Gerçekten odamda hastane ortağımın babasını çekmecelerimi kurcalarken bulmayı beklemiyordum. Sakince odama girecek ve bilgisayarımda mailler yazarak akşam edecektim. En azından hayalim bu yöndeydi. Topuklularımın sesini olabildiğince çıkartarak odaya girdim, kapıyı arkamdan kapattım. "Rüzgar amca? Bir şey mi lazım?"
Beni görünce bir an paniklese de daha sonradan toparlandı ve oğlu ile aynı renk, kahverengi, gözlerini bana dikti. "Bir şey lazım değil kızım, kağıt arıyordum. Seni de rahatsız etmek istemedim." 'Sabahın köründe kağıdı ne yapacaksın' diye sormak yerine, "Pekala ben vereyim." dedim. Alttan ikinci çekmeceyi açtım ve bir parça kağıt rulosunu ona uzattım. "Buyur."
"Teşekkürler kızım."
Tebessüm etti ve odadan çıktı. Tuhaftı... Sandalyeme oturdum, bilgisayarımın kapağını açtım ve iki yüz adet oksijen tüpü siparişi vermek için mail yazmaya başladım.
...
"Bu da sonuncusu." Bana uzatılan ve imzalamam gereken hasta yatış-çıkış formlarını bitirmiştim sonunda. Stajerim biri olan Reyhan' a, uzattığı bütün kağıtları geri uzattım.
"Buyur canım."
"Teşekkürler Asil Hanım."
Tebessüm ettim, o da etti, odadan çıktı. Ciğerlerime odanın serin havasını derince çektim. Bilgisayara bakmak hem ellerimi hem gözlerimi yormuştu. Üstüne saatlerdir oturduğum için ağrıyan kalçam ve belim de cabası. Gerinerek esnedim ardından saate baktım. Öğlen olmuştu ve yemeğe çıkmam gerekiyordu. Çantamı topladığım esnada kapı tıklatıldı.
"Gel."
İçeriye Araf doktor önlüğü ile girdi. Onu incelediğimi görünce dudağının sol tarafı tembelce kıvrıldı.
"Beni bu kadar beğendiğinizi bilmiyordum güzel bayan."
Gözlerim belerdi. Onu ciddi anlamda izlediğimi yeni fark ediyordum. Bunu görünce gülmeye başladı. "Şaka yapıyorum, ameliyata girdim, yeni çıktım ve odana gelmek istedim."
Utanmıştım.
Geldi ve yanağımdan makas aldı.
"Utanma bu kadar."
Üstten ona baktım ve belinin olduğu tarafa vurdum. Acıyla orasını tutarak geri çekildi. "Öldürmek mi istiyorsun beni manyak kadın? Acıttın."
"Araf, ne tatlı canın varmış seninde o kadar sert vurmadım."
Yalandan dudak büktü. "Hadi sen doktorsun iyileştir beni." Sağ elinin işaret parmağı ile belini gösterdi. "Bak acıyor."
"Bana bak, uğraştırma beni zaten açım."
"İyi be. Sana beni iyileştirmedi diye tanzimat davası açarsam görürsün."
"Tanzimat mı?" Üç ay sonra ilk defa içten kahkaha attım. "O tazminat olmasın?"
"Olabilir." Gülüşüme eşlik edince ayaklandım. "Nereye?"
"Dedim ya açım diye, yemek yemeye gidiyorum."
"Olmaz."
Kaşlarımı çattım. "Neden?"
"Seni ben yemeğe çıkarıcam."
Muzip bir ifade ile, "Allah Allah, jestiniz şaşırttı." dedim.
"Şaşırtırım."
Birlikte odamdan ardından hastaneden çıktık. Arabam yerine gri bir volvoya doğru yöneldiğini görünce, " Arabam orada değil." dedim. Bana dönmeden" Biliyorum, kendi arabam ile gidicez. Yemeğe de senin araban ile götüremem seni."
![](https://img.wattpad.com/cover/347708589-288-k541574.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk'a İntikam Kala
AcciónEli ile sağ yanağımı okşadı. Gerçekten böyle şevkati birinden görmeyeli bayağı zaman olmuştu. Sanki yirmi yedi yaşında değil de, sekiz yaşındaki bir çocuktum, öyle hissettiriyordu bana. Dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu ve üzerimi geri toparladı...