Kollarım uyuşmuştu. Mİdem bulanıyordu ve tamamen kendimi kaybetmiştim. Titriyordum ama üşümüyordum. Zaman , mekan ,yer, yön yok olmuştu. Bir şeyler hissediyordum. Kendime gelmediğime emindim. Bu farklıydı. Başka bir bedende hayat bulmak gibiydi. Sisli bir havada manzaraya bakmak gibiydi. Manzara... Tabi ya vizyonumdaydım ama her ne olursa olsun bu farklıydı. Karanlıkta bir ışık parladı. Gözlerimi kısıp anlam vermeye çalışırken bir tane daha belirdi ve etrafım onlarla doldu. Gözlerimi kırpıştırıp bakınca bunların şehrin ışıkları olduğunu farkettim. Manzara çok güzeldi. Evet evin balkonundan gördüğüm manzaranın farklı bir açısıydı. Rüzgar nazikçe tenimi okşadı. Üzerimde dizimin biraz üzerinde bir etek vardı. Bacaklarımızı aşağı doğru sarkıtmıştık. Biz ? Bakışlarımı aniden yanımda benimle beraber olan kişiye çevirdim. O manzarayı izliyordu. Yüzünde huzurlu bir ifade vardı ama dikkatli bakınca ara ara kaşlarını hafifçe çattığını görebilmiştim. Sonunda onu izlediğimi farkedip bana döndü. İçimde bir his harekete geçti. Kalbim sıkışıyormuş gibi hissettim. Canım yanıyordu. Kimdi bu? Hissettiğim şey neydi böyle? Tanımadığım bir adama niye gülümsüyordum? Kalp atışlarım yavaşlamamakta direnirken adam bana doğru eğildi. Bu yanaklarımın ısınmasına sebep oldu. Aynı tepkiyi verdiğini görünce kaşlarım hafifçe kalktı. Adam elini enseme götürürken kokusu ciğerlerimi parçalıyormuş gibi nefesim kesildi. Dudakları benimkileri bulunca gözlerimi yavaşça kapattım. Elimi yanağına yaslarken boşta kalan ellerimiz birbirine kenetlendi. Tam o anda avucumun içindeki kirli sakallarını hissedemez oldum. Daha sonra kenetlenen parmaklarımızı , saçlarıma karışan ensemdeki elini ve en son sıcak nefesini...
Başım dönüyordu. Çok sıcaktı ve ben vizyonumda hissettiklerimin etkisini en ince ayrıntısıyla yaşıyordum. Bu beni korkutuyordu. Daha önce hiç gerçekten hissederek vizyonlarımda değildim. Sadece izlerdim. Peki içimdeki burukluk neydi? Tanımadığın hatta gerçekliğinden emin olmadığın birini isteyebilir miydin? Adam gerçek miydi bilmiyordum ama hissettiklerim, elleri, dudakları daha gerçek olamazdı. Boğuk bir ses yankılandı kulaklarımda :
"Hâla mı düşmedi ateşi?" net duyamadığım halde endişeyi sezmiştim. Kendimi uyanmaya zorladım. Sanki vizyonumda benimle birliktelermiş gibi utanıyordum az önce olanlardan. Görüşümde bulanıktı. Bana eğilmiş iki surat görüyordum. Biri Meredith 'ti çok büyük ihtimal duyduğum sesin sahibide oydu fakat ikincisi surat bana yabancıydı. Uzun dalgalı saçları yüzünün iki yanında bana doğru sallanıyordu. Gözlerimi sımsıkı yumup tekrar araladım. Hâla yarı bulanık olan dünyamda olanlara anlam vermeye çalışıyordum. Birisi nazikçe saçlarımı yüzümden çekti ve elini alnıma bastırdı. Daha sonra:
"Ateşi düşmüş" dedi. Bana eğildi.
Kim olduğunu görmek için döndüğümde kalakaldım.
"Seni özledim Reb." diye fısıldadı. Bu hiç şüphesiz ki Martinez'di.
"Sen...bende." sesim fısıltıdan inceydi ama gülümseyişi duyduğunu kanıtlar gibiydi. Vizyonum aklımdan çıkmıyordu. Bunun verdiği utanç Martinezle aynı odada bulununca daha da arttı. Eğer gördüklerimi görebilseydi ne düşünürdü? Yinede beni özlediğini söyler miydi? Hemde ben adını, kim olduğunu bilmediğim birini isterken. Greg görüş alanıma girdi. Kollarını iki yana açarak:
"Süprizimi sevmiş gibi görünüyorsun."
Ne süprizi? Der gibi kaşlarımı kaldırdım. Martinez elimi sıktı. Buda süprizin o olduğu anlamına geliyordu. Zayıfta olsa gülümsedim. Sebebi süprizi beğenmemiş olmam değildi ki mutluydum. Vizyon başımı deli gibi ağrıtmıştı. Canım yanıyordu. Bünyemi zayıflatmıştı. Gözlerimi kapattım. Karanlığa kendimi teslim ederken Martinez'in elini hissedebiliyordum.
-----------
Sıcak kahvenin dumanı yüzüme çarpıyordu. Bense oturuyor olduğum kafenin dekorunu inceliyordum. Serum, bana içirdikleri haplar ve damar yoluyla aldığım ilaçlar sayesinde vizyon görmeyeceğim garantilenmişti. Tabi ki bu kadar ilacın yan etkisi vardı. Midemin bulanmasının yanında üzerimde bir uyku hali vardı. Sürekli esniyordum. Amara sonunda karşımdaki sandalyede yerini aldı. Amara en yakın arkadaşım. Tam olarak on bir yaşında tanışmışız. Keşke size okulda kahramanca beni yalnızlıktan
kurtardı falan diye anlatabilseydim ama gayet basit bir şekilde aynı apartmanda oturuyormuşuz. Hergün bahçede oynarmışız ve hep anne ben olurmuşum. Yavaşça gülümsedim. Masada bana doğru eğildi.
"Daha iyi misin?" elini alnıma bastırdı. Bu bana Martin'i anımsattı. Martin beni ve Amara'yı buraya bıraktıktan sonra evine gitmişti ve tabi nişanlısına. Amara, Meredith'in yanındaki uzun dalgalı saçları olan kızdı. Eğer bu kadar ilaç içmesem şuan ağrıdan öleceğimi düşündüm. Bir çok şey yaşadığımızı söylemişti. Vizyonlar peşimi bırakmazdı.Bu kafede Amara'ya aitti. Bir çalışanı vardı. Maddi durumunun yetersiz olması yüzünden her şeye kendi koşuyordu. Buna tanık oluyordum. Onu tanımasamda içim sızlamıştı. Meredith'e para vermiş olabilirler miydi? Belki Amara'ya yardım edebilirdik.
"Öldüğünü düşündüğün, hergün dua ettiğin insanın karşında oturduğunu düşünsene." dedi ve gözlerini kısıp bana bakmaya devam etti. İlaçların yarattığı rahatlık duygusuyla:
"Adını bile yeni duyduğun insanın en yakın arkadaşın olduğunu söyleyip anılarınızı anlattığını düşünsene tabi bir de hafızan silinmiş." gülmeye başladım. Bir süre sonra bana katıldı.
"Hangimizinki daha garip bilmiyorum Becky." gülmeyi bıraktım.
"Bana Becky mi derdiniz?" diye sordum
"Çoğunlukla. Lakabın gibiydi." dedi.
"Tek bildiğim şey ismim." sesim çatlamıştı. Sonra hafiften gülerek
"Onuda yarım yamalak biliyormuşum." diye devam ettim.
"İçi boş bir mezara gidip durdum." sesi kızgın çıkıyordu.
"Çok acı çekiyorum.... Sürekli bir şeyleri özlüyorum. İçim hep boş. Birilerini arıyorum, bir şeyleri ama asla ne olduğunu bilmiyorum. Delirecekmiş gibi hissediyorum ama delirmiyorum."dedim fısıldayarak. Gözyaşım süzülerek aktı. Bu onun kızgınlığını yok etmişti. Benden daha üzgün görünüyordu. İlaçların kendimi bu kadar ortaya koymamı sağlayacağını düşünmemiştim. Hızlıca elimi tuttu.
"Sana her şeyi anlatacağım. Aradığın her şeyi bulacağız. Söz veriyorum." dedi bir çırpıda. Kıyamadım ona. Beni gerçekten seven birinin varlığını hissetmem gerekmez miydi? Sonra farkettim. O beni sevmiyordu ki eskiden olduğum kişiyi seviyordu. Elini çekti. Ona dikkatlice baktım.
"Bana anlatmadığın bir şey var." dedim. Aslında neden böyle bir şey dediğimi bile bilmiyordum ama suratındaki ifade bana bunu kanıtladı. Bakışlarını kaçırdı.
"Rebecca inan bunu bilmek istemezdin." dedi.
"Artık en yakın arkadaşın değilim. Beni tanımıyorsun Amara ve her şeyi bilmek istiyorum." ağzından çıkanları kulağın duymaz ya öyleydim. Suratındaki ifade öylece kaldı. Yavaşça masadan kalktı. Çalışanının yanına gitmesini izledim. Söylediklerim suçluluk duygusundan çok rahatlama hissettirmişti. Bir süre sonra geri geldi. Kahvemden bir yudum daha aldım.
"Her şeyi bilmek istiyorsan acele etmeliyiz." gülümsedi. Karşılık verirken masadan yavaşça kalktım.
"Her şeyi." diye fısıldadım.
"Gerçekleri." dedi. Ceketimi giyerken
" Gerçek seni özgür kılar." dedim. Onaylarcasına bir bakış attı.
