İyi okumalar ¡
|-|
Jeon Jungkook...
Bakışlarımı telefonumdan çektim ve etrafıma bakmaya başladım. Sürekli arkamda birileri varmış gibi hissediyordum ve bu benim canımı sıkıyordu. Taehyung fark edip gelmeseydi belki yine dalmak isteyebilirdim. Asla korkum yoktu. Bunu onlar da biliyordu, anlamıştı.
"Jungkook."
Ben arkama bakarken önüme Taehyung'un geldiğini fark etmemiştim bile. Hemen ona döndüm. Gerçekten de endişeli görünüyordu. Arkama göz gezdirdi ve tekrar bana döndü.
"Hızlı ol, yürü hadi."
Bileğimden tuttu ve yürümeye başladı hızlıca. Aslında dışarıdan çok evdeyken korkuyorduk. Eğer vurmak ile ilgili plan yapmışlarsa muhtemelen evde vurarlardı, ya da kaçırırlardı. Ama taehyung dışarıdayken de başıma bir şey gelmesinden korkuyordu.
"Bebeğim biraz yavaş mı olsan?"
"Geldik zaten, azıcık daha hızlı ol."
Kısa sürede nefes nefese kalmıştım. Hızlı adımlarla yürüyorduk ve bu beni fazlasıyla yoruyordu. Tam birşey söyleyecekken hafif uzağımızdan silah sesi duymamızla ikimiz de olduğumu yerde durmuştuk.
Donmuştuk. Kıpırdayamıyorduk.
Birkaç dakika boyunca ikimiz de donmuş bir şekilde birbirimize baktık. Bütün bu olanlar asla tesadüf olamazdı. Birşey yapmalıydım. Başımı arkama çevirdim. Bazı insanlar pencere veya balkonlardan dışarıya bakıyordu. İçim daralmıştı. Ellerimdeki poşetleri Taehyung'un ellerine tutuşturdum. Hâlâ birşey söyleyemiyordu.
"Taehyung, sadece korkmamız için yaptılar. Birşey yok. Hiçbir şey yok sevgilim. Ben yanındayım, korkma tamam mı?"
Başını iki yana salladı.
"Eve gitmeyelim. Silah var onlarda Kook. Gitmeyelim eve, lütfen."
Sesi kısık ve titrek çıkmıştı. Bir kolumu beline sardım ve yavaşça yürümeye başladık. Ne olur ne olmaz diye poşetleri Taehyung'a vermiştim çünkü eğer karşımıza çıkarlarsa cebimdeki silahla direkt sıkacaktım.
"Jungkook... Gitmeyelim, çok korkuyorum."
"Seni koruyacağım sevgilim."
"Korunacak bir şey değil bu... Eve girince... Ya bir an karşımıza çıkarlarsa?"
Kapının önünde durduk. Gelmiştik. Taehyungun sorusuna cevap vermemiştim. Olabilirdi. Elimi cebime attım ve anahtarı çıkardım. Ellerim titriyordu. Sinirden miydi, endişeden miydi yoksa korkudan mı? Taehyung, elimi tuttu ve bana baktı gerginlikle.
"Gidelim, lütfen aşkım."
"Gitmeyeceğiz bebeğim."
"Lanet olsun, hiç korkun yok mu senin?"
"Bir tek korkum var Taehyung, o da seni kaybetmek. Ama ben seni koruyacağım."
Bakışları yumuşamıştı ama hâlâ korkuyordu. Ellerini sıktım ve anahtarla kapıyı açtım. Her zamanki gibi vanilya kokan evimize adımımızı attık ve kapıyı kapattık. Taehyung hemen elindeki poşetleri bırakmış ve daha çok sokulmuştu bana.
"Bazen cebimdekini unutuyorsun Taehyung. Karşımıza çıkarlarsa direkt sıkacağım işte kafalarına-"
"Sen günde kaç öğün adam öldürüyorsun amına koyayım?"
Derin bir nefes aldım ve iki elimi yanaklarına koydum.
"Güzelim benim, adam öldürmüyorum ben. Doğru olanı yapacağım sadece."
"Kolay mı o kadar?"
"Benim için kolay. Sana yaptıklarını ve seni korkuttuklarını düşünürsem onları tek saniyede yaşatmam."
Taehyung, dudaklarını birbirine bastırdı ve iki kolunu bedenime sardı. Kalp atışlarını hissedebiliyordum. Çok korkuyordu. Ama lanet olsun ki onu telkin etmekten başka bir şey yapamıyordum. İki kolum beline sarılıyken saçlarına daldırdım burnumu.
"Benimle birlikteyken sana asla birşey olmaz, olamaz bebeğim. Rahat ol."
Derin soluklar alarak benden ayrıldı ve ellerimi tuttu. Gözlerimin içine baktı minnetle.
"Seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum."
Gülümsedim ve salona doğru yürümeye başladık. Ev yine sessizdi. Taehyung, terleyen ellerimi sıkıyor ve bana sokuluyordu. Bir kolumu arkadan beline sardım ve koltuğa attık kendimizi.
"Oh, ev gibisi yok."
Taehyung, bana yandan bir bakış atmış ve gözlerini devirmişti.
"Belli. Eve gelmeyelim diye ağlamama rağmen bir sik yapmadın ki!"
Kıkırdadım ve saçlarını karıştırdım. Saçlarını karıştırmama gıcık oluyordu.
"Yapma şunu Jeon!"
"Kızgın bebeğim!"
"Bak!"
Tam bana yastık fırlatacağı sırada kapı gürültü ile çalınca ikimiz de donduk. Hemen ayağa kalktım ve kocaman gözlerle bana bakan sevgilime döndüm.
"Geliyorum. Burada bekle."
Tam gidecekken bileğimden yakalamıştı. Derin nefes verdim ve ona döndüm. Hâlâ çalıyordu.
"Bekle, bekle jungkook."
Ayağa kalkmış ve yanımda durmuştu.
"Deliğe bak. Hemen açmayalım."
Benimle gelecekti. Başımı salladım ve kenetli ellerimizle kapıya yürüdük. Hızlı nefes alış verişlerimiz tüm koridorda yankılanıyordu.
Hemen gözümü kapının deliğine koydum ve gelen kişiye baktım. Tanımıyordum ve yüzünü kapatmıştı.
Siktir! Adamlarından biriydi.
Ne yapacağımı bilemez bir halde taehyunga döndüm. Karşımdakine sıkacaktım ve görmemesi gerekiyordu.
"İçeri git. Geliyorum."
Başını hemen iki yana sallamış ve ellerimi sıkmıştı. İnatçıydı.
"Kim?"
"Bir arkadaşım. Sen git geliyorum ben."
Taehyung, inanmayarak hemen gözünü deliğe koymuştu. Ardından bana dönmüştü kaşlarını çatmış bir şekilde.
"Yalan söyleme bana."
Ofladım ve onu arkama aldım. İşaret parmağımı dudaklarıma götürdüm ve sus işareti yaptım ona. Ardından arka cebimdeki silahımın tetiğini çektim ve kapıyı açtım.
"Jungkook ne yapı-"
Açar açmaz karşımdakine sıktım.
Büyük bir çığlık kopması ile kulaklarım çınlamıştı.
Ama, sanki bu çınlama güzel hissettiriyordu?
-
Final uzuyor. Bölümleri kısa tuttuğum için hafif uzadı ama sıkıntı değil.
Fotoğraf koymaya üşendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bon voyage | tk
FanfictionKim Taehyung, ona söylenilenleri kaldıramaz ve en yakını Jeon Jungkook'a mesajla veda ederek intihar eder. Yalnız bir sorun vardır, intihar ettikten sonra hiçbir şey normale dönemez...