merhabalar.
uzun zamandır yoktum.
Aslında okuma sayısı artana kadar yeni bölümü paylaşmayı düşünmüyordum ama geçenlerde bir arkadaşım duvarıma yeni bölüm ne zaman geleceğini soran bir mesaj atmış... Bu süreçte bekleyenleri göz ardı ettiğim için kendime kızdım ve hemen 14. bölümün giriş kısmını paylaşmaya karar verdim.
Anlayışınız ve ilginiz için teşekkür ediyorum... keyifli okumalar diliyorum.
Yorum yapmayı ve ⭐ Vermeyi unutmayın 🍀
sevgiyle kalın.
beni ve karakterlerimi daha yakından tanımak isteyenler İnstagram adresimden takip edebilir 😊
İNSTAGRAM ADRESİ:
: incil01
:ur.serisi.wattpad
----------------------------------------------------------
GÜNÜMÜZ...ERTESİ SABAH ... FAKÜLTE...
Ayaklarım... ayaklarım bedenimi taşımakta zorluk çekiyor. Yürürken, dizlerimi kırıp geniş adımlar atamıyorum, kurumaya başlayan çimenlerin üzerinden ayaklarımı sürüyerek yürüyorum. Hava serin, dün geceki yağan yağmurun damlaları hala ağaçların üzerinde... topraktan yükselen son bahar kokusunu içime çekiyorum...
"Çok değil, birkaç haftaya ağaçlar yapraklarını dökmeye başlar." Diye geçirdim içimden. Birkaç haftaya ağaçlar yapraklarını döker ve üstü kapatılan bütün yalanlar ortaya çıkar.
Binanın içine girip katları ezbere çıktım. Koridorun sonundaki dersliğe ulaştığımda boş sıralarla göz göze geldim. Rahatsız edici, yer yer sararmış duvarda asılı olan saate baktım.
"İki saat... derse iki saat önceden gelmeyi nasıl başardım ki? Halbuki evden çıkarken gün doğumunun üzerinden saatlerin geçtiğini hissetmiştim."
Aptalsın Rüya bütün geceyi uyanık geçirdiğin için zamanın çok hızlı ilerlediğini hissetmiş olmalısın.
Her zaman, arkadaşlarımla oturduğumuz sıranın aksine, amfinin en kuytu köşesindeki sıraya oturdum.
Evden çıkmadan hemen önce Savaşla yaptığım son konuşmayı ve dün geceki duyduklarımı baş kahramanların isteği doğrultusunda unutmaya çalıştım. "Rüya, bence bu işe bulaşma ve duyduklarını unut. İnan bana elimden gelse bende sana söylediğimi yaparım ama maalesefki kaçıp gidemiyorum." Demişti Savaş.
Bende kaçıp gidemiyorum... aslında söylediği gibi, bu işe bulaşmayabilirim ama adını konduramadığım bir his beni durduruyor.
Belki, belki unutmuş numarası yapabilirim ancak çekip gidebileceğimi hiç sanmıyorum.
Sınıf, nefes alan, yeni gün heyecanıyla yanıp tutuşan yaşıtlarımla dolup taşarken çevremde olup biteni sakin gözlerle izledim. İnsanların yaşadıkları ufacık dertleri büyütüp devleştirmelerini, minicik hayal kırıklıklarını bütün dünyaya nasıl mal ettiklerini sükunet içinde seyrettim.
Minicik hayal kırıklıkları... Simge'nin aşk acısı, Savaş tarafından reddedilişi. Arkadaşımın ağzından çıkan, defaatle dinlediğim, neredeyse her bir kelimesini ezbere bildiğim duyguları ilk kez duyuyormuşçasına pür dikkat dinlerken ders başladı.
Espiriler, kahkahalar, benzetmeler hiçbir şey... hatta derse geç kaldığı için azar işiten İnci'nin bozulan suratı bile üzerimdeki ölü toprağını atmamı sağlayamadı.
İnci ve Sarp guruları kırılmış vaziyette sınıftan çıkarken, yanı başımda oturan arkadaşım keyifle kahkaha atıyordu.
"İyi oldu, prensesimizin burnu biraz sürtsün. Hande, İnci'nin yaptığı saygısızlığı yanına bırakmaz." Simge, az önce sınıfta yaşanan ayrıntılarını dinlemediğim tartışmanın üstüne, kendi yorumunu katıp, şakşakçısı olarak benimde düşüncesini desteklememi beklerken o an için aklımdan geçen tek şey, 'Başkalarının mutsuzluğundan nemalanmanı en büyük acizlik göstergesi olduğuydu.'
Bütün ders yanı başımda oturup beynim etini kemiren bir kız ve sınıf birinciliği için birbirinin gözünü oyabilecek sınıf arkadaşlarımı izlemekle geçti. Son bir haftadır kendimden ve çevremdeki insanların neredeyse tamamından nefret ediyorum, bir kişi hariç... Atilla ondan bi türlü nefret edemiyorum. Agresifliği, öfkesi, aşılamaz duvarları, hastalığı ondan nefret etmemi sağlayamamışken çarpık aile ilişkileri de ne yazık ki nefret etmemi sağlayamadı. Kitaplarımı göğsüme bastırıp kafeteryadan içeriye girdim. İyi arkadaş rolüne bürünüp, İnci sınıfı terk ettikten sora olanları abarta abarta anlattım. Elimden geldiğince İnci'yi gazladım ki gün sonunda Handeyle takışsın ve uzaklaştırma alıp hayatımızdan siktir olup gitsin. Ama ne yazık ki planladığım gibi olmadı, Savaş her zaman olduğu gibi İnci'nin en ihtiyacı olduğu anda belirip imdadına yetişmeyi başardı. Bende sessizce onların saadetini izledim, ta ki beklenmedik anda telefonuma gelen mesajı okuyana kadar. Mesajda açık açık şöyle yazıyordu. "Hande, Savaş'ın eski oynaşı... "Ekranda yazanları kaç kez okuduğumu sayamadım, şu ana dek gördüğüm en büyük yalancının kız arkadaşının başını dertten kurtarabilmek adına eski flörtüne kur yapışını iğrenerek izledim. Derken telefonuma tekrardan mesaj geldi." Ufaklık seni bu kadar sinir etmişken, onu ağlatmanın tam zamanı." Bakışlarımı ekrandan kaldırıp hemen karşımda oturan adama çevirmemle eş zamanlı olarak Ural da bana baktı. Dikkatlerin bizde olmamasını fırsat bilip usulca sordum. "Sen ciddi misin? Hande ve Savaş..."
BÖLÜM SONU..
††††††
Merhabalaaaaar...
bu bölüm alıntılarını okurken aklınızda beliren görselleri paylaşmanızı rica ediyorum. 🫶🏻
Bu arada instagram adresimde paylaştığım editlere göz atmayı da unutmayın💕
veee karakterlerimle ilgili edit yapmak isteyenler sormanıza bile gerek yok... yollayın gitsin 😊
Şimdi tekrardan soruyorum, en sevdiğiniz karakter hangisi?
Yorum yapmayı ve ⭐ Vermeyi unutmayın 🍀
SEVGİYLE KALIN..
AŞKLA YAŞAYINİNSTAGRAM ADRESİ:
: incil01
:ur.serisi.wattpad
††††††
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UR SERİSİ ~ KUZGUN SEZONU (Kısım 2) Rüya'nın Anlatımıyla (+18) 💔
RomansaDudakları göğüs aramdan göbeğime oradan kasıklarıma doğru yavaşça ilerledi. Parmağı ince dantelin merkezinde hareket etmeye başladı, sakince ve ürkütmeden... Çamaşırımı kenara sıyırıp, sıcak nefesini bacak aramda hissetmem bir oldu. Yüzünü tutup b...