BÖLÜM 7 Göbeklitepe Cin Kapısı

13 7 0
                                    

UYARI: Içerikte kan,ölüm,dövüş ve Cin alemini içeren metinler vardır.
Çabuk etkilenen yada küçük yaşta çocukların okumasını tavsiye etmiyorum

Hayat süprizlerin bilinmez yolculuğudur ve Sürprizlere alışmak zordur.
Kinyas dün  Nilan’dan dinlediklerini hâlâ anlam veremiyor aslında anlasada  inanamıyordu.
Mümkün müydü? Binlerce yıl sonra gerçekten bir çocuğu daha olmuş olabilir miydi? Aslında Kinyas çocuk sahibi olmamak için neredeyse 1.200 yıldır dikkat ediyor, önem gösteriyordu. Neticede geçmişte çok evladı olmuş ve onların kayıplarının acısını hep yaşamıştı. Evet, Kinyas bir böltirikti Kinyas  5 ırkın melezi , ölümsüz bir kurt adamdı ama ondan doğanlar maalesef bu doğaüstü güce sahip değildi yaratıcı ölümsüzlüğü Kinyas ‘ın çocuklarına bahsetmemiş , ölümsüzlük ile cezalandırması yetmiyor gibi evlatlarının sevdiklerinin ölümlerini izlemekle de cezalandırmıştı.
Peki Nilay’ın bu genç adamda gördüğü izlenimleri nelerdi , olabilir miydi , gerçekten Kinyas'ın kan kokusunu taşıyan bir oğlu daha olmuş olabilir miydi? Neticede nilay genç bir kurttu ama kurtların en büyük özelliği kokuyu daha doğrusu kan kokusunu iyi algılamalarıydı.Normal insanlar için kan belki aynı kokuyor olabilirdi ama Kinyas ve Kinyasın yarattıkları için her kokunun bir şifresi vardı , doğal olarak bu şifrelemenin en üst noktasında piramidin tepesinde ise Kinya’nın kanı vardı.
Nilay, ilk olarak üç gün önce yaşanan ve Doğunun kokain getirdiğinde elinin yaralanmasıyla o birkaç damla kandan algıladığı kokuyu anlattı. Daha sonra ise genç adamın bugünkü davranışsal hareketlerini anlattı. Nihayetinde genç adam normal insanlara göre çok daha soğukkanlı ve zeki duruyordu. Belki bunun kendisi bile farkında değildi.
Tabi sonrasındaki konuşmalar da Kinyas'ın kafasında soru işaretleri yaratmıştı. Nilay aslında pervasızca denilebilecek bir şekilde bu konuşmayı Doğu’nun önünde yapmış Kinyas'ı bütün olanları Doğu’nun önünde anlatmıştı. Doğu her ne kadar çok şaşırmış ise de belki de Kinyas kadar şaşırmamıştı ,genç adamın bu konuşmaların içerisindeki takıldığı tek nokta kinyas’ın babası olma ihtimali olmuştu. Halbuki  orada babasını bulma ihtimali normal bir insan için dehşete düşeceği soru yaratacağı son ihtimal olmalıydı. Kurt adamlardan kandan, ölümden ve vahşetten bahsedilirken , ölümsüz 12.000 yıldır yaşayan bir adam odada nefes alanlardan bir tanesi idi Doğu buraları sormak yerine sadece ve sadece “olabilir mi” diye sormuştu.
Tabi aynı soru eş zamanlı olarak Kinyasın da aklında dönüyordu. “Olabilir miydi?” Gerçekten bu genç adam Kinyas'ın oğlu olabilir miydi? Evren ve yaratıcı belli ki son birkaç haftada yeni bir oyun perdelemeye başlamış geleceğe dair insanlık ve dünya için yeni bir senaryo hazırlamıştı. Geçen hafta Altaylarda kanlı ay’ın altında izledikleri Kinyası zaten yeterince dehşete düşürmüştü ve şu an burada olmasının sebebi de buydu.

Olabilir mi ‘nin cevabını almak için Kinyas genç adamın yüzüne baktı ve “evlat babanı tatanımıyormusun"diye sordu. Doğu’nun yüzünde ilginç bir gülümsemeyle “hiçbir fikrim yok” dedi. Sesi olağanın üstünde sakin duruyordu. Kinyas bu sakin konuşmaya bir soru daha ekleme gereği hissetti. “Nasıl yani?” Doğrunun yüzündeki gülümseme bu sefer daha da belirginleşmiş gergin yüz hatlarındaki gülme hissi daha da belirginleşmişti. Önce şöyle bir  Nilaya göz ucuyla  baktı, sonrada Kinyasın  derin bir kuyuyu varoluşun içinde pulsar noktasına gelmiş karadelik misali derin ,uçsuz bir boşluğu anlatan  gözlerine bakıp, “Aynısını ben de anneme sormuştum” dedi “çünkü annemin babamla ilgili hiçbir fikri yoktu”diye umursamaz bir cümle ekledi.
Sonraki diyaloglarda genç adam annesinin barlarda çalışan bir konsomatris olduğunu, çok da iffetli bir kadın olmadığını anlattı. Bundan utanmıyordu, gurur da duymuyordu. Aslında hiç önönemsemiydu esasen eticede  piç olmayı yıllar önce kabullenmiş ve hayatını bunun üzerine kurmuştu. Tabii yaşadığına hayat denirse?
Konuşmanın devamında Kinyasın anladıği bir şey varsa genç adam da pek yaşama bağlı sayılmazdı. Aslında pek yaşamak istediği de düşünülemezdi. Aynı kinyas'ın kendisi gibi ,en azından bir ortak noktaları vardı ,oğlu olup olmadığından emin değildi ancak bir ortak nokta bulmuşlar hatta belki de kimyasının hoşuna bile gitmişti.
Kinyas uzun ömrü boyunca detaylara çok ilgilenmek yerine sonuca gitmeyi seven bir adam olmuştu ve genç adama bakıp “senden bir şey isteyebilir miyim?” Diye sordu. Doğunun yüzündeki tabii dercesine oluşan ifade aslında cevabı vermişti. Kinyas genç adamın yanına doğru ilerledi genç adamın sağ elini sol elinin içine aldı , kendi sağ işaret parmağındaki tırnağa belirgin bir şekilde ama yavaşça uzamaya başladı ,neredeyse beş ,altı santim uzamıştı. Doğu sakince izliyordu sanki olanlar çok olağan ve normal gibiydi ,hiç şaşırmış gibiydi , artık arıların da sadece 30 santim olan 2 adam birbirinin gözlerinin içine bakıyordu,doğu Kinyasın sakin güçlü nefesinden çıkan ısıyı yüzünde hissedebiliyordu Kinyas “ufak bir kesik olacak sadece kanının kokusunu duymak istiyorum” dedi.
Sonrasında yaşananlar Kinyas için şok ediciydi ufak bir kesik ,birkaç damla kan ,basit bir nefes alış ,işte kan pıhtılaşma dan önce taze kokusunda en iyi bilgiyi sunmuştu , Kinyas'ın algıladığı tek şey kendi kanının kokusuydu ve iyi biliyordu ki böyle bir şeyin olma ihtimali çok ama çok düşüktü lakin olmuş gibi duruyordu. Bir anda Kinyas hatıralar tefterindeki ki ansiklobedi ‘de denebilirdide sayfaları karıştırmaya başladı , evet çocuğun doğduğu yıllarda Kinyas anadolu’da birkaç şehre gitmişti. Uğradığı şehirlerden biri adana’da olabilirdi, hatırlamıyordu ama olabilirdi. Netice itibariyle o dönem Kinyas için sadece ve sadece arzu , şehvet ,mardin şarabı arayısı vardı mecburen   medeniyetin içine girdiği bir dönemdi. E doğal olarak içkiyi seven bir adam için de bir pavyona uğramış oradaki bir kadınla o gece yatmış olma olasılığı da yüksekti.
Doğu ise bu yaşanan manzaradan sonra “ne yani şimdi sen benim kanımın kokusundan ne olduğunu anlamayamı çalışıyorsun” dedi. Genç adam şaşılacak şeylere şaşırmadığı gibi şaşmaması gereken şeylere de gayet şaşkınca bakıyordu. Mümkün müydü ki? Bir insanın sadece ve sadece birkaç damla kandan çoklu sorulara cevap bulması ama Kinyasın ufak bir baş hareketiyle evet dercesine cevap vermesi, doğuda yeni bir soru gündeme getirmişti ,aslında sorulacak binlerce soru varken. Hangisini önce sorması gerektiğini bilmiyordu , doğaçlama yapmaya ve spontane davranmaya karar verdi ,kan kokusunu alıp Nilay’ın nil yeşili gözlerine bakarak geriye doğru dönen Kimya’ın arkasından” Sen nesi tam olarak” diye sordu.
Konuşma sırası belki de Nilaya gelmişti. Netice itibariyle genç adamı bulan oydu ve evren rastlantı sarmalının içerisindeki duraklarda gene bu üçlüyü bir araya getirmiş , belki de imkansız olan olmuştu. Nasıl olabilirdi ki? Aynı şehirde aynı otel odasında kinyas, nilay ve doğu bir araya gelecek ve nilay doğu’nun ne olduğunu anlayacak 3 gün öncesine kadar doğu sıradan sefil hayatının içerisinde ölümü bekleyen bir uyuşturucu kuryesi, nilay Intikam peşinde koşan bir popstar Kinyas ise Altaylarda inzivada melez bir kurt adamdı ama şu an üçü de olması gereken yerdeydi ,yaratıcı onları buraya getirmişse bir sebebi olmalıydı ve bu sebebi öğrenmekte, belli ki çok uzun sürmeyecektir.
“O bir Böltirik” Dedi nilay , doğu’nun merakla bakan gözlerinin içerisine bakarak ,sonra gözleri Kinyas a klayarak “evet dediğim gibi o dünyadaki gelmiş geçmiş ilk ve tek böltirik.” Dedi. Böltirik kelimesi Doğu’nun zihninde hiçbir anlam ifade etmiyordu en azından o anda etmiyordu ama Kinyas cümlenin devamını  Nilay’ın ağzından alarak tamamladı “ Evet, kızım, benim ilk Böltirik olduğum kesin ama şu an tek olduğumdan emin değilim”
Şu an ise şaşırma sırası nilay’ daydı çünkü Kinyas'la uzun bir dönem geçirmiş, ondan yaşama dair kurt adamlığa dair , yeni yaşam felsefesine dair birçok şeyi öğrenmişti. Tabii bu süre zarfında Kinyasaldan uzun yıllar boyunca masal gibi dinlediği onlarca hatta yüzlerce hikaye vardı, hikaye derken bunlar nilay’ın kulağına hikaye gibi geliyordu ama her biri Kinyas'ın bizzat yaşadığı tecrübe ettiği yaşam yolculuğundaki duraklardı. Bildiği algıladığı yegane şey Kinya’nın ilk ve yegane tek oluşuydu ancak şu an tek olduğunu düşündüğü adamın bizzat kendisi tek olmadığını düşünüyordu ve bunda da ciddiydi.
Belli ki bu akşam herkes için sorular cevaplar ve şaşırmalarla dolu dolu olacaktı, Kinyas hızlı bir şekilde birkaç gün önce yani geçen hafta Altay dağlarında gördüğü şeyi anlattı. Bu nilay için çok büyük anlam ifade etmese de geçmişte dinlediği hikayelerden Kinyas ‘ın anlattığı masallardan bir tanesini çağrışım yapmıştı. Artık adını insanlığın göbeklitepe diye adlettiği mabedin cin kapısının hikayesiydi  bu hikaye Kinyas'ın yaşama gelme yaratılma sebebiydi. Kinyas o mabedin o kapının tek anahtarı idi ve geçmişte Kinyas'ın bile hatırlamadığı bir geçmişte daha hayata yeni gelmişken o kapının açılmasına sebep olmuştu. Ancak  12.000 yıl sonra benzer bir ritüelin Kinyas'ın bile babasının anlatımlarından bildiği bir ritüelin tekrar gerçekleşmiş olması şaşırtıcı ve manidardı. Hele ki şu anda.
Odadaki 3 kişinin dünyaya ortak baktıkları bir pencere vardı Üçü de bunun farkında değildi ama. Felsefeleri aynıydı “rastlantı sadece ama sadece sığ insanların sığınacağı bir korunak olabilirdi”. Hayatta hiçbir şeye rastlantıyla olmayacağını bilecek kadar kinyas uzun yaşamış , Doğu acılar çekmiş ,Nilay ise yaşayarak öğrenmişti. Ve bugün burada olanlar Kinyasın anlatımları Nilay’ın yaşadıkları ,bunların hepsi sanki birbirine bağlanmaya hazır olan iplerin ucu gibiydi ve büyük iskenderin kılıcıyla kesip parçaladığı GORDİON düğümü gibi birbirine çözülmez biçimde bağışlanacak gibi duruyordu, hayat önlerine süprizler ile dolu bir yolculuk belirlemiş olmalıydı, henüz bilmiyorlardı..

Fikirleriniz ve izlenimleriniz benim için yol gösterici olacaktır...
Lütfen mesaj kutumda izlenimlerinizi yazın...
Şimdiden teşekkürler...

BÖLTİRİK (UYANIŞ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin