9

97 10 15
                                    


Sickick-Infected

Neredeyse akşam olmuştu. Bu süre zarfında odada yaptığım tek şey sadece dışarıyı izleyerek birşeyler düşünmek olmuştu.

Salondan gelen bağırma sesleri gittikce yükseliyordu, ve sanırım bu ses Sertaça aitti. Neler olduğunu anlamak için odadan çıktım. Salonda doğru yürümeye başladım, salona indiğimde ses tamamen ortadan kaybolmuştu.

Merakıma yenik düşerek "Birşey mi oldu?" Diye sordum.

"Hayır, yok birşey." Dedi. Ama hiçte öyle gözükmüyordu.

"Sinirlisin. Birşey olmuş olmalı." Birşey olmuştu ama söylemiyordu, sanki birşeyler saklıyor gibiydi.

"Önemli birşey değil." Hâlâ inkar etmeye devam ediyordu. Lafını bitirir bitirmez kapı açıldı. İçeri birisi giriş yaptı. Arkam kapıya dönük olduğundan kimin geldiğini görememiştim.

"Sertaç işler gittikce sarpa sarıyor! Birşeyler yapmamız gereke bilir." Ses fazla tanıdık gelmişti. Sesin geldiği tarafa dönerek kim olduğunu anlamaya çalıştım.

Gördüğüm kişi fazlasıyla şaşırmama neden olmuştu. "Ortak?" Diyerek seslendim. Dediği gibi herşey sarpa sarmış gibi gözüküyordu.

"Lisya?" Beni görünce şaşırmak yerine telaşa kapılmış gibiydi.

"Siz tanışıyor musunuz?" Burada neler olup bittiğini bir an önce çözmem gereke bilirdi. Sorduğum soruya hiçbiri cevap vermiyordu. Bunlar gerçekten birşey gizliyordu.

"Cevap vermeyecek misiniz?" Soruma cevap vermemeleri içimde daha fazla merak uyanmasını sağlamıştı.

"Mesut."
"Ortağım." Ortağım mı?

"Anlamadım? Ortağım derken?" Ne yani Mesut hem benim, hem de Sertaçın mı iş ortağıydı? Hiç birisi hiç bir şeye cevap vermiyordu, sanki dilleri tutulmuş gibisinden. Bu yaptıkları gerçektende sinir bozucuydu.

"Sonra konuşur, hallederiz Lisya. Halletmemiz gereken işler var." Diyerek çıkıp öylece gitmişlerdi. Resmen kaçmışlardı. Ama bu iş daha burda bitmedi. İlla ki eve geleceksin Sertaç.

Sertaçlar gideli neredeyse beş saat olmuştu. Bir işi halletmek için fazla uzun bir süre değil miydi? Yatağıma geçerek aklımda ki soruların cevabını bi şekilde bulmaya çalışıyordum. Ama yok hiç bi türlü çözemiyordum. Yapacak birşey yoktu. En iyisi Sertaçın gelmesini beklemekti.

***

Kapının açılma sesiyle anında gözlerimi açtım. Ne ara uykuya dalmışım ben? Yanda ki odaya yaklaşan adımlarla Sertaçın odasına gittiğini anladım.

Ayak seslerinden nereye gittiğini anlamak? "Happy house." Misali yani. Evet, sorularımın cevabını almanın tam zamanıydı.

Eğer burada, bu şekilde hiç bir şeyden haberim olmadan öylece otursaydım gerçekten delirecektim.

Hızla odamdan çıkarak Sertaçın odasına doğru ilerledim. Odanın önüne geldiğimde kapıyı çalarak odasına daldım. Baya baya daldın diye biliriz. Alışkanlık haline getirmiştim sanırım..

Sertaç bey odaya dalmama şaşıracak ki "Çüş. Baskın mı yapıyorsun, n'oluyo?" Dedi.

Derin bi nefes alarak konuşmaya başladım. "Mesutla nasıl ortaksınız? Nasıl hem benimle, hem de seninle ortaklık yapa biliyor? Burada olduğumu biliyor muydu? Eğer biliyorduysa neden hiç bir şey yapmadı?" Bunların cevabını alırsam, diğer sorularıma da cevap bula bilirdim.

"Pijama güzelmiş." Dedi alttan alttan sırıtarak. Bi de dalga geçiyor.

"Konumuz bu mu? Sorularıma cevap ver." Konuyu saptırmaya çalışmıştı, ama açtığı konu utanmama neden olmuş ola bilirdi..

Bu yüzden şuan konuyu asıl benim saptırmam gerekiyordu.

Hâlâ sorularıma cevap vermesini bekliyordum, ama o bunun aksine üzerime doğru bir kaç adım atmaya başlamıştı. Bir dakika ne?!

"Ne yapıyo'sun?" Bu nasıl saçma soru? Sence ne yaptığı yada yapmaya çalıştığı belli değil mi? Şuan ne söylediğimin farkında bile değilim.

"Bilmem ne yapıyor muşum?"

"O sorulara cevap verilecek, kurtuluşun yok." Hâlâ cevap derdindesin gerizekalı. Daha fazla geriye adım atamadan kapıya yaslandığımı farkettim. İşte şimdi bittim. Kapının koluna uzanmamla sıkıştırılmam bir oldu..

"Nereye?" Dedi gülümseyerek. Çok fazla gülümsüyorsun sen çocuk, yapma.

Şuan nereye olursa giderdim bu da soru mu?

"Sen uyumayacak mıydın ya?" Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu, ve bu hiç normal değildi.

"Uyuyan insan hiç rahatsız edilir mi hiç?"

"Ben çıkayım o zaman?" Aynen kardeşim bak hoppa.

"Hiç gerek yok." Dedi soluklanarak. Bu odaya hiç gelmemeliydin aptal Lisya.

"Biliyor musun?" Dedi biraz daha yaklaşarak. Cevap verecek cesareti kendimde bulamıyor gibiydim. Sadece onu dinliyordum.

"Çok farklısın.."
"Herşeyden, herkesten.." Adam büyücü gibi sözleriyle insanı büyülüyordu resmen.

"O kadar farklısın ki, eşin benzerin yok." Söyledikleri üzerimde etki göstermeye başlamıştı bile. Ama bu kadar çabuk pes edemezdim.

"Sertaç?" Dedim ne olduğunu anlamaya çalışır gibi. Yumuşak bi sesle "Efendim karıcım?" Diye seslendi. Tek kaşımı kaldırdım. Karıcım?

Bunu söylemesi bi yana nefes kokusu..
İçki..
İçmiş.

"Sana birşey söyleyeyim mi?" Büyülenmiş gibi hâlâ ve hâlâ onu dinliyordum.

"Söyle." Dedim.

"Bu dudaklar benden başkasına dokunursa kâhr olsun." Dedi dudaklarıma bakarak. Sarhoş bu? Bu yüzden böyle,kesin.

"Sertaç yoksa sen.." O an hiç beklemediğim birşey oldu..
Dudaklarımda bi baskı hissettim..

________________SON_________________

YALAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin