Polat abimle ettiğim kavganın sonunda ona sertçe çıkışmıştım.
"Yaa kızım sen salak mısın? Seni umursamayan bir adam için beni mi çiğniceksin, yıllardır yanında olan beni? LAN ADAM SENİ SİKİNE TAKMIYO!" Diye yükseldiğinde yutkunmuştum.
"İyi sende artık benim yanımda olmazsın olur biter. Bi daha da aramam seni merak etme!" Diyerek kapıdan çıkıp gitmiştim. Çok sinirliydim.
Polat abime onun yanına gideceğimi, buluşmaya çağırdımı söylediğimde çok sinirlenmişti. Beni getirdiği şu durum yüzünden ona küfürler etmişti. Ve ben onun için abimi bile karşıma almıştım az önce. Ona olan sevgim kesinlikle bir takıntı falan değildi. Buna emindim. Aşıktım çünkü, onun için yaratılmış gibiydim.
Gözleri, onlara bakarak ömür geçirebilir, aldığı her nefesle yaşama tutunabilirdim.
Beni sizde suçlayabilirsiniz, yaşamamak için bir nedenin yok diye. Evet kendimi öldürmek için hiçbir nedenim yok. Ama o hariç. Onun için yapabileceklerimin ardı arkası yoktu. Onu tanımadan önce flörtöz biriydim. O yaşımda bile erkeklere ben yürürdüm. Ta ki onu tanıyana kadar. Ona olan aşkıma inanana kadar.
Onu tanıdıkça açtığı yayınlara katıldıkça, onu içimde hissetmiştim. Ve o zamanlar Su ile konuştuğum konu şuan hayatımdı.
"Kanka düşünsene sende bir gün aşık oluyomuşsun" diyip gülmüştü. Ben ise kahkaha atmıştım. Sonra durdum ve düşündüm.
"Ooww dünya bunu kaldıramayabilir. Düşünsene gerçekten. Korkunç olurdu, aşka inanmayan ben birine aşık olucam" diyip gözyaşımı silmiştim. "Gerçekten tehlikeli olabilir, bunca zaman aradığım kişiyi bulursam onu ne olursa olsun bırakamam ne olursa. Ve bu biraz tehlikeli çünkü ona boyun bile eğebilirim..."
Ve evet şuan 5 yıl önce yaptığım konuşmayı yaşıyordum. Ben aşık olursam tehlikeli olucaktı demiştim. Ve şuan da tehlikeye gidiyordum. Konuştuklarımızın 1 yıl sonra gerçekleşeceğini kim tahmin edebilirdi ki?
Geldiğim yerde vizörümü açmış ve rezidansa kafamı dikmiştim. Büyüktü. Otoparkına girip, motorumu Parsın Gölgesinin yanına park etmiştim. Kontağı kapayıp kaskını çıkardım ve asansöre ilerleyip içeri girdim. Konuma tekrar baktığımda 37. Kat yazdığını görüp tuşladım.
Gerçekten şuanda klostrofobim olmadığı için şükrediyordum. 37 kat boyunca merdiven çıkamazdım ya?
Yaklaşık 1 dakikadan önce kata çıktığımda tekrar konuma baktım. Kaçıncı daireydi bu? Daire 63. Kafamı sağa çevirdiğimde 64 yazısını gördüm. Sola çevirdiğimde oranın çıkıntılı olduğunu görüp ilerledim. Çıkıntıda kapı vardı ve üstünde 63 yazıyordu. Kapıyı tıkladım.
Açmıştı. Ve gayet düzgün giyinmişti. Hadi ama? Ben o watty erkekleri gibi önüme karın kaslarıyla çıkar diye hayal etmiştim, oysaki üstünde eşofman ve siyah tişörtü vardı.
Allahım! Bu adam benim sınavımsa bi kaç yıl daha çalışabilirdim bu sınav için. Ben onu hayran hayran incelerken neden geldiğimi unutmuştum bile. O ise elinin tekini kapının en üstüne dayamış hafif eğilmiş kafasıyla bana bakıyordu.
"İçeri-" kapının kenarından çekilmesiyle ayakkabımı çıkarmadan içeri girdim. Onun da ayağında ayakkabı vardı. Şükür bi de bunda rezil olmamıştım.
Arkamdan gelince beni dümdüz yöneltmesiyle karşı salona girdik. Önce etrafa baktım. Gözlerim Çakıl'ı arıyodu.
"Çakıl odasında." Dediğinde nasıl anladığını sorgulamadan kafamı sallamış ve krem koltuğa oturmuştum. Ev gerçekten sadeydi, ferah bi havası vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Motor Tutkunu~
ChickLitÖylesine yazılmış bir kurgu değildir! Bazı kısımları (başı sadece benden haberi bile yok 🥲) yazarın hayatındandır. Üstelik kitapta küfür ve +18 olucaktır. Rahatsız olanların bakmadan gitmesi rica (!) olunur😊