"Akane, iyi misin? Neler oluyor? Nora'yı neden yakaladın?"
Az önce gördüğüm şey, beni hazırlıksız yakalamıştı. Bir süre konuşamadım. Sonra kafamı toparlayıp derin bir nefes aldım.
"Kahramanlar birazdan buraya da gelir. Kötüleri teslim etmemiz gerekiyor."
Nora'yı, baygın iki kardeşiyle, nasıl hâlâ baygınlar bilmiyorum, aynı hizaya soktum. Yaralı kardeş ölmüştü. Nora, isyân etti ama hiçbir şey söylemedim. Shiori kendini toplayıp ayağa kalkmıştı. Çantasından bir battaniye çıkardı. Ölen kızı, Mona'yı örttü. Mona'nın yüzünü kapatmadan önce, yanağını yavaşça okşayınca Nora kıyameti kopardı:
"SEN NE CÜRETLE BENİM KARDEŞİME DOKUNURSUN? ONUN KATİLİ DE SENSİN! SENİN YÜZÜNDEN ÖLDÜ! KARDEŞİM SENİN YÜZÜNDEN ÖLDÜ! ŞİMDİ KARDEŞİMİN YANAĞINA DOKUNAMAZSIN! KATİL! KÖTÜ BİZ OLABİLİRİZ FAKAT SEN BİZDEN DAHA ŞEYTANSIN!"
"ÖZÜR DİLESEM BİLE MÂNÂSIZ, KEŞKE HİÇ DOĞMASAYDIM!"
"EVET KEŞKE! KEŞKE HİÇ DOĞMASAYDIN, ŞU AN BABAM, ABİM VE KARDEŞLERİMLE HUZURLU BİR HAYAT YAŞIYOR OLACAKTIK!"
"NORA SUS ARTIK!"
"NEDEN AKANE? BENİ DE SEN Mİ ÖLDÜRÜRSÜN?!"
Shiori de dönüşecekti, kasları seğiriyordu. Bunu yapabileceğini bilmiyordum fakat bu belirtileri nerede görsem tanırım. Yüzü beyazlaştığında onu da balçık ellerimden biriyle yere çiviledim. Çırpınmaya başladı, sesi değişmişti. Haklı çıktım.
Nora ciğerlerindeki tüm havayla ağlıyordu. Gözlerini o kadar sıkı kapatmıştı ki alnındaki gerginlik korkunç görünüyordu.
Kardeşleri hareketlenmişti. Ben hâlâ duyduklarımın, gördüklerimin... Her şeyin etkisindeydim... Shiori bir katil... İki kişi öldü... Tarou da bir olaya karışmış... Ve All Might... Ona ne oldu? O zayıf hâli... Çok kötü görünüyordu... Beş yıl önceki olay... O olaydan sonra böyle olmuştu belki de... Ne olursa olsun, onun için endişeleniyorum.
Midnight neşeyle bize doğru geliyordu.
"Saotome! Endişelenecek bir şey kalm-" Yerdeki üstü örtülmüş şeyin ceset olduğunu anlayınca donakaldı. Shiori'yi hâlâ elimin altında tutuyordum. Midnight şaşkın bir ifadeyle yanıma yaklaşıp mırıldandı:
"Burada ne olmuş böyle... Şu çırpınan Kagari mi?" Shiori'yi gösterdi.
"Evet, kafayı yedi. Saldırmasın diye tutuyorum. Bayıltmanız gerekebilir..."
"Peki ya şu? Ve şu üçünün olayı ne?" Sırasıyla Mona'nın cesedini ve diğer üç kardeşi gösterdi.
"Ölü olan Mona Kagari. Yakaladıklarımdan birinin adı Nora, diğerlerini bilmiyorum. Konozai'nin yaktığı kızın kardeşleri bunlar. Aynı zamanda bizim Kagari'nin kuzenleri."
Midnight'ın şaşkınlığı giderek artıyordu. Bir şey demedi, kıyafetinin kolunu yırtıp bayıltıcı zehrini saldı. Bayılmamak için hızla uzaklaştım. Dağ bölgesinin ön tarafına yol aldım. Midnight oradan işaret verince Kagarileri yanıma çektim. Mona'yı da nazikçe kaldırmıştım. Midnight'la birlikte çıkışa doğru yürüdük.
Çıkışa, arkadaşlarımın ve polisin olduğu yere gittik. Çoğunluk hasar almamıştı. Öğretmenlerimiz, kötüleri indirmeyi bitirmişlerdi. All Might'ı, 13 Sensei'yi, Midoriya'yı, Tarou'yu ve eniştemi hastaneye yollamak üzerelermiş. Sora'yı uzak bir yerde, üstü örtülü tutuyorlarmış.
Tenya, boynumun iyi olup olmadığını sordu. Hiçbir işlevi kalmamış kanlı sargıyı açıp boynumun iyi olduğunu gösterdim. Kan, boynumda kurumuştu ama aktif kanama yoktu. Görevliler, küçük bir pansumanın yeterli olacağını söylediler. Sonra Midnight tarafından bayıltılmış Shiori ve diğer Kagarileri gösterdim. Öğretmenlerden biri Mona'nın örtüsünü açmamı söyledi. Örtüyü açıp Mona'nın iltihaplı yarasını gösterdim. Öldüğünde ana oku çıkarmıştık. İrin ve kanla dolmuş yarayı görünce Mina ve Uraraka arkasını döndü. Mona'nın cansız bedenini, diğer ölü kardeşin yanına koymamı söylediler. Sora...
Çıkış kapısının biraz uzağındaki duvarın önüne gittim. Sora'nın örtüsünü açtım, yere çöktüm. Tüm vücudu 3. Derece yanıklarla kaplıydı. Koluna dokunduğumda, bir hareket bekledim. Tek bir kas bile seğirmedi. Vücudu, ısı şokunun etkisiyle hâlâ sıcaktı. Balçık elimle, Mona'yı kardeşinin yanına sürükledim. Onun üstündeki örtüyü de açtım. Birbirinin aynısı iki ceset...
Çok şükür Nora uyanık değildi, bu görüntüye dayanabileceğini sanmıyorum... Düşünsenize, kendi bedeninizin iki ölü kopyasına bakıyorsunuz... İki farklı ölüm şekli... Bunların kardeşleriniz olduğunu fark ediyorsunuz, birlikte büyüdüğünüz, neredeyse aynı özellikleri paylaştığınız... Neden Mona ve Sora? Neden sen değil de... Kardeşlerin...
Cesetlere biraz daha bakınca aklıma kendi kardeşlerim geldi. Yoichi ve... ve... En azından Yoichi hayattaydı. Eniştem sadece onu kurtarabilmişti. Annem, teyzem, iki kuzenim, babam... Ama en çok acıtan daha birkaç aylık olan kız kardeşimdi...
Bir çift kol arkamdan bana dolandı. Tenya... İhtiyacım olduğunda yanımda olan tek kişi... Ne hissettiğimi, hatta ne düşündüğümü bilebilen, anlayabilen tek kişi... O olmasa yıllar önce yıllar önce hayatıma son vermiş olurdum...
Miğferini ve kahraman kostümünün dış katmanını çıkarmıştı. Kollarını benden ayırmadan konuştu:
"O olayları hatırlıyorsun şu an, biliyorum."
Kafamı salladım.
"Kızların ölümünü izledin mi?"
Kafamı yine salladım. Kalabalığa arkamız dönüktü, rahatça ağlayabilirdim. Sesimin titremesine aldırış etmeden konuştum.
"İkisini de..."
Bunu duyunca kafamı göğsüne daha çok bastırdı, hıçkırıklarım şiddetlenince saçımı okşadı. Bir süre böyle kaldık, biraz olsun sakinleşince onun kucağından ayrılıp gözyaşlarımı sildim. Gülümsemeye çalışıp teşekkür ettim.
Bana geri gülümsedi, ayağa kalkıp elini uzattı. Elini tutup ayağa kalktım.
Bizi otobüslere bindirip gerisingeri okula yolladılar. Konozai'yi uyandıramamışlar. Yarım saat içinde kendi kendine uyanır diyorlar. Shiori'yi de uyandırmamaları için ne kadar dil dökmüş olursam olayım uyandırdılar. Uyandığından beri, etrafa ağlayacakmış gibi bakıyor. Herkese onunla bugün konuşmamasını söyledim. Okula giderken Shiori'nin elini tuttum. Fısıltıyla teşekkür etti. Şimdi otobüste, okula doğru gidiyoruz.
Bu bölüm benim fav bölümlerimden oldu, siz de beğendiyseniz oylamayı unutmayın<3