****
"Anladım. Sıradaki ders neydi?""Kahraman psikolojisi."
****Bu derste, bir kahramanın başa çıkması gerekebilecek senaryoları ve bunların kahramanlara olumsuz etkilerini, kahramanın bu durumlarda nasıl davranması gerektiğini konuştuk. Haftayaki dersimizde de bu konuya devam edecekmişiz. Şimdi öğle arasındayız. Lunch Rush'ın ekonomik ve lezzetli yemekleri olduğunu duymuştum ama bu kadar da lezzetli olacağını düşünmemiştim. Mina, Konozai-kun ve Tenya'yla beraber boş bir masaya oturduk. Yemeğin ne kadar lezzetli olduğundan söz ederken Tarou-san ve Kagari-kun bize katıldılar. Yemeğimizi yerken dersler hakkında konuştuk.
"Psikoloji dersleri için çok heyecanlanıyorum. Bir kahraman olamasaydım bununla ilgili bir meslek edinirdim." Konozai'nin dediğine cevap verdim:
"Hadi ama, bunalmış insanların dertlerini dinlemenin neresi eğlenceli?"
"Öyle deme Akane-kun, hepsinin bambaşka hikâyeleri var!"
"İlla hikaye okuyacaksan gir Wattpad'e Ece81194 'ün hikâyelerini oku! Çok daha iyiler!" Tarou-san beni başıyla onayladı fakat Tenya:
"Bir olayı yaşamış birinin duygularını birinci elden gözlemlemek, sıradan bir hikâye okumaktan daha çok tecrübe verir."
"O kadar meraklıysan git milletin zırvalamasını dinle. Ben onların stres sebeplerini geberteceğim!" Bakugou, yanımızdan geçiyordu. Benim sandalyemin tam arkasındayken bağırarak bunları söyledi. Korkudan yerimden sıçradım. Sandalye tehlikeli bir şekilde geriye kaydı. Tenya fırlayıp sandalyemi tutmasaydı düşüyordum.
"İstediğini yap, Bakugou. Ayrıca insanların konuşmasına böyle katılamazsın. Akane'yi korkuttun. Bir daha onun hemen arkasında bağırmaya kalkışma sakın."
"Senden emir almıyorum, robotik! Sevgili korkak arkadaşını alıp siktirip gidebilirsin!"
"Ne diyorsun lan sen bana! İnsanlara zorluk çıkarmaktan başka işin yok."
"Kes sesini, dikbaşşşlı robotik!"
"Sen misin beni susturan, ucube!"
"BANA NE DEDİĞİNİ SANIYORSUN LAN! GEBERTİRİM SENİ!"
"Dediklerimi diyorum işte gerize-"
"Tenya, Bakugou! Sakinleşin hemen! İlk günden kavga mı çıkaracaksınız!"
Kesinlikle araya girmem gerekiyordu."BANA EMİR VERME LAN!"
"Tamam, vermiyorum. Rica ediyorum. Tenya, sen de lütfen..."
"Tamam, tamam."
Sonunda. İkisi de sustular. Tarou, Mina, Kagari ve Konozai olanları anlamaya çalışırken bön bön bakıyorlardı. Tenya stresli bir şekilde gözlüğünü düzeltti. Bakugou ile göz göze geldiler. Tenya sakinleşmişti fakat Bakugou'nun öfkesi sürüyordu.
"Ne bakıyorsun bana dik dik?"
"Konuşma benimle, Bakugou-kun."
"Beni sinirlendirmeye mi çalışıyorsunuz lan? Ne bu emir verip durmalar?!"
"Seninle uğraşmıyorum." Lütfen yeniden kavga çıkmasın. Lütfen. Tenya ayağa kalktı.
"Midoriya'nın yanına gidiyorum, Akane. Geliyor musun?" Kafamı iki yana salladım. Hâlâ sandalyemin başında duran Bakugou:
"Korkak gibi uzaktaki masaya mı kaçıyorsun?" diye sordu.
"Bu masanın huzurunu bozdun. Öğle aramı seninle israf etmek istemiyorum." Tenya kalan yemeğini aldı, Bakugou'nun geldiği yönün tersine doğru gitti.
Bakugou peşine düşecekti ki kolundan sıkıca tuttum. Hızlıca bana dönüp öyle bir baktı ki korkudan soluğum kesildi. Yine de "Hey, bizimle kalsana, eğer başka bir yere gitmeyeceksen?" diye sorabildim. Bakugou tam cevap verecekti ki Mina:
"Hey, Tsuyu-chan!" diye ileri doğru seslendi. Yemeğini kapıp bize hızlıca veda etti. Birkaç masa önümüze geçen Tsuyu-chan ve Hagakure'ye katıldı. Bakugou, sağımdaki sandalyeye geçti. Yanında acı sos aldığı yemeğine başladı. Ortam biraz sessizleşti. Kagari'yle göz göze geldik.
"Bu grup aslında birbirini geliştirebilecek kişilerden oluşuyor..." diye mırıldandı. Ne demek istediğini sordum.
"Birbirimizi tamamlayan bir ekip olabiliriz. Hepimiz de bir konuda oldukça güçlüyüz."
"Peh, sen kendine güçlü mü diyorsun? Dövüşte Akane-kun'un yanında hiçbir şey yapamadın bile."
"Dedim ki, 'bir konuda'. Her şey güç değildir, Tarou-san. Bu yüzden birbirimizi tamamlıyoruz dedim. Mesela az önce yanından ayrılan Konozai-kun'u nasıl fark etmedin?" Üçümüzün de gözleri fal taşı gibi açıldı. Böyle bir şeyi nasıl gözden kaçırdık?
"Birden fazla kötüyle savaşırken birinin kaybolduğunu fark etmezseniz, ölürsünüz." dedi Kagari.
"Kapa çeneni be! Biliyoruz." Kim olduğunu tahmin etmişsinizdir zaten, Bakugou...
"Her neyse, Konozai nereye gitti?" diye sordum.
"Ben burdayım!" Arkamdan gelen tiz sesten öyle korktum ki, Bakugou sandalyemden tutmasaydı yere düşecektim.
"K-Konozai-kun! Beni korkuttun..."
"Kagari, gerçekten bu her şeyden korkan kızla arkadaş olmamı mı istiyorsun?"
"Bakugou-kun, o pek korkak değil aslında. Hangi riski göz önünde bulundurarak Todoroki'ye karşı nasıl durduğunu biliyoruz." Teşekkürler Kagari...
"Aman be. Hadi asıl konuya dönelim. Hepimizin eksik yönlerini listelemeliyiz ve-"
"Hey, bu süper güçlü takıma biz de katılabilir miyiz?" Kaminari'nin omzuna kolunu atmaya çalışan -Kaminari sürekli kaçıyordu- Kirishima'nın sözümü kesmesiyle solumda duran ikiliye döndüm.
"Ben de tam sizi de almamız gerektiğinden bahsedecektim." Birer sandalye çekip Tarou ve Bakugou'nun arasına oturdular.
"Bana kalırsa, Todoroki-kun'u da almalıyız. Gerçekten güçlü." dedi Tarou.
"Özgünlüğü onu bireysel çalışmaya itiyor. Grupta kendini geliştiremez. Zaten o solo çalışıyor." diye cevap verdim.
"Ah, peki Ashido-kun'a ne dersiniz?" diye sordu Kirishima.
"O daha uygun, ayrıca Akane-kun'un balçığını eritebiliyor mudur merak ediyorum." dedi Kagari.
"Ben sorup da geleyim!" diye atıldı Konozai. Tarou, Konozai'nin bileğini tuttu.