5.bölüm ACININ TONU

141 107 11
                                    

İstanbula varmamız sandığımdan daha uzun sürmüştü. Kalacağımız otele çoktan yerleşmiştik. Ben İstanbula hayatımda ilk defa geldiğim için Safir beni en beğendiği yerlere götürecekti. Safir İstanbul'da yaklaşık 4 ay kaldığını söylemişti bende ona Istanbulda beğendiği yerleri göstermesini istemiştim.

Safir her zamanki gibi erkenden goyinmiş, otelin pansiyonunda beni bekliyordu. Bende hazırlanıyordum İstanbulda bugün hava çok güzeldi bende omuzları açık, siyah dizimin üstünde biten bir elbise giymiştim. Elbise belimi çok güzel sarıyordu. Küçük bir kol çantası aldım ve spor ayakkabılarımı giyip odadan çıktım.

Safir beni götüreceği yeri söylemek istememişti ama ikna etmelerime dayanamadı ve gideceğimiz yeri söyledi. Safir taksiye binmemizi söylemişti ama ben arabayla gitmek istememiştim. İstanbul'un sokaklarında kaybolmak istiyordum.

Rüzgar saçlarımın esmesine neden oluyordu, kızıl saç tutamlarım arkaya uçuşuyordu. İstanbul'un havası bana çok iyi gelmişti.

Safir durunca bende durdum baktığı yere bakınca tam karşımızda Galata kulesini gördüm. Bazıları için sıradan bir kule olabilirdi ama benim için öyle değildi.

Annem ben çok küçükken Galata kulesi hakkında "oraya kiminle çıkarsan o kişiyle evlenirsin" demişti.
Çantamdan fotoğraf makinemi çıkardım ve Galata kulesini çektim, Safir İstanbula geldiğimiz ilk an bana fotoğraf makinesi almıştı. Galata kulesini çektikten sonra yanıma dönüp beni izleyen Safiri de çektim. Benim bu halime gülüp poz vermeye başladı. İkimizde kahkaha atarak etrafı gezmeye başladık.
Galata kulesinin yakınlarında bir kafe bukmuştuk ve ikimizde Türk kahvesi içiyorduk.

Etrafı biraz daha gezdikten sonra hava karardığı için bir taksiye binmiştik. Çok yorulmuştum, kafamı cama dayayıp önümüzden kayıp giden yolu izlemeye başladım.

Taksinin durmasıyla kafamı camdan kaldırıp etrafa baktım, kaldığımız otele gelmiştik.

                            ❀꫶̯͙ࣺ˖̑͡    

Gözlerimi açtığımda kendimi yerde buldum, Sırtımın ağırısıyla yüzümü buruşturdum benim yerde ne işim vardı? Kafamı kaldırıp Safir'in nerede olduğuna baktım. Küçücük koltuğa uzanmış uyuyordu. İkimiz aynı odada kalıyorduk bunun sebebi de oteldeki odaların hepsinin dolu olmasıydı, sadece 1 oda boştu Safir başka otel bakabileceğimizi söylemişti. Ama geldiğimiz gün çok yağmur yağdığı için 2 günlük odayı kiralamıştık, bugün başka otel bakmaya gidecektik.

Banyoya girdim, küçük ve hoş bir dizaynı vardı. Önce yüzümü yıkadım ardından dişimi fırçaladım ve saçımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Saçlarımı toplamayı pek sevmezdim ama at kuyruğu çok yakışmıştı. Üstüme ince siyah bir kazak, altımada bol kot pantolon giydim.

Ben banyodan çıktığımda Safir de hazırlanmıştı. Bana bakıp tebessüm ettiğinde bende ona tebessüm ettim. Ve birlikte kahvaltıya indik. Otelin güzel yanlarından biri açık büfesi vardı istediğimiz zaman yiyebiliyorduk.

Tabağıma bir kaç şey aldıktan sonra boş bir masaya oturdum. Çok geçmeden Elinde tepsiyle Safir gelmişti.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra havanın güzel olmasından yararlanıp gezmeye çıktık. Çarşıya geldiğimizde Safir ilk gördüğü bijutericiye girdi ve peşinden beni de sürükledi. Ben dükkandaki kolyeleri incelerken o elinde bir torba ile yanıma geldi, şaşkınca ona bakarken "Bune?" dedim oda torbayı elime verip "Aç" dedi. Torbayı açtığımda mavi renk çiçekli zarif bir kolye vardı. Gülümseyerek kolyeyi bana takması için ona uzattım. Kolyeyi hemen boynuma takmıştı.

Etrafa baktığımda bir ayna bulmuştum, aynanın karşısına geçip kolyeye baktım. Boynumda çok güzel duruyordu. Safir yanıma gelip bir bana birde kolyeye bakıyordu. "Sana çok yakıştı" dediğinde tebessüm ederek "teşekkür ederim bu kolye çok güzel"

YAŞAM ÇİÇEKLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin