Merhabalar, öncelikle şunu bildirmek istiyorum. 15 Ocak Pazartesi günü babaannem vefat etti. Dualarınız ve destek mesajlarınız için hepinize teşekkür ediyorum. Herkesin doğduğu andan itibaren belirli bir ömrü vardır, babaannemin ki de bu kadarmış.
Keyifli okumalar dilerim...
12. Bölüm: BEKLENMEDİK
Şarkılar;
•Ağlama ben ağlarım-Canozan
•[playist] ~ dark feminine energy music ~ mafia boss vibe
_Hayatta her zaman kazanmak veya her zaman kaybetmek kavramı hiç yoktu, olmamıştı. Çünkü kazanırdınız ama bazen. Her savaşta kayıplar olurdu fakat kaybetmek sizi güçlendirirdi. Kaybettiğiniz savaşta yaptığınız hataları tespit edip bir sonrakinde daha başarılı olup belki kazanan olurdunuz.
Arkamı dönüp kapıyı açtığımda Atlas sanki bizi dinlemiyormuş gibi tuvaletin olduğu yerden bize doğru geldi. "Naber kızlar? Keyifler yerinde değil gibi..." Kafamı salladım ve hala ağlamaklı olan ses tonum ile konuştum. "Düşük yaptım Atlas ama Barın'a sakın söyleme, duyarsa çok üzülür. Kendini suçlar. Doktorun verdiği hiçbir vitamini kullanmadım, kan değerlerim sürekli oynuyordu bir yandan da stres ve üzüntü hayatımın merkezindeydi. Dayanamadım bir anda kanamam başladı hastaneye kaldırıldım." Gözümden bir yaş düştüğünde üzülmüş rolü oynadı. "Üzülme, Gece. İlla ki öğrenecek ama ben söylemem tabii..."
Kafamı salladım. İçeri geçerken sinirle nefesimi verdim. Savaş başlıyordu.
Atlas ile beraber geçtiğimiz salonda yine Barın'ın yanında yerimi aldım. "Sonunda Leylen'in öldüğünü bilmek çok huzur verici." Benim ağzımdan dökülen bu cümlenin ardından Atlas hızla konuştu. "Evet ama işte, kızınızı alarak gitti." Ecrin tam konuşacaktı ki elimi karnımın üzerine attım hızla. Anlamış olmalıydı planımı. "Atlas..." Atlas özür dileyip ağzına fermuar çekti ve oturduğu koltuğa sindi. Barın rol yaparak bana döndü. "SEN KIZIMIZI KAYBETTİĞİMİZİ BİLİYORKEN BANA BUNU NASIL SÖYLEMEZSİN!" Bağırarak kurduğu cümlenin ardından ciddi ciddi dolan gözlerim beni afallatmıştı ama içimden gelen ağlama isteğini de bastıramıyordum. Harbiden ağlamaya başladığımda Barın elini saçlarına daldırdı. "Barın, ben..." Bunu söylediğim anda arkamdaki duvara elini yumruk yapıp vururken konuştu. "NE SEN! HA, NE SEN! SEN NE GECE! KIZIMIZI KORUMAYI BİLE BECEREMEDİN Mİ?!" Hıçkırarak ağlarken elimi karnıma daha çok sardım. Ecrin sanki benimle beraber olduğunu belirtmek ister gibi elini elimin üzerine getirdi. Ellerimizi ayıran tek şey deriden katmanlardı. Alya hepimiz gibi, benim ağlayışım dışında, rol yaparak yalandan bir öfke ile Atlas'ı bizim yanımızdan uzaklaştırdı. Atlas gider gitmez bana sıkıca sarılan Barın'ın kollarında hıçkırarak ağlamaya devam ettim. "Şştt, geçti güzelim. Bak, kızımız burada." Bunu derken büyümüş karnıma giden eli beni daha da rahatlatıyordu. "Buradayım, ölmedim. Daha kudurtucak düşmanlarım var, Murat dedem gibi..."
💗
Yaklaşık 1 saat önce Dikaro Diyarı'na gelmiştik ve Barın, Dizil, ben ve Alya olmak üzere, Leylen ile Atlas'ı izliyorduk. "Terk edeceksin, onu. Terk et ve bana gel, hayatım. Yapmamız gereken bir bebek var." Duyduklarım ile yüzümü buruşturdum. Barın'a döndüğümde sanki bir şeyleri hatırlamış gibi nefes verdi. Anlamak zor değildi aslında hala yaşadığı şeyler aklında olmalıydı. Benim oradan dönerken ki yaşadıklarım falan derken zorlanmıştı. "Emredersiniz, Efendim." Atlas tabii ki kabul etmişti, kontrol altında olduğundan. Nefret duygusunun içimde kabardığını hissediyordum. Öfkeyle arkamı döndüm ve geçit açtım. "Siz Dizil ile gelirsiniz, benim ufak bir işim var." Geçitten geçerken arkamdan seslenilen adımı umursamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ÖZGÜRLÜK: ATEŞ VE KARALAR
FantasyAcımasızlıklar ve intikamlar vardı. Bunlarla başa çıkmak zor olsa dahi kimsenin beni yıkmasına izin vermedim. Annemin soyundan gelen Ruh evcilleştirme gücümle bir Ruhu evcilleştirmiştim. Nereden bile bilirdim bu yolda bu kadar aksiyon yaşayabileceğ...