BÖLÜM 12 Yarın yokmuş gibi yaşa

9 4 0
                                    

UYARI: Içerikte kan,ölüm,dövüş ve Cin alemini içeren metinler vardır.
Çabuk etkilenen yada küçük yaşta çocukların okumasını tavsiye etmiyorum

Bazen anı son an gibi yaşamak lazımdır,
Bunu sona geldiğinizi hissettiğinizde anlarsınız....
Peki ya son başlangıç ise .....
 
 
Antik tiyatrodan ayrıldıklarında Kinyas Nilay ve Doğu’ya otele gitmelerini ama giderken de çok dikkatli olmalarını sıkıca tembih etti. Kendisi Belki de dün yapması gereken şeyi yapacak geç de olsa bazı sorulara cevap arayacaktır. Binlerce yıldır kaçtığı şeyle artık yüzleşmeliydi ,zaten o günleri hatırlayan başka kimse de yoktu.
 Antik tiyatronun çıkışında kendisi hierapolis in içine İnsan dünyasında müze olarak kullanılan eski yapıdya doğru ilerlerken Nilay’a döndü ve “birinci kural artık devre dışı ,artık asıl önceliğin gizlilik değil ,artık asıl önceliğin hayatta kalmak “dedi ve. Hala üzeri öldürdüğü yüzlerce adamın kanıyla kaplı iken. Sakin ama seri adımlarla ilerlemeye başladı.
 Nilay ve doğu otelin lobisinden geçip odalarına doğru çıkarken onları kan içerisinde gören ,dehşet dolu gözlerle bakan kişiler sormaya cesaret edemedi hallerini. Nihayetinde böylesi bir kalabalıktan kana bulanmış şekilde çekinmeden geçen birine soru sormak değil, gördüğünü görmezden gelmek gerekirdi. Insanların doğduğu andan itibaren öğrendiği yegane şey korktuklarından kaçmak ,yüz  çevirmekti.
 Artık odaya çıkmak için asansördeydiler Daha hiç konuşmamışlardı. Sessizliğin içerisinde çığlıklar atıyorlar ama tek kelime ses etmiyorlardı. Odaya ilk önce nilay girdi. Kapıya temassız kartı okuduğunda kapı ince bir klik sesiyle kilidini açmış, onları lüks yaşama davet etmişti. Nilay içeri ikinci adımını attığında arkadan doğu’nun girdiğini ve kapının kapandığını fark etti ve bir anda geriye dönüp neredeyse yarı çıplak olan, bedeniyle ona bakarak sadece bir cümle kurdu” En son ne zaman bir kadınla yattın?”
 Nilay Kinyas'ın onu bulduğu geceden bu yana hiçbir erkekle, daha doğrusu o güne kadar gerçek anlamda hiçbir erkekle beraber olmamıştı. Daha Körpe bir kız çocuğu iken tecavüze uğramış ,o günden sonra hiçbir erkeği bedenine dokundurmamıştı. Tabii bunda o güne kadar hiçbir erkekten gerçek anlamda etkilenmemiş olmasının da etkisi vardı. Lakin Doğudan etkilendiğini artık kendinden de saklamıyordu  ve biliyordu ki, hayat düşündüğü kadar uzun olmayabilirdi. O nedenle anın tadını çıkaracak ,belki de arkaya attığı duygularını öne çekip kadınlığını ve şehvetini ilk kez yaşayacaktı.
 Doğu ise yaşadıkları bu vahşet ve kandan sonra Nilay ‘dan böylesi bir cümle beklemiyordu, şaşırmıştı. Şaşkın gözlerle karşısında bütün o vahşet dolu görüntüsüne rağmen hala arzuladığı bir kadın vardı. Nilay çok güzel bir kadındı. Bunu ilk andan bu yana biliyordu. Ve evet, neredeyse bir yıldır hiçbir kadınla da beraber olmamıştı. Çünkü doğu gerçek anlamda arzuyu hissetmediği bir kadınla birlikte olmayı istemiyordu. Evet seks fiziksel bir aktivite olabilirdi ama içinde duygu barındırmıyorsa hiçbir anlam teşkil etmiyordu.
 Utangaç bir erkek çocuğu gibi “gerekenden uzun bir zaman oldu” dedi. Bir sonraki adımda ne olacağını kestiremiyorum. Ama umduğu şey belliydi ,ölümü ikisi de hissetmiş ve ölüm her insanda olduğu gibi geri plana atılmış duyguları öne çıkarmıştı. Arzu bedenini yokluyor ,içindeki bedenlenmiş çiğ enerjiyi kasıklarına doğru yönlendiriyordu.
 Ve artık kelimelere yer kalmamıştı. Nilay ona doğru Hamle yaptı. Aralarındaki 2 adımı bir çırpıda kapatıp bir anda dudaklarına yapışmıştı. Artık arzu ve şehvet odanın içinde hüküm sürüyordu. Bütün düşünceler, korkular, umutlar, amaçlar herşey, bütün duygular bastırılmış, sadece şehvet ortada kalmıştı.
 Artık düşünmüyorlardı, sadece anı yaşıyorlardı, yarın yokmuşçasına, hatta ve hatta bir an sonrası yokmuşçasına. Anı yaşıyorlardı ve Doğu nilay’ı bir anda duvara dayadı. Zaten yarı çıplak olan bedeninde elini gezdirmeye, kadının dişiliğini hissetmeye başladı. Bir anda Nilay’ın dudaklarındaki kan tadıyla karışmış lezzeti kendi dudaklarında hissederken Nilay’ın boynundan aşağı doğru inmeye başladı. Şehvet artık her kokuyu , her düşünceyi bastırmıştı. Nilay’ın günlerdir gözünün önünde olup arzuladığı bedenini keşfetti. Santim santim hücre hücre. Hissediyordu her gözeneğini , her zerresini hissediyordu, Sadece hissediyordu.
 O kadar hızlı gelişmişti ki Nilay'ı keşfetmek onun bedenini hissetmek ve eş zamanlı olarak zaten parçalanmış olan kıyafetleri çıkarmak bir anda olmuştu. Artık ikisi de çıplaktı ve daha yatağa bile gitmeksizin odanın koridorunda kapının önünde birleşmişler, bir olmuşlar, kendilerini arzu ve şehvete, birbirlerinin bedenlerine teslim etmişlerdi. Ikisi de doyuma ulaşmak için çabalıyor ,birbirlerine sahipliğin arzusunu hissediyorlardı. Nilay o güne kadar ilk defa bir erkeğin kadını olup ,ilk defa dişi olduğunu hissetmişti. Bu inanılmazdı ,bu gerçekten tanrının insanlığa verdiği bir lütuf olmalıydı. Böyle bir haz, böyle bir mutluluğu bugüne kadar hiç hissetmediğini düşündü. Doğuyu bedeninde hissetmek, doğuyu içinde hissetmek Nilay'ı sanki evrenin her noktasında gezdiriyordu. Doğruysa hayatında ilk defa gerçekten arzuladığı şehveti ve bedenini istediği bir kadına sahip olduğunu düşündü. Evet, artık gerçekten bir kadının erkeği idi ,artık gerçekten sadece bir aktiviteyi yerine getirmek için değil, bir kadınla bir olmak için sevişiyordu. Nilay'ı hissetmek, ona sahip olmak, onunla tek beden olmak, tarifi mümkün olmayan bir duyguydu. Yarını düşünmüyordu. Bir an sonrasını bile düşünmüyordu. Sadece o an vardı ve nilay vardı. Gerisinin hiçbir anlamı yoktu. Doğu evrenin herhangi bir noktasında oluşmuş bir kara deliğin pulsar'a dönüşmesi gibi ,patladı ve bedenindeki oluşmuş çiğ enerjiden sanki yeni evrenler ortaya çıktı mikro ölçekli de olsa , zaten birleşmek  bir nevi yeni bir evreni ortaya çıkarmak değil miydi? Yaratıcının insanoğluna bedenlenmiş çiğ ile verdiği en büyük hediye değil miydi? Arzu ve şeşehvet Artık sıvıları birbirine karışmış, rtık bir olmuş ,artık birlikte olmuş ,artık bir dişinin erkeği, bir erkeğinbedenli olmuşlardı. 2 bedende bir ruhtular artık.
 Aynı anlarda kinyas  Insan dünyasında müze olarak kullanılan ama cin boyutunda Ark klanının Cin aleminin 6 büyük klanından biri olan Drakulas’ın klanının merkezindeydi. Beklediği görüntü kesinlikle ama kesinlikle şu an gördüğü şey değildi. Kılanın merkezi harabeye dönmüştü belli ki burada büyük bir mücadele, büyük bir kavga yakın zamanda yaşanmıştı.
 Kimyasın gelişimi görüp hiç aldırmayan 2 tane cin vardadı binanın  kapısının önünde, kinyas sakin ama güçlü adımlarla ilerliyordu., nöbetçiler belli ki kimyasın insan dünyasından olduğunu düşünüp önemsememişlerdi neticede Hierapolis insanlar için turistik bir bölgeydi ve bu binaya turist gibi her gün binlerce insan girip çıkardı ki gelende insanlardan biri olmalıydı. Diye düşünmüş olabilirlerdi. Ama Kinyas o insanlardan birisi değildi. Kapıda bekleyen 2 cinin yanına geldiği, ikisinin ortasında durup” BBirinci'yi görmek istiyorum” dedi.
 2 cin daha afallalmıştı gelen adam ikisini de görebiliyordu, hatta konuşuyordu çok alıştıkları bir durum değildi. Evet, cin alemini görebilen insanlar vardı, bunu biliyorlardı ama onlar seçilmiş ve belli kadim bilgiler bahsedilerek bu boyutu görebilmeleri sağlanmış insanlardı  o insanları tanıyorlardı. Ama kinyas öyle biri değildi. Nöbetçilerden sağ taraftaki duran kimsin? Diye sordu. Kinyas ona Ruhunu delip geçen gözlerle bakarak “sadece birinciyi çağır ve drakulas’ın oğlu geldi de” dedi.
 Drakulas..... bu isim her ikisinde de bir hareketlenme yarattı. Drakulas'ın kim olduğunu ikisi de bilmiyor olabilirdi ama ismini biliyorlardı. Drakulas  kadim yazıtlarda geçen klanın kurucusu ve. En büyük lideriydi. Neredeyse 12.000 yıl önce Ölmüş ama ismi hâlâ yaşayan efsanevi bir Cindi. Peki Drakulas'ın oğlu nasıl yaşıyordu? Her Cin gibi onlar da bazı  efsaneleri biliyorlardı. Drakulas’nın Lirit’den olan bir insan kadından olan çocuğunu ,insan bedeninde yaşayan evladını Hikayelerde masallarda her çocuk gibi dinlemişlerdir ,ama adı üstünde onlar masaldı peki olabilir miydi? Anlam veremediler ve onlara verilmiş yegane görevi yerine getirdiler. Bir tanesi içeri gitti ve Kinyas’a takip etmesini söyledi.
 Kinyas içinde yarı köz olmuş odunların sönük vaziyette durduğu şöminesi olan , harap olmuş bir salona getirildi. Belli ki burası konukların bekletildiği yerdi ya da bir toplantı odasıydı ,belli değildi. Ortada sadece 5 tane sandalye vardı. Başka da bir şey yoktu, bekledi. 10 belki 20 dakika bekledi. Emin değildi. Ama bazı cevaplar aranacaksa en azından cevaplara ulaşacaksa ilk adım muhakkak ki burasıydı. Bu yapılar öyle veya böyle kinyasın da evi sayılırdı her ne kadar çok gelmiyor olsa da , en son buraya birkaç bin yıl önce gelmiş, o zamanın birincisiyle yani drakulas’ın varisi olup klanı yöneten kişiyle görüşmüştü. Tabi ki kim olduğunu söylemek sizin. Lakin bugün kim olduğunun bir önemi yoktu ,bugün önemli olan şeyler cok ama çok büyüktü.
 Kinyas Taş zemindeki adımları hissetti. Evet arkasından birisi yaklaşıyordu. Bir anda dönmedi, belki de ürkütmek istemedi. Bekledi bir sesleniş bir hitap bekledi ve adımlar 2 ,3 m mesafeye gelesiye kadar hiç ses etmeyen kişi ,dingin ve tok bir sesle hitap etti. “Nöbetçilerin söylediği doğru mu?” Gerçekten sen yüce baba nın kadim Drakulas'ın oğlu ,masallardaki Ulu kurt musun?”
Kinyas yavaşça arkasını döndü karşısındaki adam neredeyse onunla aynı boyda, benzer yüz hatlarına sahip ama Altmışlı yaşlarında bir adamdı. “Sen kimsin dedi” sorulara cevap vermeden ,aslında tahmin ediyordu ama duymak istiyordu Ve beklediği gibi cevabını aldı, gelen birinciydi. Yani kılanın mevcut lideri. Babasının cin boyutundaki Oğullarından Soyun devamıydı. Evet dedi kinyas. Dinlediğiniz masallardaki kurt benim. Dinlediğiniz masallardaki oğul benim. Dinlediğiniz masallardaki melez benim. Ama bugün buraya beni konuşmaya değil, bugün buraya son 3 ayı konuşmaya geldim dedi. Kinyas'ın sesi hiddetli olmasa da akıcı, dingin ama kararlıydı. Birincinin yüzünde ise şaşkınlıkla harmanlanmış saygı ve ürperti vardı. Çünkü klan lideri olarak bütün yazıtlara ulaşabilen yegane kişiydi ve karşısındaki adamın gücünü kudretini her şeyden önemlisi de gerçek anlamda ne olduğunu iyi biliyordu o Kinyas tı ilk melez BÖLTİRİK...
 

BÖLTİRİK (UYANIŞ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin