"Toplantı bitmiştir, herkese teşekkürler."
Elimdeki evrakları nizami bir şekilde topladım, dosyanın içine koydum, bu toplantı gerçekten uzun sürmüştü. Oturduğum sandalyeden kalktım. Zaman gerçekten hızlı geçiyordu, akşamı etmiştim bile. Bomboş kalan toplantı odasından çıkmak için ayaklandığım sırada içeri birisi girdi ve kapıyı arkasından kapattı. Gelenin kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda gelen kişinin Kelvin olduğunu gördüm. Değişen zamanda üç numara saçı sarıya boyanmıştı.
Tebessümle yanıma kadar yürüdü.
"Artık hastane senin elinde, ne hissediyorsun müdür hanım?"Gülümsemedim, sadece omuz silktim. "Sorumluluk istiyor sadece."
Tam karşımda durunca iki elimi birden tuttu, gözlerimin içine baktı. Durum işkillenmemi sağlamıştı, bir adım geriye çekildim, ne oldu dercesine kafamı sola yatırdım. "Asil sana bir şey söylemem lazım."
"Söyle."
"Ben..." dedi lakin devamı gelmedi. Yavaşça yutkundu, ve korktuğum şey başıma geldi. "Senden hoşlanıyorum, benimle çıkar mısın?"
Ellerimi ellerinden kurtardım önce, sonra dört adım geriledim ve başımı dik tutarak gözlerinin içine baktım.
"Kelvin..."
"Hemen cevap ver demiyorum sadece düşün..."
"Hayır."
Hayal kırıklığı ile omuzları düştü. Derin bir nefes aldım. "Babamı yeni kaybetmişken ve işleri yoluna koymaya çalışırken bir ilişkiye başlayamam. Bunu sende biliyorsun ve gelip soruyorsun. Sence kabul edebilir miyim? Ve ben seni iş arkadaşım olarak görüyorum, ilişki arkadaşı olarak değil. Üzgünüm.
" Onu orada bırakarak yanından geçtim. Kolumu tutup kendine çevirmese kapıdan çıkmak istiyordum. Gel bununla uğraş.Sinirle kolumu çekmeye çalıştım.
"Bıraksana."
"Ben istiyorum ama."
"Haddini aşmayı aklından bile geçirme!"
Sinirle gürlediğinde kolumu sıkan eli sertleşti. "Kaçırıldığını kim örttü sanıyorsun? Babanı kim öldürdüğünü? O serumları kim hazırladı sanıyorsun? Heh... söylesene aptal, kim?!"
Nutkum tutulmuştu. Herşeyin sorumlusu bu karşımdaki adam mıydı? "Zeynep ve Ela Çakar' ı kim öldürdü? Hepsini ben yaptım. Şimdi...beni iyi dinle. Tek bir şans sunucam sana."
Kolumun acısı yüzünden inlememek için çabalıyordum, onun karşısında güçsüz durmak isteyeceğim son şeylerden bile değildi.
"Sen..."
"Evet sayacağın o şeylerdenim işte, her neyse. Ya benimle sevgili olur ve herkese buna inandırırsın ya da..."
Devamını getiremeden sol elimde sabahtan beri tuttuğum telefonumu yüzünün hizasına çıkardım. "Ya da ben bütün konuşmaları polise veririm."
Yüzünün aldığı dehşet ifade eğlenmemi sağlamıştı. "Şöyle yapalım; ben bunları polise vermek yerine sen istifa et ve bu ülkeden siktir olup git."
"He ben gitmem diyorsan bir tuş ile hayatın biter. Seçim senin."
Her iki seçimde de yanan taraf o olacaktı, polislere ses kaydını ne seçerse seçsin verecek, meslek hayatını bitirecektim. Bileğimi tutan eli daha fazla sıkılaşınca kolumu çekmeye çalışmaya devam ettim. O bölgenin morardığını sıktığı elinin kenarlarından görebiliyordum.
"HADİ SEÇ!"
Elini sertçe çekti. Ters bakışlar eşliğinde kapıyı açtı, çıktı, arkasından kapıyı kapattı. O çıkar çıkmaz koluma baktım. Şaşırmamıştım, morarmıştı. Derin bir nefes alarak kapıya yöneldim. Lakin aklıma gelen düşünce kendime lanetler etmeme neden olmuştu. Bu işlerin başında kim vardı? Onu konuşturabilirdim, elime fırsat geçmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/347708589-288-k541574.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk'a İntikam Kala
AcciónEli ile sağ yanağımı okşadı. Gerçekten böyle şevkati birinden görmeyeli bayağı zaman olmuştu. Sanki yirmi yedi yaşında değil de, sekiz yaşındaki bir çocuktum, öyle hissettiriyordu bana. Dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu ve üzerimi geri toparladı...