BÖLTİRİK (UYANIŞ)

BÖLÜM 9 Eski dost...

UYARI: Içerikte kan,ölüm,dövüş ve Cin alemini içeren metinler vardır.
Çabuk etkilenen yada küçük yaşta çocukların okumasını tavsiye etmiyorum

Bir canlının ruhunu ancak oraya açılan pencereden görürsün....Tabiki bakmayı bilirsen ... GÖZLERİNDEN..

Çeşme'den Denizli'ye gitmek çok vakitlerini almamıştı. Yaklaşık 3 saat gibi bir sürede 265 km yolu kat edip Denizli şehir merkezine girmişler , artık istikametleri şehir merkezinden transit geçerek çevre yolundan doğruca Pamukkale olmuştu.

Nilay daha önce pamukkale'ye bir kez gelmişti birkaç yıl önce Pamukkale festivali'nde konser vermiş, gençleri eğlendirmiş , kendisi de gerçekten eğlenmişti. Pamuk gibi örtüsü olan güzel bir yerdi , tabii ki nilay için pamukkale'nin bir diğer anlamı vardı ,onu yetiştiren babasının ikinci hayatını borçlu olduğu adamın diğer boyuttaki ailesi yani Cin boyutundaki ailesinin yönetimdeki cin klanının merkezi Hierapolis di .yani antik kent aslında büyük bir çin uerleşkesiydi tabii ki cin boyutunda. Nilay birçok anlatımda saatlerce dinlemişti Ark klanını Kinyanın babası Drakulas'ın kurucusu olduğu altın kanı taşıyan ilk cin ve bir nefilmin yardımıyla insan boyutuna maddesel olmasa da astral olarak geçebilen ,bu boyuttaki ,canlıların zihnini ilk manipüle edebilen kişiydi. Kinyas,ın 12.000 yıl geçmesine rağmen Drakulas'a, babasına olan hürmetle , sevgisi hiç değişmemişti. Ama tabii hep bir hüzün vardı anlatımlarında her ne kadar Kinyas ne olduğunu tam olarak anlatmamış olsa da, belli ki babasıyla ilgili kapanmamış binlerce yıldır kanayan bir yarası vardı. Nilay bunu fark edebiliyordu.

Artık araba Denizli Pamukkale yolu üzerinde Pamukkaleye özgü yemyeşil bitkilerin arasında uzayan yolda ilerliyordu yol boyunca. Gittikleri yerde ne olacağıyla ilgili tek kelime konuşmadılar aslında 3 saat boyunca susmamışlardı ama gündem kesinlikle pamukkale'de yaşanacak olasılıklarla ilgili değildi belki de üçü de bilinçli olarak bu konuyu konuşmaktan geri duruyor , tanrının hazırladığı oyunu doğaçlama gerçekleştirmek istiyor gibiydiler.

Yol en çok Doğu için heyecan vericiydi. Doğu pamukkale'yi ilk defa geliyordu. Nihayetinde binlerce yıldır kadim şehir tüm güzelliğiyle birazdan gözlerinin önünde olacaktı. Yolda gelirken telefondaki uygulamasından biraz araştırmada yapmadı değil pamukkale'yi kuran Bizans imparatorunun karısı Hiera için kurduğunu veya mitolojik anlatımlarda çok çirkin bir kadının bu sulara girerek dünyanın en güzel kadını gibi çıktığını ve bir prensin onunla evlendiğini ve buna benzer birçok efsaneyi okumuştu, ama gerçek olan tek şey şuydu, Pamukkale helenistik dönemdede , günümüz Dünyanın da beyaz gelinlikle yaşayan tek kara parçasıydı.

Kinyas için durum biraz daha karışıktı. Pamukkale'ye daha önce de çok kez gelmişti ,hatta Pamukkale yokken de gelmişti. Burası birkaç bin yıldır babasının yani Cin aleminin en büyük liderinin ailesinin klan merkeziydi. Cin alemini 6 klan yönetiyordu ve bu 6 büyük klanın en güçlüsü Ark klanıydı. Şu an başındaki birinci sıfatını taşıyan kişi Kinyas'ın cin aleminden olan üvey kardeşlerinin soyundan gelen son temsilcisiydi. Onu tanımıyordu ,ama kim olduğunu da biliyordu. Nihayetinde klan'ı yönetenler her zaman kanının verdiği güce sadık kalmış , adaletten , doğruluktan hiç sapmamıştı.

Evet, durum kinyas için biraz düşündürücü idi , Denizli'ye girdikleri andan bu yana pek konuşmamış ,iki gencin yaptığı konuşmalara da küçük baş hareketleriyle katılıyormuş gibi yapmıştı ,ama aklı gideceği yerdeydi ,buraya başka bir amaçlara gelsede Ailem diyebileceği diğer ırkının merkezine gidiyordu. Ve Kinyas insan bedeninde olan ama cin boyutuna direkt girebilen, belki de tek insandı neticede insanoğlu bilmese de bu dünyayı cinlerle paylaşıyordu , birbirlerinin boyutlarına temas edemeseler de genel anlamda aynı ortamda yaşıyorlardı , kinyas her 2 ırkla da anlık ve direkt iletişim kurabilen bir ruha sahipti nihayetinde o bir insan olduğu kadar da bir Cin'di.