Demirel'den
"Yemin ederim henüz hiçbir bilgi vermedim onlara."
Karşımda ölmemek için yalvaran adama bakarken bir yandanda demir elimi elime geçiriyordum. Dehşetle bakışını elime çevirince bebek gibi ağlamaya başladı.
"Yalvarırım efendim yapmayın. Köpeğiniz olayım yapmayın. Bakmam gereken kardeşlerim var yapmayın."
İnsanların bu sözleri beni çok sinirlendiriyordu. Bakman gereken kardeşlerin varsa bulaşma böyle işlere. Çoğunluğu ise kurtulmak için yalan söylüyordu. Adamı tutan adama sözlerinin doğruluğunu teyit etmek için bir bakış gönderdim. Başını yalan söylüyor anlamında sallayınca bakışlarımı tekrar adama çevirdim.
"Çetenin bilgilerini satmaya çalışmadan önce düşünecektin bunları."
Daha fazla birşey söylemesine izin vermeden elimi kalbine geçirdim. Elimi geri çektiğimde cansız bedeni yere savrulmuştu. İçimde ki öfkeyi diri tutmak için dişlerimi sıktım sonra koltuğuma oturup havluyla elimi sildim.
"Cesedini kapının önüne götürün tüm adamlar görsün."
Herkes ihanetin sonucunu bilmeliydi. 2 tane adamım cesedi alıp dışarı çıktılar. Bende demirelimi temizledikten sonra kutusuna koyup kaldırdım. Bu bir alışkanlık olmuştu son zamanlarda.Bundan birkaç hafta öncesini sorsanız demir elimi çıkardığım zamanlar sayılıydı. Fakat Miray geldikten sonra sürekli çıkarıyordum. Sanırım onu korkutmak istemiyordum. Onu korkutmama isteğim bile kalbimi çarptırmıştı.
Bİrden aklıma onun buraya geldiği gün geldi. İnatçı bakışları, cesareti...Herşeyi o gün beni o kadar etkilemişti ki onu bırakamamıştım.
Onun o hallerini düşününce yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirdim. Hayaletlere inanıyor muydu gerçekten?
Telefonumun zil sesiyle gerçek acımasız kanlı dünyama dönmüştüm. Telefonu açtım.
"DEmirel Miray kaçtı. Arkadaşları plan yapmış. 15 dakika sonra uçağı kalkacak.Havaalanındayız çabuk gel."
Cevap vermeden telefonu kapadım. Hızla evden çıkıp arabama atladım. Şehiriçinden 150 kmyi görmüştüm. Plakamı söyleyen polisleri takmadan gaza basıyordum. Havaalanına girince koşarak içeri girdim.
Buğrayı görünce yanlarına koştum. Buğrayı yakasından tuttuğum gibi duvara yapıştırdım.
"Sana emanetimdi o..."
Bunu söylerken dişlerimi acaip birşekilde sıkmıştım.
"özür dilerim dostum."
Onu geri çekip duvara bir kere çaktıktan sonra bıraktım. Arkamı dönüp arkadaşlarının yanına gittim.
"Uçağı hangisi?"
İkiside suratıma bakıp konuşmuyorlardı. İçlerinden küçük olanını kolundan tutup kaldırdım.
"Miray nerede?"
Bağırmamdan dolayı gözlerini kapamıştı. Onu birkez salladım. Cevap vermiyordu. Kolunu çevirdim. Tek bir hamlemle kırabilirdim kolunu. Sinirden o kadar gözüm dönmüştü ki.
Kız çığlık atınca kolumda bir el hissettim.
"Bırak onu!"
Buğranın emir veren sesi beni daha çok kışkırtmıştı. Kızın kolunu bıraktığım gibi Buğranın suratına yumruğu geçirmem bir oldu. Yere düşünce ellerimi boğazına sarıp onu yere sabitledim.
"Mİrayı bir daha göremesem. Şuan etrafımda olan kimse yaşamıyacak."
Boğazını sıkmaya başladım yüzü kıpkırmızı olmaya başlamıştı.
"Etrafına dehşet saçmayı bırak artık."
Sanırım sadece bu ses beni yaptığım şeyden alıkoyabilirdi. Kulağımı okşayan sensin geldiği yöne döndüm.
Miray tam karşımda duruyordu. İçimden şükrettim. Koyu mavi gözlerine minettar bir şekilde bakarken Miray arkadaşlarına döndü.
"Özür dilerim. Yapamadım. Bunun olacağını biliyordum. Sizi bırakıp gidemedim."
Hızla ona doğru yürümeye başladım. Yanına gelince durup bana meydan okuyan gözlerinin derinliklerine baktım. Bu içimde kıpırtıya sebep olan his sadece kalbimi değil beynimide ele geçirmişti.
Elini tuttuğum gibi peşimden sürükledim onu. Sesini çıkarmadan beni takip ediyordu. Havaalanından çıkıp otoparka doğru gittim. Birden elimi bıraktı.
"Beni sürüklemene gerek yok arkanda olacağım."
Her zaman sinirliydi ama şuan üzgündü ve benden kurtulmadığı için bu kadar üzgün olduğunu bilmek canımı yakıyordu ancak gözümün önünde ki gerçeği reddediyordum. Onu gönderemezdim.
"Bir daha gitme sakın."
Onunla konuştuğum her dakika kendimi ele veriyordum.
"Gitmek istiyorum ama gidemedim."
Birden kendine gelmiş gibi gözlerini kocaman açtı.
"Yanlış anlama arkadaşlarım için yani onları bırakamadım. Kesinlikle senle alakalı..."
Sözünü tamamlamasına izin vermeden onu kendime doğru çektim. Bedenine kollarımı sarıp onu kendime çektim. Burnumu saçlarına gömüp kokusunu içime çektim. Beni itmeye çalıştı ama başaramayacağını anlayınca kendini serbest bıraktı.
Onu kaybettiğimi düşündüğüm dakikaları hatırlayınca onu daha sıkı sardım.
Sanırım bu kız benim zaafımdı.
YENİ BÖLÜM YORUM VE BEĞENİYE GÖRE GELECEK. YORUMLARI GÖRDÜKÇE YENİ BÖLÜM YAZMA İSTEĞİM ARTIYOR. ONA GÖRE YORUM VE BEĞENİ LÜTFEN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 TATLI BELA(TAMAMLANDI.)
ChickLitDemir El çetesinin lideri Demirel kurbanlarını eline silah olarak taktığı demirden yapılma yapay bir elle kalplerini sökerek öldürdüğü için bu ismi alıyor. Birgün Mirayda babasının borçları yüzünden kurban olarak Demirelin karşısındadır. Duyguların...