1 AY SONRA
Aradan tam bir ay geçmişti. Bu süre zarfında hastanede odamdan çıkmamış, odamdaki televizyondan haberleri seyretmiştim. Ama bugün son gündü. Artık hastanede virüs kalmamış tamamen temizlenmişti. Oturduğum koltuktan kalktım ve çantamı sırtıma taktım. Maskemi yüzüme geçirdim, siperliği alnıma yerleştirdim ve odamdan çıktım. Virüs kısıtlı bir alanda olduğu için ve belirli sayıda insanı etkilediği için kısa sürede temizlenmişti ama iki hafta daha bekleyerek ve ortamı iyice dezenfektan ederek virüsten tamamen arındırdılar. Tabii malesef vefat eden insanları söylemek istemiyordum. Tam dört yüz seksen bir hasta. Yatalak hastaların çoğunu güvenli bir şekilde çıkarmıştık ama dört yüz yetmiş beş hastayı kurtaramamıştık. Geriye kalan altı insan sağlık çalışanlarından oluşuyordu. Biriside Reyhan'dı. Durumu kötüye gitmişti ve bir hafta önce onu kaybetmiştik.
Düşüncelerim arasında hastanenin çıkış kapısına varmıştım.Hastaneden çıkınca bütün önlemlerimi de yanımdaki geri dönüşüm kutusuna attım. Sonunda diye geçirdim içimden, sonunda.
Arabama atlayarak evime doğru sürmek istedim ama Araf'tan gelen mesaj beni kırmızı ışıkta fikrimden değiştirdi ve u dönüşü yaparak onun evine sürmeye başlarken buldum kendimi. Araf'ın bu kadar varlıklı bir aileden gelmesine rağmen neden ayrı bir eve taşınmadığını anlamıyordum doğrusu. Onun evine gideceğim gerçeği beni heyecandan öfkeye büründürdü. O evde Rüzgar Çakar'da olacaktı. Bütün her şeyin sorumlusu.
Bulduğum boş bir park yerine arabayı çektim, tırnaklarımı direksiyona geçirerek ne yapacağımı düşündüm. Gidişat ne olacaktı? O adamdan intikam alıcak mıydım? Olayın sorumlusu bile dışarıda elini kolunu sallayarak geziyorken sadece sağ kolu içerideydi. Gerçekten bu ülkede adalet neredeydi? Ülkelere adalet dağıtılırken Türkiye şemsiye falan mı açmıştı?
Gözlerimi devirerek daha mantıklı düşünmeye başladım. Tamam, adalete teslim etmek en mantıklısıydı ama elimde kanıt yoktu. Üstüne üstlük başıma gelen kaçırılma olayı doktorlar tarafından ört bas edilmişti, kısacası polislere teslim etme fikri elenmişti. O halde kendi ellerimle kazacaktım intikamı. Peki en önemli soru, o nasıl olacaktı? Aklıma gelen fikirler fazla değildi aslında. Ya konuşturucaktım ya da öldürecektim. Ama ikinci fikri düşününce ürperen vücudum bunun doğru bir seçenek olmadığına karar verdi. Boş bir anda konuştururdum ne de olsa bugün.
Arabayı Araf'ın evinin önünde durdurdum, asansör ile bulundukları kata çıktım, kapıyı tıklattım, kısa süre sonra kapıyı Rüzgar açtı. En azından içimden artık amca demeyecektim, gerek yoktu.
"Hoş geldin kızım." dedi yapmacık bir gülümsemeyle. Aynı şekilde karşılık verdim. "Hoş buldum Rüzgar Amca."
Sadece elini sıktım. O eli sıkmak bile istemiyordum. İçeri girince karşımda Araf belirdi. İçinde bulunduğu mutfak önlüğü ile çok tatlı göründüğü için kahkaha atma isteğimi bastırdım ve yanına giderek ona sarıldım. Elleri unluydu bu yüzden sırtımda ellerini değil de el bileklerini hafifçe birbirine değdirdi. Sol kulağıma eğilerek, "Özlemişim." diye fısıldadı. "Bende." diyerek karşılık verdim.
Ayrıldığımızda Rüzgar burada değildi. Sanırım yanlız bırakmak istemişti bizi, en azından bu kadar düşünceliydi. Mutfağa peşinden zıplayarak gittim. "Eee bugün ne var yemekte şefim?"
Güldü. "Senin için katmer yapıyorum bak. Çok zayıfladın ye ki kilo al."
Bende güldüm. "Allah razı olsun sevgilim."
"Senden de."
Bende ona yardım etmek istedim ama izin vermeyince tuvalete gitmek için izin isteyerek tuvalete gittim. İçeri girince aynada kendime baktım. "Yapabilirsin Asıl, git ve konuştur onu!" Kendime cesaret vererek derin nefesler aldım. Yapardım yani. Tuvaletten çıktım, evde o ihtiyar bozuntusunu aramaya başladım. En sonunda balkonda sigara içerken buldum onu. Yanındaki boş sandalyeye oturdum. Oturmam ile dalgın bakışları bana döndü. "Bir ihtiyacın mı vardı kızım?"
![](https://img.wattpad.com/cover/347708589-288-k541574.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk'a İntikam Kala
ActionEli ile sağ yanağımı okşadı. Gerçekten böyle şevkati birinden görmeyeli bayağı zaman olmuştu. Sanki yirmi yedi yaşında değil de, sekiz yaşındaki bir çocuktum, öyle hissettiriyordu bana. Dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu ve üzerimi geri toparladı...