Hayatımın en kötü sabahına uyanmıştım kendi evimde. Onları o halde gördükten sonra daha fazla rahatsız (!) etmemek için evden çıkmış ağlayarak evime dönmüştüm. Evet, aldatılmıştım, ağlamam normaldi bence. Çıkmadan önce Araf beni fark etmişti ama bir şey demesine fırsat vermeden oradan ayrılmıştım.
Eve gelmiş, kendime açtığım soda ile balkonda düşünmeye çalışmıştım. Telefonumu elime almış o görüntülere milyon kez bakmıştım. İnkar edeceği aşikardı bu yüzden çıkmadan önce telefonum ile bir video ve fotoğraf çekmiştim, sıkıysa itiraz etseydi. Ama düşünmek hariç her şeyi yapmıştım balkonda. Daha sonra pes ederek duş almış ve uyumuştum. Doğrusu uyumaya çalışmıştım çünkü bütün olanlardan sonra mışıl mışıl uyumamı beklemiyordum. Saat beşe yakın uyumuş altı gibi kalkmıştım.
Kahve yaptım, içtim, konuşma hazırladım. Ama bu konuşmaların çok saçma olduğunu düşünerek karşı karşıya geldiğimizde doğaçlama girmeyi düşündüm. Telefonumun titremesi ile bakışlarım telefona kaydı, arayan Araf'tı. Hangi yüzle arıyordu? Telefonu tamamen kapattım ve odama giderek hazırlandım. Kot pantolon ile beyaz bir gömlek giymeyi tercih ettim. Her ihtimale karşı yanıma biber gazı da aldım. Siyah küçük sırt çantama biber gazı dahil gerekli malzemeleri koyunca evden çıktım. Onun evine nasıl gittiğimi hatırlamıyorum bile. Kapıyı sertçe çaldım, aslında çalmak hafif kalırdı bildiğin yumruk attım. Kapı açıldı, karşımdaydı. Eşofmanı ve beyaz tişörtü ile karşımdaydı. Gözleri pişmanlıkla bakıyordu. Ama inanacak değildim. Ağzını açtığı an elim ile susturdum. "Sus, konuşma. Adam akıllı içeride konuşucaz."
Kenardan eve geçtim. Sinirden ellerim buz kesmiş titremeye başlamıştı. Kapıyı örttü ve içeriye geldi ardından oturdu. Tam karşısına oturdum bende.
"Neden yaptın?"
"Asil dinle, açıklaya-"
"Hep aynı laflar. Açıklayabilirim açıklayabilirim. Açıkla o zaman! Evlenme teklifi ettiğin akşamı bir başka kadınla yatmanı açıkla!"
Yutkundu. "Kendimde değildim."
"Nasıl kendinde değildin pardon? Diyelim ki içtin, eğer beni azıcık dahi sevseydin içmene rağmen yapmazdın hadi onu geçtim, yanıma gelip 'ben kötüyüm eve gidelim' diyebilirsin. Bu kadar mı zor?!"
"Özür dilerim..."
Telefonumu açarak içindeki fotoğrafı görmesi için ayağa kalktım ve tam karşısında durdum. "Bunları yaparken de aynısını düşünüyor muydun? Hala seviyor muydun beni?"
O da ayağa kalktı. Ayağa kalkması ile geriye doğru hareket ettim, artık ikimiz de salonun ortasında ayakta duruyorduk. "Yemin ederim...eve nasıl geldim onu bile bilmiyorum."
Elim ile kaydırarak videoya geldim. "O zaman bunları da hatırlamazsın sen!"
"Kapat şunu."
"Tabii zoruna gider! Senden tek bir isteğim var. Bana bunu neden yaptığını söyle."
"Asil dinlemiyorsun."
"Neyi Araf neyi?! Aynı şeyleri anlatıp duruyorsun." Gözlerim dolarken telefonu koltuğun üzerine attım. "Beni hiç mi sevmedin..?"
Sakince söylediklerim onun da gözlerinin dolmasına sebep olmuştu. "Asil...lütfen..."
Geriye doğru sendelerken o da bana doğru adım atmaya başladı. "Baban da sen de hayatımı mahvettiniz! Babası babamı öldürür oğlu aldatır!"
"Kendimde değildim diyorum, dinle!"
Sinirle kükremesi beni ürkütmüştü. Artık üzgünlükle değil sinirle bakıyordu gözleri bana karşı. Geri adım atmayı hızlandırdım, o da üzerime gelmeyi sürdürdü. "Gelme üzerime."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk'a İntikam Kala
AçãoEli ile sağ yanağımı okşadı. Gerçekten böyle şevkati birinden görmeyeli bayağı zaman olmuştu. Sanki yirmi yedi yaşında değil de, sekiz yaşındaki bir çocuktum, öyle hissettiriyordu bana. Dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu ve üzerimi geri toparladı...