Şiddetle başlayan hazlar şiddetle son bulur. Ölümdür zaferleri öpüşürken yok olan ateş ve barut gibi...
Evet aslında Rüzgarla beni tanımlayan tek cümle buydu. Biz ateş ve barutun vücut bulmuş haliydik. Her kavuşmamız bir patlamaydı, bir ölümdü."Miray aç gözlerini..."
İsmimi duyduğum dakika kendimi bir kuyunun dibinde buldum. Yukarıya baktıkça kapkaranlık bir yer ve nokta kadar küçük bir ışık görüyordum. Benim kurtuluşum o nokta kadar küçük ışıktı. Elimi uzaktıkça ışık bana yaklaşsada ulaşacağım kadar yakın değildi. Son bir çare sesimi duyurmaya başladım.
"Yardım edin!!!"
Sesim kuyunun derin dar duvarlarını takip ederek dışarı çıkıyordu. Son birkez daha bağırdım.
"Rüzgar yardım et!!!"
"Yanındayım aşkım uyanacaksın."
Sesime karşılık gelince içime bir huzur doldu. O an bu karanlıktan kurtulacağıma dair bir his doğdu içime.
Gözlerimi kapatıp buradan çıkacağım buradan çıkacağım diyerek kendimi motive ettim. Sonra gözlerimi açtığımda etrafın biraz aydınlandığını gördüm. Bu sefer çıkmak için duvardaki çıkıntılara basmayı denedim fakat o kadar kaygandı ki ayağımı bir taşa bastığım an kayıp düşüyordum. Bir yandan derin derin nefes alırken bir yandan da elimden geldiğince duvarı tırmanmaya çalıştım. Sonuç ise hüsrandı. Sinirden kafamı ellerimin arasına alıp sessizce bağırdım.
"Buradan çıkmak istiyorum. Yardım edin!"
Biraz daha çabalamalısın Miray. Hadi Son bir kaç hamle. Elimi tekrar önüme gelen bir taş kuyunun duvarında ki bir taşa attım. Fakat taşta yere düştü. Taşın bıraktığı delikten bir su hızla yükselmeye başladı. Su boyumu aşıp beni içine hapsedene kadar yükselince çırpınmaya başladım. Su yükselmeye devam ederken yukarıya baktım. Belki beni yüzeye çıkarana kadar yükselir. Suyla beraber bende yukarı doğru yüzmeye başladım. Dakikalar boyunca yüzdüm ama ciğerlerimdeki hava artık bana yetmiyordu. Belki pes etmeliydim. Yüzmeyi bırakıp kendimi suyun içinde serbest bıraktım. Artık bitti.
"Hayır bitmedi Mirayım aç gözünü uyan artık."
************
Dudaklarım o kadar kurumuştu ki konuşmak istesemde beceremiyordum. Yavaşça gözlerimi açtım. İlk başta heryer bulanık olsa da daha sonra netleşmeye başladı. Büyük ihtimalle bir bir hastane odasındaydım. Heryerin bembeyaz olmasının başka bir açıklması olamazdı. Başımı sağa doğru çevirdim. Bir pencere vardı. Güneş ışığı ise bulutların arasından hafif hafif odaya giriyordu.
"Mİray?"
Adım bana soru olarak yöneltilince kafamı tekrar çevirip sesin geldiği yöne baktım. Rüzgarı bana gülerken görünce ona doğru kalkmaya çalıştım. Fakat bir kablo kalkmama engel olunca geri yattım. Burnumdan kulaklarıma doğru giden boruya elimi atıp çıkarmaya çalıştım. Fakat Rüzgar bana engel oldu. Ellerimi tutmaya çalıştıkça ben daha inat edip burnuma takılan şeyi çıkarmak için uğraştım.
"Sakin ol birşey yok."
Elbette sözünü dinlemeyip çıkarmak için çırpınıp durdum. O sırada da bir yandan ağlayıp bir yandan bağırıyordum. Neden böyle birşey gaptığım hakkında bir fikrim yoktu ama kendimi kontrol edemiyordum. Birden Rüzgarın gür sesi odayı doldurunca kaşlarımı çattım.
"Kimse yok mu? Doktor!!"
Rüzgar da bir yandan doktor çağırırken bir yandan da beni tutmaya devam ediyordu. Bir kaç saniye sonra üzerimde birden fazla el hissettim. Ardında koluma batırılan bir iğneyle durdum. Sadece ağlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 TATLI BELA(TAMAMLANDI.)
ChickLitDemir El çetesinin lideri Demirel kurbanlarını eline silah olarak taktığı demirden yapılma yapay bir elle kalplerini sökerek öldürdüğü için bu ismi alıyor. Birgün Mirayda babasının borçları yüzünden kurban olarak Demirelin karşısındadır. Duyguların...