranda akıyor; her birini bir çırpıda okuyarak diğerine dönüyordu.
"Hiç bir şey yok."
"Bu mümkün değil."
"Söylüyorum, hiçbir felaket yok.., En azından şimdilik ."
Siyeon yazmayı bıraktı. Başını masanın üzerine koydu. Bir anda her şey geçtiğinden kendini çok çaresiz hissetmişti. "Şanslıydık, " diye fısıldadı soluklarını sayarken. Son okuma da yazıcıdan çıktı. Mingi şöyle bir baktığında şekli hemen görebildi. "Kesinlikle çok şanslıydık."

trigger | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin