Gitme...

287 6 0
                                    

Ellerim dalı fazla sıkmaktan beyazlamış bir haldeydi. Ağzım muhtemelen bir karış açıktı. Onunki gibi . 

- Sen bir insansın diye mırıldandım. Duymuş olmalıydı ki kendini süzüp çarpık bir gülümsemeyle:

- Sanırım.. öyleyim teşekkürler. dedi . Bir adım geri çekildim. Dalı ona doğrultarak :

- Ne istiyorsun ? 

-Hey sana zarar vermeyeceğim. Ben sadece sesi duydum. Birinin yaralandığını düşündüm görünen o ki yanılmamışım.  dedi . Bakışlarını takip etmeme gerek yoktu. Kolumdaki kesiğe odaklandıklarını anlayabiliyordum.  

- Yalnız mısın ? Ailen falan... sözlerimi tek kaşımı kaldırarak tamamlamıştım. 

Kısık bir şekilde güldü 

-Dalga mı geçiyorsun sen ? dedi .  Teki havada olan kaşlarım çatık bir hal aldılar.

- Sence dalga mı geçiyorum.  deyip sert bir şekilde dalı salladım. Büyük ihtimalle ikimizde bu  dalı kullanamayacağımı biliyorduk. Sadece kendimi koruyordum.

- Tabiki de  yalnızım ailem için izin verirler mi ?  bu bir sorudan çok imaydı. Ama kim izin vermiyordu. Neye izin vermiyordu ?  Elini dala koyunca bağırdım. Omuzlarını indirdi.

- Şunu ağzımdan çeker misin? Sorun  yok.  dalı indirmeden önce uzun uzun onu süzdüm. İndirmelimiydim? Yavaşça dalı bıraktım. Eğilip çantasını açınca panikledim bıçağını falan çıkarmak istiyor olabilir miydi? Kalbimin hızlı çarpışları ancak o elinde bir bezle bana yürüdüğünde yavaşladı. Kolumdaki artık kandan rengi belli olmayan bezi yere atıp elindekini sardı. Başını hemen önümüzdeki taş eve çevirip beni oraya yönlendirdi. Belkide durmalı ve kaçmalıydım. Ama o zamanda burada neler döndüğünü anlama şansımı mahvedecektim. Ağzından laf almayı deneyecektim. Yutkunup konuya girmeye çalıştım.

-  Adın ne ?

-Martinez. bende rebecca diye mırıldandım. gülümsedi. Derin gamzeleri gözüme çarptı. Ama dikkatim dağılmamalıydı. 

- Bence izin verirler yani denersek şeye söylersek.... daha fazla batmamak için sustum tabi ani susuşum dikkat çekerdi bu yüzden kolum acıyormuş gibi inledim. Oysa acıdan uyuşmuştu.Kanın ağır kokusu ciğerlerimi işgal edip kusmam için beni zorlasada yeri değildi. Duvardaki beyaz rafa uzanıp bir kaç şişe çıkardı. O aptal raflar ilk yardım içinmiymiş.Ben onları mutfak dolabı zannediyordum. Başım ağrıdığında işe yarardı diye düşünürken yanıma oturmuş olduğunu gördüm şişeleri okuyup hangisini kullanacağını hesaplıyordu. Birazını ayırıp önüme çömeldi. Yaralı kolumu nazikçe kavradı .Yara sanki birçok yol oluştururmuş gibi etrafa kanlar yaymıştı. Kaşlarının ciddiyetle çatılışını , dudağını ısırıp odaklanmasını dikkatle izlerken kolumdaki acı biranda baş gösterdi. Bağırıp iki büklüm oldum. Kolunu belime dolayıp beni kaldırdı.

- Hey hey bana bak acımıyor sadece yandı anlaşıldı mı?

- Oradan dişini çektirmeye gelmiş yedi yaşındaki bir kıza mı benziyorum ?

- Şımarıklığın evet . Tamam kalk hadi alt tarafı kesik. dedi . Oturup kolumu uzattım. Deli gibi yanıyordu. Kolumu alıp musluğun altına sokma dürtüme engel olup gülümsedim. Bana bakmıyordu. Koluma yaklaştı. Ellerini kolumda gezdiriyordu. Sonra diğer koluma baktı. İki kolumu yan yana koyup başını kaldırdı. Alınlarımız birbirine hafifçe temas etmişti yüzümünde kızardığına emindim ama bu his onun ilginç sorusuyla kayboldu.

- Kendini mi kesiyorsun? 

-Ne ? bak diye yanıtladı. Kolumdaki derin kesiklere baktım uzun kısa düzensiz bir sürü kesik bazıları kabuk bağlamıştı,  bazılarıysa dokunulduğunda hala acıyordu. Çoğu derindi ve şişmişti. Kendimi kesiyordum. Yani kesmişim. Hafızamı kaybetmeden önce. Neden ?

Geçmişteki İzlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin