BÖLÜM 15 Yolun sonu ölüm

9 3 0
                                    

UYARI: Içerikte kan,ölüm,dövüş ve Cin alemini içeren metinler vardır.
Çabuk etkilenen yada küçük yaşta çocukların okumasını tavsiye etmiyorum

Kader  doğumdan başlayıp sabırla sapaklarla dolu yolun sonuna ulaşmak için çabalarken yaşadıklarımızdır sadece ....
Ve yolun sonu kesindir ÖLÜM...
 
 
 
Tekne kıyıya yanaşmaya başladığında denizde esen meltem’in oluşturduğu hafif dalgalar, sanki bir bebeğin beşiğini sallarcasına tekneye küçük iğneler kazandırıyordu. Aslında Kinyas'ın sevmediği nadir şeylerden di deniz. Fakat mecburdu ,aldığı istihbaratı değerlendirmeli ve buraya gelmeliydi.
 Bilgi ilk geldiğinde daha önceki birçok  yanlış malumat gibi olduğunu düşündüler ilk önce “ Harald reis ben gideyim bakayım, Inşallah bu sefer doğrudur” demişti. Neticede neredeyse 2 buçuk aydır nafile çabalarla bir çok istihbarata baskın yapmışlar ,gittikleri yerlerin çoğunda tarikata bağlı insan ya da Cinlerin kontrol ettiği bot insanları bulmuş olsalar da amaçladıkları kişiye Nehira'ya ulaşamamışlardır. Kadın zekiydi ve belli ki Kinyasın adamlarını yani sürüsünü yanlış yönlendirmekte manipüle etmekte çok becerikli idi. Belki de bu bir yıldırma politikasıydı. Artık oyun kedi fare oyununa dönmüş ,at izi it izine karışmıştı. Hangi bilgi doğru, hangi bilgiyi yanlış ayırt etmek artık çok zordu.
    Kinyas hierapolis deki öğrendiği bilgilerden sonra zaten toplanmaları için talimat verdiği klanını bir araya getirmişti. Dünyanın dört bir tarafına dağılmış olan kurtlar reislerinin, Liderlerinin talimatıyla Bir araya gelmiş bütün dünyevi işlerini bırakıp artık tekrar bir klan olmuşlardı. Kinya'sın kurt klanı ilk dönüştürdüğü Harald’dan bu yana yaklaşık 240 yılda 160 civarında kurda ulaşmış klanın üyelerinin belli bir dil ,ırk ayrımı yoktu ama hepsinin tek bir ortak özelliği vardı. Aslında dönüştürülmüşlerin neredeyse tamamı ölmek üzere olan ve ikinci bir hakkı hak eden kişilerden oluşuyordu Ve neredeyse tamamı ikinci haklarını doğru kullanmışlardı.
 Dönüşenlerin ilki aslında Harald’dı , Kinyas'ın  en güvendiği ,gölgem dediği. Ulu kurdu oydu. Kimyasın 12.000 yıla yayılmış uzun ömründe sadece 240 yıl evvel başka insanları da kurda dönüştürebildiğini , kurt adama çevirebileceğini neredeyse kaza ra fark etmişti. Harald Kiyasın kırımda  izbe bir sokakta ölmek üzere iken bulduğu bir vandal savaşçıydı. Genç yaşta hain bir saldırıya uğramış, haksız yere ölüme terk edilmişti. Onu bulduğu geceyi dün gibi hatırlıyordu. Hava çok soğuk ve karanlıktı ,aynı kırımın genel doğasına uygun bir vaziyette idi.Harald evinden uzak bir viking savaşçısı olarak aslında oraya bir nevi kaçarak gelmişti. Neticede vandalların kendine özgü bir yaşam tarzı, kendine özgü inanışları vardı. Onlar için her ne kadar ölüm bir son değil, daha mutlu bir başlangıç olsa da harald iktidar değişimi sonucunda Öldürülmek istenen bir veliaht'tı Ve. Onu öldürmek isteyenler, yani iktidarın yeni sahipleri ülkesinden uzak kırım bölgesine kadar takip etmiş onu Katletmişti. Evet ölmek üzereydi. Kinyas onu bulduğunda neredeyse son nefesini veriyordu, gözlerinde O haykırışı gördü, Kinyas binlerce yıldır bir çok kişide, bir çok ölüme kapı aralamış Azrail’in kokusunu duymuş insanda o gözleri hep görmüştü. Kurtar beni ölmek istemiyorum, yaşamak istiyorum diye haykırıyordu gözler. Aslında insanın gerçek sesini dile getiren gözler değil miydi? Ve ancak gözlerin söylediği cümleleri duyabilenler büyük insanlar olabilirdi ve Kinyas'tan daha kudretli bir insan evladı bu dünya üzerinde belki de yaşamıyordu.
 Kinyas Harald'ın yüzünden öyle büyük bir çaresizlik gördük ki ona yardım etmek istedi, genç adamın yüzünde çaresizliğin yanı sıra bir asalet de vardı. Kinyas belki de onda kendi gençliğini görmüştü zaten hep diyordu benim geçmişimi yaşıyorsun Harald diyordu. Nihayetinde her ikisi de kadersiz varislerdi.   bir anda Kinyasın zihnine binlerce yıldır hiç düşmediği bir düşünce pırıltısı düştü. Olabilir miydi? Daha önce hiç denemişti, belki de geçmişte demeliydi ama niye olmasın ki nihayetinde ölümsüzlüğünü veren ve kurt adama dönüşmesine sebep olan denklemler belliydi. Nefilm ve Âzâzil'in kanları. E zaten her ikisinde Kinyas’ın ete bürünmüş  bünyesinde deydi. Ancak biliyordu ki kinyas özel bir kişiydi. Kinyas Böltirik'ti, Kinyas. Irkların merkeziydi, Ancak belki de bu özelliği taşıyabilecek ya da böltirik olmasa da bu dönüşüme direnebilecek, dayanabilecek başka canlılar da olabilirdi. Soğuk akşamda buz gibi ellerini artık kanı çekilmeye başlamış. Genç adamın yüzüne dokundurdu. “Genç dostum deneyeceğim ve sonrasına yaratıcı karar verecek.” Ve işte kadim dostluk o gün başlayacaktı. Kinyas bileğinden bir kesik yaptığı belindeki hançeri çıkararak ,biliyordu ki bedeni kendini çok hızlı tamir ediyordu. Biliyordu ki bu kan damlaları çok uzun süre akmayacakttı ve o kısa sürede artık kanı çekilmiş, azrail ile dans eden ve yaratıcısına gitmek üzere olan Harald'ın ağzına bedeninden bileğinden akan sıcak kanını damla damla akıttı,  Bundan sonrası sadece meraktır, yaşayacak ve görecekti. Tabii harald yaşayabilir ise görecekti.
 
 
 
 
 Harald. Adanın kıyılarına yaklaşan teknenin bunda duran Kurtarıcı sına, ona bu hayatı bu uzun hayatı bahşeden adama bakıyordu. Kinya’nın denizden ne kadar nefret ettiğini iyi biliyordu ama. “Ben gideyim belki bu da yanlış istihbarattır" demesine rağmen ve kinyasın kendisine ne kadar çok güvendiğini bilse de kinyas birlikte gelmek istemişti. Konu son derece mühim idi ve kimyası konunun her aşamasıyla bizzat ilgilenmek istiyordu. Özlemine kavuşmanın yolu olabilirdi, Harald diyordu. Birçok insanın ölümsüzlüğü arzuladığı bir dünyada ölmek isteyen bir adam ,çok ironikti.
 Ve işte gelmişlerdi. Kinyas harald ve 10’a yakın kılan üyesi ile beraber adanın kenarındayaydılar. Nehiranın burada yaşadığını öğrenmişlerdi. Bilgi aslında yine bir cinden gelmişti. Ancak artık kimin kendi saflarında, kimin Azazil’in saflarında olduğunu bilmiyorlardı fakat her bilgiyi de değerlendiriyorlar.  Kinyas” ne olabilir ki ,çok çok tuzak kurmuşlardır ,çok çok öldürecek yeni düşmanlar vardır. Öldürür, döneriz” diyordu. Haklıydı da. Son 3 ayda binlercesini öldürmüşlerdi. Kan artık bedenlerinin her yerine sirayet etmişti. Aynı eski günlerdeki gibi zaten. Ortaçağın sonlarında kinyas ve Harald o kadar çok savaşa katılmıştı ki. Hiçbir amaçları olmaksızın sadece ölümü ve kan kokusunu yaşamak için onlar için öldürmek gündelik bir yaşam biçimi olmuştu bazen paralı asker olmuşlar ,bazen gönüllü asker olmuşlardı. Amaç sadece öldürmekti zaten sürülerindeki Kardeşlerinin , kurtlarının çoğunda bu savaşlarda kazanmışlardı. Kinyas yaşamayı hak ettiğini düşündüğü. Kişilere lanından veriyordu, Harald'da başarılı olmuştu. Tabii ki bu kanını verdiği kişilerin neredeyse% 60 ‘ı O güce o kandak , Iyinin ve kötünün harmanlanmış enerjisine dayanamıyordu. Ateşler içinde kıvranarak Âzrail'e teslim oluyorlardı. Lakin Harald gibi Seçilmişler buna dayanıyor ,Yeni bir hayata çok ama çok güçlü olarak gözlerini açıyorlardı. Kinyas bu farkı zaman içerisinde çözdü. Doğal olarak 12.000 yıl içerisinde çocukları olmuş ve. Kinyasaldan doğanlar kinyasın güçlerine sahip olmasa da kanı bir şekilde devam etmişti. Kinyas’nın soyundan gelenler, kinyasın kanıyla güçleniyordu. Birçok kez içinden geçirdi Kinyas keşke oğullarım hayattayken bunu demeseydim diye. Ama artık onlar fani dünyadan yaratıcılarının yanına gitmişlerdi. Sonra bencillik yaptığını fark etti. Ölmek için kıvrandım bir dünyada oğullarımı niye ölümsüzlük ile lanetleyin ki demişti kendi kendine. “Insan bu dünyaya gelir ve yaşamının tamamı sadece tek bir noktaya ulaşmak için yapılmış yolculuktur” ÖLÜM.......
 Adaya indiklerinde zifiri bir karanlık vardı ,denizin üzerinde Lal taşı gibi parlayan bir Ay Kiyasın teknesinin üzerinden sallanan Tuğ yansımasıyla birleşmiş bir ahenk oluşturmuştu. Ama artık zifiri karanlık  Tan vaktinin geldiğini gösteriyor. Hava aydınlanmaya doğru ilerliyordu ve işte hareket zamanı gelmişti. Yaklaşık 10 kişilik. Sürü seri ama dikkatli adımlarla ilerliyordu. Her biri onlarca yüzlerce savaşa katılmış tecrübeli askerlerdi. Her biri kinyasın askerleriydi. Onun ulu kurtları idi.
 Yaklaşık 40 45 dakikalık bir yürüme mesafesinden sonra çok büyük olmayan bir binaya gelmişlerdi. Binada basit aydınlatmalar vardı. Çok fazla koruma yoktu ,3 belki 5 kişi vardı. Nehiran’ın böylesi bir yerde olacağını tahmin etmiyorlardı ama deneyecekler. Nehira gibi güçlü bir kadının bu kadar az korumayla böylesi basit bir yerde olacağını kimyas ihtimal vermiyordu. Kadın zekiydi ,kinyas’nın peşinde hep bir adamı vardı ,12 belki 14 tane kendini takip eden rastlantısal gibi görünen kişileri öldürmüş ama onlardan da doğru dürüst bilgiler alamamıştı. Bütün yollar adının Raşit olduğunu bildiği Nehira’nın yardımcısına çıkıyordu sadece. O kadardı nehira o yoldan ulaşılamamıştı. Ve artık burada birinci devreye girmiş. Bütün gücünü kullanarak cin aleminde Liritin çocuklarının içinde ya da yakınında olan cinlerden bilgi toplamaya başlamıştı. Bu bilgilerin çoğu yanlış da olsa.
 Kinyas sol elini havaya kaldırıp klanının anlayacağı bir işaret yaptı. Bu evin etrafını sarın demekti. Ama içeriye kinyas girecekti. Harald ben de geliyorum dedi. Kinyas başını ona çevirdi. Itirazlarının cevap sonuç vermeyeceğini biliyordu. Onayladı gel der  gibi sonra ikili evin etrafını çevirmiş klan üyelerinin gözetiminde yavaş adımlarla küçük eve doğru girmeye başladılar.
 
 
 Nilay ve doğu bir başka bilginin peşindeydi. Ulaşmak istedikleri kişiyi. Nehira ile beraber Göbeklitepe cin kapısından geçen artık insan bedenindeki bir cindi. Bu kişiyi önemli bir adamdı nehira’nın en önemli en önem verdiği savaşçılarından andı. Nihayetinde kılan dörtbir taraftan her dil bilgiye sarılıyor ,Kinyas bizzat Nehiranın peşindeyken diğer üyeler ise dünyanın her Yanına dağılmış Liritin çocuklarını kovalıyordu. Bir arayış olduğu kesindi. Hepsi dünyanın her yanında bir şeyleri bulma peşindeydi. Organizeydiler ve planlı hareket ediyorlardı ,dün akşam ,yakaladıkları bir tarikat üyesi. Nehiran’ın en önemli askerlerinden birinin yanında bir arkeolog la Afrika’ın orta bölümlerinde bir kayıp parçayı aramakta olduğunu söylemişti. Hatta anlatımı yaparlarken Piri reis’in haritasında , deccal diye yorumlanmış afrika’nın Atlantik kıyıları taraflarında yeri betimlenmiş noktadan bahsetmişti adam ,Doğu bir anda gülmüştü ,Çok saçma gelmişti ama Unutulmamalıdır ki Piri reiste kadim bilgilere nasıl ulaştığı bilinmeyen tarihin efsanevi karakterlerinden birisiydi. Artık rastlantılar kader yolculuğunun durakları olmaktan öteye geçmişti.
 Doğu bilgi ye güldüğünde Nilay'ın kendisi gibi görülmediğini gayet ciddi ve önemser bir vaziyette adamı dinlediğini fark etti. Nihayetinde yaşlarını aynı olsa da Nilay kadim bilgilere daha çok hakimdi. Neticede nilay Kinyasın uzun yıllar yanında yaşamış ve bizzat kinyas tarafından yetiştirilmiş bir kurttu. Hoş aksi de olsa fark etmezdi. Geçen 3 ayda nilay’a öyle bağlanmıştı ki artık nilay ne derse desin ne yaparsa yapsın doğu için hiçbir önemi yoktu. Doğru ya da yanlış farketmiyordu.
 Bu bilgi ışığında yanlarına 2 tane de kılan üyesi Kinyas'ın adamlarından alarak bir uçak kiralayıp doğruca afrika’nın Atlantik kıyılarına gitmişlerdi. Hedef belliydi ,mümkünse O parçayı da bulup yok edecekler ya da yanlarında getirecekler ,adamlardan da bilgi alacaklardı. Nehira ya ulaşmaları gerekiyordu.
 Uçak yerel bir hava alanına indikten sonra onları bekleyen bir arazi aracıyla doğruca bilgi aldıkları ulaşmaları gereken noktaya ulaştılar. Geldikleri yer. Eski Afrika kabilelerinin kutsal saydığı bir yerdi. Bunu öğrenmişlerdi, aracı kullanan bölgenin yerlisi şoförlerinden ancak şu an neyin kutsal, neyin, Insani olduğunun bir önemi yoktu. Zaten hepsi birbirine karışmıştı. Doğruca oraya gittiklerinde 3 tane araç olduğunu fark ettiler. Istihbarat doğru gibi duruyordu. Adamdan aldıkları bilgi gerçek çıkmış olabilirdi. Nilay dikkatli olmalıyız dedi. Sesinde hafif bir endişe vardı neticede Nilay da diğer getirdikleri kinyas’ın 2 kurdu da Ölümsüz sayılabilecek en azından darbeye ve savaşa daha dirençli varlıklardır. Lakin doğu her ne kadar kimyasının oğlu da olsa Bir insandı.
 Doğu son 3 aylık sürede kinyasa bir kez gitmiş Ve” baba senin karnını taşıdığına göre dayanabileceği kesin beni dönüştür” demişti. Bunu nilay’a olan aşkı ve onunla sonsuza dek yaşamak için mi yapmıştı yoksa yaşanılan mücadelede daha güçlü olabilmek, daha çok yardımcı olabilmek için yapmıştı kinyas bundan şüpheliydi artık doğu ile nilay’ın arasındakileri biliyor. Sadece yanlış zaman diyordu. Böylesi savaş anlarında duygusal yakınlaşmalar ancak bir savaşçının dikkatini dağıtırdı. Ama olan olmuştu. Nihayetinde birisi özoğlu birisi de En az onun kadar kıymet verdiği kızıydı.
 Kinyas uzun bir sessizlikten sonra oğluna doğru döndü” Evlat benim binlerce yıldır ulaşmak istediğim mucizevi Son ölüm Seni ölümsüzlükle lanetleyemem” dedi. Doğunun gözünde yüzlerce kılan üyesi niye dönüştürdüm dercesine bir bakışı fark etti. Sormasına gerek yoktu, Kinyas onun da cevabını verdi “diğerleri zaten azrail’in elini tuttuğu kişilerdi ve ben onlara hak ettikleri ikinci şansı verdim. Sen ise yaşadığım bir hayatım var ve ölçebilmek gibi bir yeteneğin var Bence bu daha iyi  Bu 12.000 yıllık tecrübeye güven” dedi. Konu öylece kapanmıştı kinyaz hiçbir zaman hayatın olağan akışında birini dönüştürmemişti. Dönüştürmezdide. Kimyasının gözünde birisi dönüşecek ise o ölümün eşiğindeyken yaşamı her şeyden çok arzulayan ve yaşamasında bir gaye amaç barındıran kişi olabilirdi.
 Artık arabaların yanından geçmişler doğruca yerel halkın kutsal diye nitelendirdiği mağara yönelmişlerdir. Evet, burada bir yapı yoktu burası bir insanın eğilerek geçebileceği kadar dar oyuğa sahip bir mağaraydı. Yavaş yavaş ilerliyorlardı ,artık yedinci sekizinci adımdan sonra doğu neredeyse hiçbir şey görmüyordu ama aynı durum nilay ve diğer 2 klan üyesi için geçerli değildi. Gözleri hala iyi görüyordu neredeyse. 7 ,8 dakika yürüdüler mağara kıvrımlara derinleşiyordu ve bir anda devasa bir galeriye geldiklerini fark ettiler. Alan çok büyüktü ve burası projektörleri ile aydınlatılmıştı.Belli ki hâlâ oradaydılar. Bir andan Nilay durdu ,gözlerini kapattı kapanan gözler başka duyuları tetiklemişti. Artık kulakları ve burnu gözünün yerini dolduruyordu. Doğu sadece onu izledi kız sanki günlerdir aç dolaşan bir kurt gibi avını arıyordu. Ama bunu koku ve sesle yapıyordu. Ve bir anda gözlerini açtı ,Doğu için sessizlik olan Nilay için işaretti. Genç kız mağarada ince bir eko yapan kısık bir sesle “dönüşmeye hazır olun Doğu sen yanımdan ayrılma ve dikkatli ol”. Dedi.

BÖLTİRİK (UYANIŞ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin