Buna inandım. Kendimi bir filmin ortasına atılmış gibi hissediyorum. Tabi ki benden beklenileni de yapıyordum. Rolümü oynuyordum. Ama içimi kemiren o duygudan bir türlü kurtulamıyordum. Başta Martinez 'in söylediklerine inanmamıştım ama mantıklı bir açıklama bulamayacağım zaten belliydi. Peki ya iki insan arasında bir duvar gerçekten olabilir miydi ? Martinez aramıza her çarptığımda beni yaralayacak kadar güçlü duvar örüyordu. O gün bir hata yapmıştım telafi edemiyordum. Deniyordum ama olmuyordu. Bu beni o kadar çok incitiyordu ki terslenmek ... yatağa yatıp çıkmıyordum günlerce konuşmadığımız oluyordu. Belki çabalamalıydım. Belki o duvarı örmesini engellerdim ama yapmadım. Aslında hala vakit vardı tam olarak her şey bitmemişti. Sadece gurur... Her zamanki gibi sessizce kanepemde çizimlere boğulmuş uzanıyordum. Hava o kadar soğuktu ki dişlerim hızla birbirlerine çarpıyordu. Battaniyenin omuzlarımdan kayıp düşmesini engellemek için sıkıca sarıldım. Üst üste giyilmiş iki çorapla bile üşüyen ayaklarım parkede katı bir ses bırakarak ilerliyordu. Odanın kapısını yavaşça çalarak içeri girdim. Martin bana karşı aşırı soğumuştu tartışmıyordu bile bu yüzden yatak odasına arada bir geçebiliyordu. Yatağın kenarına oturunca gözleri bana döndü ama yüzüme değil uzun zamandır tam olarak bana bakmıyordu sadece bakıyor gibi yapıyordu. Oda uzun sürmezdi şimdiki gibi .Bakışları rüzgarla zangırdayan pencereye doğru süzüldü. Onu kollarından tutup sertçe sarstığımı hayal ettim tüm gücümle ''Kendine gel, sorun ne ahmak, beni üzdüğünün farkında mısın? aptal.'' diye bağırdığımı düşündüm . Belki de yapardım tam o an içimden bunu yapmak geldi tabi cesaretim el vermedi. Bakışlarım ellerine kaydı . Yumruk yaptığı avucunda bir şeyi tuttuğunu anlamak çok da zor değildi demek o şeyle uğraşıyordu diye düşündüm. Omuzlarım bu tepkisine karşılık düştü. Yumruğu gevşedi, siyah bir ipe bağlanmış altın bir yüzük gözüme çarptı. Yavaşça boynuna geçirip parmaklarını yüzüğe doladı. Kalkıp odadan çıkmak istedim ama yerime mıhlanmıştım. Ağzıma acı bir tat yayıldı. Yutkunmaya çalıştım. Canım yanmıştı. En kötüsüde bunu gözüme sokmasıydı mesaj mıydı bu ,bu beni rahat bırak çağrısı mıydı ? Gözlerimi zorlukla kavradığı yüzükten ayırdım. Başımı başka yöne çevirmeyi denedim ancak gözlerimin yanmaya başladığını hissedince tek kelime etmeden odayı terk ettim. Salon kanepesine derin bir sükunetle çöktüm. Sanırım kendimi üzülmediğime ikna etmeye çalışıyordum. Yanağımdan bir damla yaş süzülmek üzereyken sertçe sildim. Koşarak yüzümü yıkadım. Derin derin nefes alarak kendimi sakinleştirmeliydim. Bu havada fazlasıyla saçmaydı ama iyi olacaksam bunu yapardım. Kabanımı üstüme geçirip kapıyı araladım . Saçlarım geriye doğru savruldu. Ellerimi etrafıma doladım. Bu belki beni soğuktan korumazdı ama iyi hissetiriyordu. Plaja doğru yürüdüm çıplak ayaklarım soğuk kuma batıyordu. Denize koştum, köpüren dalgalar bileklerimin etrafında dans edermişcesine dolaştı. Gözlerimi kapatıp kendimi dalgaların sesine , rüzgarın yorgun bedenimi okşamasına, denzin tuzlu kokusunun ciğerlerimi doldurmasına ve özgürlüğe bıraktım. Bir anda yüzümde ılık bir damla hissettim. Ağlamıyordum. Aynı dokunuşu kolumdada hissedince gözlerim açıldı. YAĞMUR... bu dünyada şu ana kadar olmayan tek şeyin yağmur olduğunu fark ettim. Damlalar kendini kanıtlamaya çalışırken birbirleriyle yarışıyorlardı. Saçlarıma yüzüme üst üste konuyorlardı. Gülümsedim. Martinez koşarak yanıma geldiğini gördüm. Avuçlarını gökyüzüne çevirdi . Avucuna dolan suya baktı. Zararsız olduğuna emin olunca başını kaldırıp suya teslim oldu. Şimdi fazlasıyla hızlanmışlardı . Tüm vücudum sırılsıklamdı aynı Martinezinki gibi. Bana yaklaşıp gülümsedi :
- Bu şekilde yavru bir kediye benziyorsun . Güldü .
- Öyleyse sende yavru bir köpeğe benziyorsun . Diye yanıtladım onu.
- Bana köpek mi diyorsun sen!
Daha ne olduğunu anlayamadan kolları belimi sarıp beni suya sürüklemişti. Kendimi denizin soğuk suyu içinde bulunca ürperdim. Omuzlarımdan bastırıp kafamıda suya soktu. Saçlarımı geriye doğru ittirdim. Deniz suyunu ona fırlatırken kahkahasını duymak çok iyiyidi. Onu batırabilmek için ittirdim aniden bileklerimi kavradı ve beni kendine çekti. Yüzlerimiz arasında çok az mesafe vardı. Bir an beni öpeceğini sandım sanki nefesini tutuyor gibi bakıyordu. Burnu alnıma değdi yağmur damlaları ikimizide son hızla ıslatırken gözlerimi onunkilere diktim. Kalbim göğüs kafesimi delecekmiş gibi atıyordu. Bileklerimi tutan ellerinin uzaklaştığını hissettim. Belime kadar sudaydım. Başını çevirdi. Aynı hayal kırıklığını hisettim. O duvarı...