Ellerimi huzursuzca suratıma götürdüm. Zaten son günlerde huzur benim için fazlasıyla yabancıydı.Gözlerimi ovuşturarak uzandım ve ince askılı bir tişörtü kafamdan hızlıca geçirdim. Aynaya bile göz atmadan salona girdim. Martinez kahvaltıyı hazırlamıştı. Gözlerim onu takip edince yerde çantalarla uğraştığını gördüm. Üç tane çanta yiyecek doldurulmuştu Gidiyor muydu? Kalbim göğüs kafesimde hızlanmaya başladı. Bir kaç adım yaklaşıp :
''Gidiyor musun?'' Diye sordum endişe dolu bir sesle.
'' Hayır henüz değil.'' Gülümsedi.
''Öyleyse bunlar ne?'' Dedim başımla çantaları işaret ederek. Dönüp yerdeki çantalarına baktı sanki ona hatırlatmışım gibi eğilip işine devam etti, bir yandan da sorumu cevaplıyordu.
''Anlarsın ya,sadece hazırlık, yiyeceklerimizin eşit olması gerekiyor onu ayarlıyordum.'' İçtenlikle bana baktı. Donuk bakışlarıma olabildiğince güzel karşılık vermeye çalıştığını fark etmiştim. Gitmeden gönlümü hoş tutmaya çalışıyordu yada vicdan azabı falan da çekiyor olabilirdi . Sonuçta gideceğini bana küfür eder gibi acımasız ve hızlıca söylemişti. Bir şey söylemeden banyoya giden koridora döndüm. Kapıyı yavaşça kapatıp bana gideceğini söylediğinden sonraki hergün olduğu gibi klozetin kapağını kapatıp üzerine oturdum. Yüzümü avuçlarıma gömüp her an gidebileceği korkusuyla baş etmeye çalıştım. Nasıl engel olacağımı bilemediğimden bir şey söylemiyordum. Kendi kendimi yiyordum çünkü fazla zamanım yoktu.Derin bir nefes verip yüzümü yıkadım ve salona döndüm. Masanın başında oturmuş çatalıyla oynuyordu. Karşısına oturdum . Gözlerini bana dikti.
''Neden başlamadın?'' Diye sordum soğukça
''Bilmiyorum seni beklemem gerektiğini düşündüm'' Dedi sesinde sitem vardı,bundan memnun olmamı falan mı bekliyordu ?
''Neyse'' Dedim çatalımı tabağımdakilere batırırıken. Ortalıkta sadece bıçak ve çatalın tabakta bıraktığı tok ses vardı. Bana baktığını hissediyordum,genelde bunu bir şeye kızdığında falan yapıyordu. Derin bir nefes verdiğini duyunca başımı yukarı kaldırma ihtiyacı duydum. Bakışlarım birleşince gözlerimi arkasındaki kanepeye odakladım . Sanki rolleri değişmiştik önceden o bana tavır alırdı şimdi sıra bendeydi ama yine bunun suçlusu oydu.
''Rebecca, gideceğim için kızdığını biliyorum ama içinde tutmayı kes anlat kurtul.'' Dedi sabırsızca. Sandığımdan daha nefret dolu bir şekilde bakışlarımın odağı olmasını sağlayarak gözlerimi kıstım. Onu mutsuz ediyordum. Bunu bana Rebecca demesinden anlamıştım.
''Ne istiyorsun? Ne yapayım? Bağırıp çağırmamı mı istiyorsun, kolundan çekiştirip lanet olsun falan mı demeliyim?'' Diye bağırdım. Bu tepkim benide şaşırtmıştı ama haklıydı içime atıp duruyordum.
''Evet.'' Dedi sakince. Sandalyesinden kalkıp yanıma geldi çömelip başını koluma koydu. "Evet bunu istiyorum, kendine ıstırap çektirme.Gerekirse bağır çağır ama bunu yapma." Dedi gözlerini benimkilere dikmişti. Tamam diye mırıldandım ve önümdeki tabağa gömüldüm.
''Gerçekten zor bir kızsın'' Dedi ona doğru dönerek;
''Böyle davranmayı kes,çok sinir bozucu.Sanki hemen dönecekmiş davranıyorsun .Hiçbir şeyi ciddiye almıyorsun.'' Dedim kaşları çatıldı.
''Abarttığının farkında değilsin. Alt tarafı bir kaç ay burdaydım. Rebecca, hiçbir şey değişmeyecek buradaki her şeyin aynı kaldı.''
''Anlamıyorsun'' Dedim sesimdeki cesaret uçup gitmişti, haklıydı yine. BURADA ALT TARAFI BİR KAÇ AY KALMIŞTI.
''Bak.'' Dedi ''Düşünmem gereken şeyler var.Mesela bu aptal yerin sonunun nerede olduğu gibi.'' Kalkıp tabakları toplamaya başladı. Bende yardımcı oldum.Bir anda aklıma uçurum geldi, neredeyse düşüp ölmek üzere olduğum uçurum.Kaşlarımı çatıp nerede olduğunu hatırlamaya çalıştım. Tezgahın üzerine çıktım.