"Bunların içi hâlâ ılık."
San yalnızca güldü. "İçlerinde çok seksi görünüyorsun."
"Kapa çeneni."
Ama çirkin ayakkabılara katlanmak bir yana, ilk seferimde tüm lobutları devirince inanılmaz bir sevinç çığlığı attım.
"Yuppiii!" Sevinçle zıpladım. "Bunu gördün mü? Resmen muhteşemim."
San da takdirle başını salladı. "Şanslı atış."
"Şans falan değil. Yetenek."Topu aldıktan sonra bir süre bekleyip atışının provasını yaptı ve koşarak topu yere bıraktı. Top, kötü bir açıyla ilerleyip pistten çıktı ve yandaki oluğa düştü.
Keyfim yerine gelmişti.
Ellerimi ağzımın iki yanma koyarak bağırdım: "Berbatsın! Sen o olukta oyna!"
"Sadece seni biraz sakinleştirip güvenini kazandırmak için attım."
"Ya, tabii."Bir top daha alıp prova yaptıktan sonra fırlattı. Bu defa oldukça hızlı ilerleyen top hedefi şaşırarak ancak tek bir lobut devirdi.
"Hmm," dedim. "Sana inanıyorum ama işte başka kimse inanmaz."
Bu defa gülmedi. Sadece suratını ekşitti. "Aslında bowlingi bayağı sevdim" dedim ukala bir sırıtışla. San'ı çabucak dudaklarından öperek elime bir bowling topu aldım. Hedef alıp topu yolladım. Dokuz lobut devirdiğimi görünce bir sevinç çığlığı daha attım. "Bowlingi gerçekten çok seviyorum. Eğlenceli, değil mi?"
San daha da ekşitti suratını.
Bir oyunun sonunda -elbette benim galibiyetimle biten bir oyunun sonunda- San ve ben bowlinge geleneksel yaklaşımı bir kenara bırakmıştık. "Bana sataştığın için ayakkabıcı kadın tarafından azarlandığına inanamıyorum." Kıkırdadım. "Bizi dışarı atmakla tehdit ettiğine inanamıyorum asıl."
"Ama sen de giderek sözlü tacize dönüştürmüştün."
"Kazanmanın heyecanıyla konuşuyordum. O yanımızdaki adamı rahatsız etmek istememiştim ki. Ona da sataştığımı düşünmüş olmalı."
"Eee, bir oyun daha oynayacak kadar kendine hâkim olabilir misin dersin?" Oturduğumuzda başımı omzuna koydum. Burası epey pis bir yerdi. Halının her yanında açıklanamaz lekeler vardı. Göbeği açık gençler ya flört ya kavga halindeydi ve biz geldiğimizden beri en az üç kez duvara monte televizyonda Justin Bieber çalmıştı. Yine de tüm bunlara rağmen, bana sanki dünyanın en romantik yeri gibi geliyordu. Ne zaman San'ın yanında olsam biri gözlerime vazelin sürmüş gibi tüm görüşüm bulanıklaşıyor ve sanki harikalar diyarının içine bırakılmışım gibi hissediyordum kendimi.
"Sanırım kendime hâkim olabilirim" dedim iyice düşünerek. "Hem oyunu nasıl hareketlendireceğimize dair bir fikrim de var."
San saçımı okşamayı bıraktı. "Heyecanlandım."
"Ufakken burçları okur muydun hiç?""Komik ama hayır. Ben bir serseriyim hatırladın mı?"
"Yoksa burcunu da mi bilmiyorsun?"
"Ah, onu biliyorum. Başak burcuyum."Yüzüne döndüğümde burunlarımız birbirine değdi. "Pekâlâ, kozmik bowling hakkında ne düşünürsün?"
İşte o muhteşem gülüşü yeniden belirmişti. "Anlat bakalım."
"Görünen o ki normal şekliyle oynadığımızda ben aşırı heyecanlanıyorum ve şu Bayan Suratsız'ın bizi buradan atmasını istemiyorsak kendime hâkim olmalıyım. Peki ya skorlarımızın anlamını değiştirsek?"
"Seni takip edebildiğime emin değilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
trigger | woosan
FanfictionYalnızca bize ait bir büyü düşün. Toprağa düşen yıldırım kadar nadir... Ama bir araya gelip aşık olduğumuzda... işte o zaman bir daha karşılaşmamak üzere ayrılmamız gerekecek sevgilim.