Kendime gelir gelmez refleks olarak kolumu tuttum. Greg çekingen bir şekilde yanımda duruyordu. Ona döndüm. O kadar nefret dolu bakıyordum ki benden korktuğunu anlamak zor değildi. Ayağa kalktım. Beni durdurmak için ayaklandı.
"Gitmek için hazır değilsin." kolumu tutan eline baktım.
"Uzak dur benden." bunu tıslar gibi söylemiştim. Düşündüğümün aksine beni bırakmadı. Hatta daha sıkı tutmaya başlamıştı.
"Ne gördün?" diye sordu. Cevap vermeden kolumu ondan kurtardım. Hızlı hareket etmeye çalışıyordum. Kapının kolunu kavrayan elim birkaç saniye duraksadı. Sonra dışarı doğru koşmaya başladım. Aslında nefesimi tutuyordum. Nefes alınca ne olacağından o kadar korkmuştum ki daha fazla tutarsam öleceğimi anlayana kadar nefesimi tutmaya devam ettim. Sonunda hızlıca bir nefes aldım. Pencerelerden içeri dolan hava şimdi ciğerlerime yol almıştı. Aldığım oksijen genzimi yakarak ilerledi. Dizlerimin üzerine düşmemek için hızımı düşürdüm. Gözlerim kararıyordu. Nerde olduğumu bile bilmiyordum. Çok büyük bir yer olmalıydı. Çıplak ayaklarımın yerde bıraktığı ses dışında her şey bulanıktı. Bir kapıya sertçe çarptım ve kapı açıldı. Etrafımdaki herşey dönüyordu. Nefes almak o kadar zordu ki gözlerim dolmuştu. Sadece dengesiz bir şekilde koşuyordum. Canım acıyordu. Boğulurken hissettiğim acıyla kıyaslanamazdı ama buda fena sayılmazdı. Aniden kendimi yerde buldum. Her şey o kadar hızlı dönüyordu ki kusmak istiyordum. Ayak sesleri iyice yakınlaşmaya başlayınca sürünerek ilerlemeye çalıştım. Mavi gömlek giymiş bir adamın beni kucaklayıp sedyeye yatırmasına bile karşılık vermek istememiştim. O kadar çok şey vardı kafamda. Gözlerim sürekli kararıyordu. Vizyon göreceğimi o kadar iyi biliyordum ki. Acı çekmekten yorulmuştum. Beynim ortadan ikiye yarılsa daha mı az acı çekerdim bilmiyorum. Kolumda ince bir sızı hissettim. İlaç verdiklerini anlamak zor olmamıştı. Bilincimi açık tutmak için tırnaklarımı çarşafa geçirdim. Ellerim istemsizce gevşedi ve uykunun beni almasını beklerken kendimi vizyonumda buldum. Üstüme bembeyaz bir önlük geçirirken aynaya kırmızı gözlerle baktığımı gördüm. Korkuyor muydum? Saçımı örerken hafifçe bir göz yaşı yanaklarımdan süzüldü. İnce lastik bir tokayla örgüyü sonlandırdım. Yanağımı tek bir el hareketiyle sildikten sonra:
"Üzgünüm." diye mırıldandım. Yavaşça odadan çıktım ve üzerinde "Ameliyathane" yazan kapıya yürüldüm. Kapı beni algıladı ve ikiye aralandı. Benden önce bir sedye geçti. Üzerinde yatan adama baktım. Suratı huzursuz bir ifadede donmuştu. Kıvırcık saçları alnına rastgele dağılmıştı. Eğer vizyonlarımı kontrol edebiliyor olsaydım tam bu anda sonsuza dek durdururdum. Önümde duran adam Martinez di. Ama durduramadım zamanı. Kabusumun ortasındaki minik cenneti yaşamıştım ve kabus devam etmeliydi. Kenardaki hemşirde sertçe :
" Hazır mısın? " diye sordu. Başımı keskin bir şekilde salladım. İçeri girip odaya minik bir bakış attım ama oda bulanıklaşıyordu. Sedye , bana yaklaşan doktor, kenarda duran aletler, sanki yok olmaya başlamıştı. Keskin bir susuzluk tüm vizyonumu parçalara ayırdı. Sesler , nefes, oksijen , MARTİNEZ beynime akın etmeye başladı. Birinin ses tonunu duyuyordum ama kim , ne söylüyor hiç bir anlam veremiyordum. Yavaşça doğruldum. Her yerim uyuşmuştu gerçi bundan daha doğalı olamazdı. Serumlarla dolu koluma baktım. Kaçmanın neresi mantıklıydı bilmiyorum. Şimdi bana karşı daha temkinli davranacaklardı. Bazen ne kadar da aptal oluyordum. Vizyonlarımın hissettirdiği duygulara göre hareket etmeyi bırakmalıydım. Komidindeki sürahiye uzun süre bakınca hemşirelerden biri yardım etti. Su bardağı titreyen avuçlarımda sallanıyordu. Çok susamış olmama rağmen bardağı dolu halde geri uzattım. Su içmeye bile halim yoktu. Kıvrılıp yatağa gömüldüm. Birinin elini sırtımda hissettim. Güven vermekten başka herşeyi anımsatan elden kurtulmak için kıpırdandım.
" Bu akşam taburcu olacaksın Rebecca. Lütfen bizi unutma." Greg'in tok sesi kulaklarımı doldurdu. Sanki onları unutabilmem mümkünmüş gibi konuşuyordu. İfademi korudum. Tek amacım burdan kurtulmaktı. Nereye gideceğimi? Kime gideceğimi bilmiyordum. Tek bildiğim herhangi bir yerin burdan daha iyi olduğuydu. Bu yüzden serumuma ilaç koymalarını huzurla izledim.