Selamünaleyküm gençler!
Nabiyonuz bea?
Neyse sınırı koyuyorum inşallah bir an önce geçer sınırı aminnn🤲🏻
Sınır: 2 vote 5 yorum🎀
Öpüldünüz 💋
🌷
Hatırlatma:
"Ben alışığım soğuğa. Bana bir şey olmaz sen kendini düşünesin."
Banu kafasını sallayıp iki örtüyü de üzerine güzelce örtüp kafasını Barlas'a çevirdi. Yan profili çok güzeldi. Muhteşem bir yüze sahipti ve ruhuda onun kadar muhteşemdi. Yani o öyle düşünüyordu. Erkeklere hemen güvenmemek lazım, değil mi?
Bunun en iyi örneğini zaten biliyordu. Ona 2 yıl boyunca gizli gizli çiçekler, çikolatalar ve hediyeler gönderen o adam, kız kaza geçirince ortadan kaybolmuştu. Tam da aşık olduğunu ve sonunda birinin ona gerçekten değer verdiğini düşünmüştü ama her zamanki gibi yanılmıştı.
Kafasını bu düşüncelerden uzaklaştırmak amacıyla gözlerini kapattı. Hemen uykuya çalardı zaten...
"İyi geceler Banu Hatun."
"İyi geceler Barlas Bey."
🌷"Banu Hatun, kalkasın!"
Uykusu hafif olduğu için Banu anında kalkmayı başarmıştı.
"Ne oluyor?"
Barlas sinirle kapıyı tekmeleyen kişilere baktı. Kapıda küçük bir cam vardı ve oradan birkaç kişinin odanın kapısını kırarcasına tekmelediğini görebiliyorlardı.
"Çin köpekleri...hana baskın yaparlar. Zaten sadece biz uyurken saldırırlar gerisine cesaretleri yetmez."
Banu hemen yerinden kalkarak Barlas'ın arkasına geçti. Üzerinde eski giydiği kıyafetler vardı. Barlasla konuşmaya daldıklarında aklından çıkmıştı ama şimdi düşünmesi gereken şey bu değildi.
"Yapacağız sayıları çok fazla gibi?"
Barlas yanındaki kadına baktı ve askerlerini düşündü. En iyisi şimdilik geri çekilmekti. Zaten askerlerde uykulu halde pek bir şey yapamazlardı.
Aynı şekilde yanında bir kadın vardı ve bu kadını Çin köpeklerinin eline bırakacak değildi."Banu Hatun ben kapıdaki askerleri bir şekilde hallederim. Sen pencereden kaçabilirsen kaç eğer kaçarsan yukarıda bir tepe vardır beni orada bekleyesin eğer kaçamam diyorsan-"
"Kaçarım."
Barlas kafasını salladı. Bu daha iyiydi.
"O zaman acele edesin fazla vakit yoktur!"
Banu kafasını sallayıp pencerenin önüne geçti. Sanki kırk yıldır açılmamış gibi gürültü bir şekilde açıldığında hiç yüksekliğe bakmadan kendini aşağıya attı ki bir şey onu tutmuştu. Korkuyla kafasını kaldırıp onu tutan kişiye baktığında şoka uğramıştı. Bu...bu Çin prensiydi!
"Selam güzellik! Yine ben."
Banu ne diyeceğini bilemiyordu. Keşke aşağıya baksaydı da öyle atlasaydı.
"Bırak beni! Bu yaptığın büyük bir suç. Ben özgür bir kadınım ve beni böylece alı koymaya hakkın yok!"
Sonlara doğru sesi iyice güçlerince ensesinde bir acı hisseti. Sanki ensesine iğne batırmışlardı ve yanılmıyordu. Gerçekten iğne batırmışlardı. Bunlar akupunktur* iğneleriydi.
"Çok boş konuşuyorsun. İnan ki hiçbirini dikkate alamadım."
Ve her şey yavaş yavaş kararmıştı. Barlas onu farketmiş miydi? Gerçekten Çin prensinin eline mi düşmüştü? Gözünden bir damla yaş düşmüştü. Onursuz bir şekilde ölmek istemiyordu.
"Barlas..."
Ağzından dökülen son kelimeler bunlardı ve aynı öldüğü günkü gibi vücudu karanlığa çekilmişti.
ೄྀ࿐ ˊˎ-
"Gök Tengri'ye alkışlar olsun! Uyandı."
Banu gözlerini yavaş yavaş açarken ilk başta görüş açısına kimse girememişti. Her yer çok bulanık ve opak görünüyordu.
"Banu Hatun, iyi misin?"
Bu Barlas'ın sesiydi. Emindi bu ses kesinlikle onundu.
"Barlas..."
Sonrasından görüş açısı tekrar eski haline geri döndüğünde bir çadırın içerisinde olduğunu farketmesi uzun sürmedi.
"Barlas..."
Barlas kadının ne diyeceğini merakla beklerken şifacı kadın odaya doğru bağırmıştı.
"Teginim, rahatsız etmeyesin kızı...kendini çok zorlamasın. Zaten çok korkmuş."
Barlas kafasını sallayıp odadan ayrılmak isterken Banu onu durdurdu.
"Ne oldu bana?"
Bütün olaylar bir film şeridi gibi genç adamın gözlerinin önünden geçti. Olayı kadına nasıl açıklayabilirdi ki? Bir yerden başlamak gerek diyerek konuşmaya başladı.
"Soysuzlar! Handan çıkar iken seni gördüm. Bu kadarını bilsen kafi."
Banu daha fazla derine inmeden kafasını sallayıp ayağa kalmaya çalıştı.
"Durasın, Banu Hatun."
Barlas, genç kadının bileğini tutarak onu yattığı yere geri yatırdı.
"Ani hareketler etmeyesin."
Banu gayet iyi olduğunu düşünüyordu. Çünkü herhangi bir şeyi yoktu. Sadece biraz uykuya dalmıştı, değil mi?
"Benim önemli bir işim vardır. Seni Akça Anaya emanet ederim. Sakın korkma, sana bir zararı olmaz."
Banu yavaşça kafasını sallayıp adamın gitmesini seyretmeye başladı.
Yorgun olduğu çok belliydi. Zaten zor bir gece geçirmişlerdi ama Barlas sanki daha da zor bir gece geçirmişti. Gözleri kızarmış ve rengi solmuştu. Yorgun olduğunu anlamak için gözlerine bakmak bile yetiyordu.
"Aman! Güzeller güzeli kızım uyanmış."
ೄྀ࿐ ˊˎ-
Nasıldı?
Kitap tutmadi herhaldee😭
Neyse bol bol yorum yapın lütfen sizi çok seviyorum💗💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülü Çiçekler
Historical FictionÖlümüyle birlikte geçmişe giden amaçsız bir kadın ve bir Gök tegininin hikayesini okumak ister misiniz? *Kitaptaki karakterler ve olaylar kurgusaldır. Gerçeklik aramayın.*