Han'dan
Sevdiğim adamın başka birini sevmesini kendime yediremiyorum.Ben onu istiyorum.Ne zaman,nasıl oldu da Hyunjin ile bu kadar yakın oldular?Her şeyi izliyordum.Farketmeden nasıl oldu?Hâlâ anlam veremiyorum.
Şimdi gözlerimin önünde öpüşüyorlar.O dudaklar bana değmeliydi.O gözler beni sevmeliydi.O eller bana sarılmalıydı...
***
Minho ve Hyunjin tatile çıkacaklarını ilk haber verdikleri gün tüm üyeler birlikteydi.Tabii herkes mutluluklar dileyip kendi ilişkilerini konuşurken,Han kıskançlıktan ne yapacağını şaşırmıştı.Güle oynaya konuşuyorlardı üyeler,fakat Han bir süre sonra dayanamadı ve aniden ayağa kalktı.
Herkesin bakışları ona döndü.Bir süre sessizlik oldu ve Han öylece ayakta dikildi.Bu sessizliği bozan Chan oldu.
"Sen napıyorsun orada öyle?"
Han ses duyar duymaz kendine geldi ve ellerini sıkıp kapıyı duvara vurarak çekip gitti.
Hyunjin ve Minho neden böyle davrandığının farkındaydı.Fakat diğer üyeler anlam verememişti.Chan merakına yenik düşüp Han'ın peşinden gitti.Hyunjin ve Minho umursamadan konuşmalarına devam ettiler.
***
Han dışarı çıktıktan sonra çok sinirlendi.Kimsenin arkasından gelmemesini,onu yalnız bırakmaları gerektiğini düşünüyordu fakat Chan buna izin vermedi.
"Hey,Han Jisung! Ne yaptığını sanıyorsun?"
Chan hızla ona doğru yaklaşırken Han'ın bileğini kavrayıp kendine çevirecekti.
Han bu hamlesini anlayıp anında geri çekildi ve Chan'ın yalpalamasına neden oldu.
"Han sen iyi misin? Neler oluyor böyle?"
"Bırak beni!"
Han'ın başı dönmeye başladı.Chan onu sakinleştirmek için ne kadar yakınlaşırsa yakınlaşsın,o her seferinde geri çekiliyordu.
"B-benim yalnız k-kalmam lazım."
Koşmamıştı veya yorucu bir şey yapmamıştı ama nefes nefeseydi.Kalbinin sıkıştığının,gözlerinin karardığının farkındaydı.
Chan bu hâlini gördükten sonra onu dinlemeden tuttu ve odasına götürdü.
Sıkıca tuttuğu çocuğun odasına geldikten sonra onu koltuğa oturttu ve onu koltuğa yasladı.
Han hâlâ kötü durumdaydı.Kendinde değildi.Kıskanmak onun için ölüm kalım savaşıydı.
"Bak şuan hiç iyi değilsin,Han.Lütfen beni dinle ve biraz burada kal."
Tabikii onu dinlememişti,anında ayağa kalkmaya çalıştı fakat dengesini kaybedip tekrar koltuğa oturdu.
"Bak cidden yapmamalısın,olmaz böyl-"
Chan'ın konuşmasını kesen telefon aramasıydı.
Han'ı omuzlarından tutarken diğer eliyle cebindeki telefonu aldı.
Arayan Felix'ti.
"Evet,Felix dinliyorum ama acil değilse daha sonra konuşalım olur mu?"
"Neredesiniz siz?"
Felix,Han ve Chan'ı merak ettiğinden dayanamayıp arkalarından gitmişti.Fakat onları hiçbir yerde bulamamıştı.
"Han'ın odasındayız."
"İyi mi?"
Chan,şuan daha sakin olan Han'a bakarak iç çekti.
"Sanmıyorum."