BÖLÜM 4 maskenin gözleri cehennem

19 7 0
                                    

UYARI: Içerikte kan,ölüm,dövüş ve Cin alemini içeren metinler vardır.
Çabuk etkilenen yada küçük yaşta çocukların okumasını tavsiye etmiyorum

Gecenin serin dokusu nemli Adana havasında üstüne yapışmış elbise ile bedeninin arasında ince bir titreme hissi yaratıyordu. Ancak bunu fark etmedi bile Nilay, şu an tek dikkat ettiği şey 2 sokak ileriden sevsaklanarak gelen adamdı. Onun leş kokusunu bu yükseklikte , Bu mesafede, 8 katlı bir binanın teras katında bile hissedebiliyordu. Çünkü hafif Adana esintisi 180 cm boylarında 50 yaşlarındaki bu irikıyım adamın arkasından ona doğru esiyor , hava boşluklarından ve türbülans esinti kokuyu yukarı sekizinci kata kadar çıkarıyordu. Tam 12 yıl geçmişti ancak kokunun bilincine işlenmiş iğrenç formülü bir anda ortaya çıkmış ve tanımıştı. O gece tüm acılarıyla aklına yeniden gelmişti ama 12 yıl sonra Kinyas'ın ona sunduğu ikinci şansı kullanma fırsatı artık gelmişti , her anın tadını çıkartacaktı aynı onların yaptığı gibi...
O geceye dair hatırladığı şeyler sınırlıydı. Belki de zihni böylesine acı veren , bedeni olmasa da ruhunu hâlâ acıtan o anları perdeliyor olabilirdi ama yine de bir takım anlar hâlâ yaşıyordu aklını yalnız ve zayıf hissettiği karanlık odalarında. Daha 13 yaşındaydı biraz geç çıktı okulundan yetiştirme yurduna doğru gidiyordu. Yolun ıssızlığını tanıyordu ,istemese' de .Bu ıssız yol ile yıllar önce tanışmıştı. Yurt ile okul yakın olduğu için yayan gidip geliyordu, aslında Adana ılıman bir iklime sahip olduğu için çok sorun olmuyordu. Ancak gecenin güneşe üstün olduğu mevsimlerde gün adana semalarını erken terk ediyordu tabiki tüm Adana semaları gecenin hakimiyetine teslim oluyordu. Ancak sıkıntı gecede değildi Nilayın yalnızlığını paylaştığı o yıldızlı geceler berrak Akdeniz teması niçin korkuturdu ki insanı ancak bu yol korkutuyordu onu.
Nilay yolun yarısını geçmişti , çıtırtı vede ıssızlığın sessiz haykırışı onun küçük yüreğini ürpertiyor, ruhu titriyordu , korku esaretin kalesiydi gecenin karanlığında ve Issızlığın haykırışında ,ama mecburdu adımlarını hızlandırdı zaten yapabileceği başka bir şey de yoktu mecbur du okumak ve 18 ine gelmeden hayatı öğrenmek zorundaydı ,çünkü biliyordu 18 yaşından gün aldığı anda sanki büyümüş, yetişkin olmuş, hayatı bilen bir genç kadın gibi onu sokağa atacaklar, yurttan çıkaracaklardı. Nilay hiç tanımadığı ,günümüz dünyasının içerisine hazırlıksız girmek istemiyordu.
Artık dünya değişmişti, insanlar bina dedikleri betondan ormanlar yapmış arabaları, teknolojileri, anlık iletişimleri ve her türlü sefahate sahiplerdi ama hâlâ orman kanunları geçerliydi. Hele ki Adana'da hayat daha da zordu. Zaten yaşama geriden başlamış hayata kimsesizler yurdunda hazırlanmıştı. Tabi buna da nasıl hazırlanırdı? Bir kız çocuğunun böyle bir ortamda yetişmesi mümkün müydü? Değildi elbet.
Bir kız çocuğunun masumiyetini çevreleyen surları babası değil miydi? Ama hani neredeydi? Babası hiç olmamıştı ki, nilay hiçbir zaman onun kucağına koşup oturmamıştı , Omzunda ben güçlüyüm ve dokunulmazım diye gezip diğer insanlara küçük gözleriyle bakmamış, Hızlı atan yüreğini, babasının yüreğine senkronize etmemişti. Hani derler ya bir kızın ilk aşkı babasıdır diye nilay'ın hiç ilk aşkı olmamıştı , peki tanımadığı bir duyguyu nasıl bulacak? Bir gün bir adam çıkıp gelince hayatına onun doğru olup olmadığını nasıl bilip kiminle kıyaslayıp ona sığınacaktı , bir kadın olduğunda onun eşi ,onu tamamlayıp onunla var olacak kişiye nasıl emin olup güçlenecekti? Işte bilmediği Şey buydu yine de nilay güveniyordu kendine şimdiye kadar başarmıştı ve eğer aşk anlatıldığı gibi evrenin yaşam çekirdeği ise onu da tanırdı bir gün ,tabi bulursa. Fakat anın önemi yaşamdı, yaşayacak, savaşacak var olup güçlü bir genç kız, güçlü bir kadın Olacaktı. Umudu oydu ki vakti gelince güçlü bir eş , güçlü bir anne olup çocuklarına kendi yaşadıklarını yaşatmayacaktı ,zaten kendi karanlıklarını aydınlatırsa korurdu çocuklarını insan , nilay henüz küçük olan yüreğinde buna emindi.
Artık yakındı ,yurdun ışıkları hafif sis de fulu bir gece lambası gibi belli oluyordu niye bu kadar ıssızlıkta diye sitem etti. Ama aslında sitemi kaderineydi ,sınıf arkadaşları şu an evlerinde olmalıydı. Belki anneleri onlara sıcak bir sarılma, Sevgi dolu bir öpücükle karşılamış, Belki babanın gelmesiyle kurulacak sofra öncesinde birkaç parça atıştırmalık hazır etmişti ama Nilay ın şu an aklımda olan tek şey sonuna geldi yolu tamamlayıp akşam karavanasına yetişmekti.
"Lanet lamla " dedi. sokak lambasının biri yanmıyor ve yolun en karanlık bölümü yurda en yakın olan kısmıydı ironi onun yaşında bile anlaşılırdı. Adımları hızlandı, içgüdüsel olarak karanlıktan hızlı geçmeli ,yurda girmeliydi , tabii ki arkasından gelen sesini duyduğu araç içini ürpertmişti pek araç geçen bir yol değildi , dönüp bakmadı , sadece küçük narin elleriyle Sırt çantasının örgü kayışını biraz daha sıktı haki yeşili örgü kayışın izleri parmaklarını iz bırakmıştı fark etmese de , araç artık çok yakındı, sadece başını sola çevirdi yanından geçen aracın motor sesini hissetmiş insani bir merakla bakmıştı bu an kötü yaşamanın daha kötüye evrilişinin ilk adımıydı onun tüm yaşamını tamir olmayacak şekilde yaralayacaktı. Artık cehennem kapıları açılmış ızdırap başlamıştı.
Durmak üzere olan minibüsün açılan sürme kapısından uzanan bir el bir anda nilay'ı hızlı bir şekilde içeri çekti. Küçük kız rüzgarlı bir günde savrulan bir ağaç yaprağı gibi silkelenmişti ,ne olduğunu anlamadan minibüsün sürme kapısından içeri girmiş, daha doğrusu girmek zorunda kalmıştı ,daha en ufak bir ses çıkaramadan ağzı kapanıp narin bedeli derdest olmuştu, anlamıyordu. Bu 2 adam ondan ne istiyor olabilirdi? Nilay sadece 13 yaşında küçük bir kızdı daha çocuk sayılırdı, hem onu ne yapsınlardı , parası olan bir ailesi yoktu hatta onun bir ailesi bile yoktu ,yurttaki ve okuldaki üç , beş arkadaşı olmasa kimsesizdi.
Nilay haftalar gibi gelen o 16 dakikada nereye ve neden gittiğini ,ne için götürdüğünü bilmek sizin çaresiz yol aldı yüreği bir volkan gibi içinde patlıyor göğüs kafesini bir kor gibi yakıyor kan bedelinden yanardağdan akan lav gibi akıp korkudan buz kesmiş bedeninde soğuyor hatta kanı donuyordu. Alev ve buz aynı bedende nasıl var olabilirdi? Bir insan hem yanıp hem nasıl donabilirdi? Mümkün müydü böyle bir şey? Ama oluyordu işte nilay bedenlenmiş enerjisinde rafine edilmiş göz damlalarının aktığını , cenin pozisyonunda yattığı soğuk zeminde içindeki saflığın kirlendiğini hissetti ama kirlenmenin henüz gerçek manada bilmiyordu tanışmamışti o duyguyla Dünya denen bu gezegen'de yetişen en nadide çiçeğin , bir genç kızın , dişi bir insanın böylesini aşağılanıp kirletilebileceğini nereden bilecekti.

BÖLTİRİK (UYANIŞ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin