4. NİŞAN AL VE ATEŞ ET

293 35 7
                                    







Ne oluyor ya 🥹

İyi okumalar, oy verip yorum bırakmayı unutmayın ⭐️ öpüyorum sizi.




4. NİŞAN AL VE ATEŞ ET




Bazı insanlarla yaşamak zorundasınızdır. Hayatınızdan çıkmazlar ama hayatınızın içinde de değillerdir. Sadece bir köşede oturur izlerler. Mutlu olduğunuzda gelirler, çıkarlar saklandıkları ücra köşelerinden ve kursağınızda bırakırlar tüm hislerinizi. Başkalarıyla mutlu olmanızı istemezler ama kendileriyle de mutlu etmezler.

Deniz, hayatımdan hiçbir zaman çıkmayacak biriydi. Belki yaşadığımız şeyler bizi bu noktaya itmişti, ikimizde birbirimizden tiksiniyorduk ama birbirimizi uzaktan izlemekle de yetinemiyorduk.

En çok biz merak ediyorduk nereye kadar böyle gideceğini. Yarışı kimin kazanacağını ve iddayı kimin sonlandıracağını.

Onu arabaya bindirmiştim, arabayı onların yazıklıklarına sürdüğümde planım kapıdan içeri sokup onu ittirmek ve evde ölmesini beklemekti ama ne kadar ondan iğreniyor da olsam Göktürk yüzünden bu halde olmasına anlam veremiyordum ve yaşanılanları öğrenmem gerekiyordu. Bu yüzden ona biraz sabretmeli ve Göktürk'ün onu neden bu hale soktuğunu öğrenmeliydim.

Onu salondaki koltuğa yatırmış ve pansuman yapmıştım. Burnu kırık mıydı bilmiyordum ama nefes almakta zorlanıyordu. Konuşurken de öyle. Dudağı patlamıştı, kaşı da. Bir gözü mosmordu, şişmişti ve altı morarmıştı. Ona buz getirmiştim, koltuğun yanında oturuyor ve yüzüne buz tutuyordum.

Motorla çok sık kaza yaptığım için birine nasıl pansuman yapılması gerektiğini biliyordum. Bu yüzden yüzündeki izlere pansuman yapmıştım elimden geldiğince. Malum, Denizin evinde pansuman malzemesi bulmak zordu. Deniz yazlıkta yalnız kalıyordu. Bu sene anne ve babası gelmemişti.

Bana olanları anlatması için biraz konuşması gerekiyordu. Aramızdaki gerginliği azaltmak için bambaşka bir konu seçtim. "Annenler neden gelmedi?"

Dümdüz yüz ifadesiyle tavanı izliyordu. Hırıltılı bir sesle "Boşandılar." dediğinde kaşlarımı havaya kaldırdım. Elimdeki buzun duraksadığını fark ettiğimde elimi yeniden hareket ettirdim. Hassas davranmaya çalışıyordum ama yaralı olmasa bunu yapmayacağımı, aksine canını yakmak için elimden geleni yapacağımı biliyordu. Konuyu dağıtmak için seçtiğim konu, yaralarından daha fazla canını yaktı. "Öyle mi?" diye sordum gözlerimi ondan ayırıp tavana diktim. "Üzüldüm."

Üzülmedim.

Sadece sözlerle insanları kandırmak kendimi kandırmaktan daha kolay.

Ve ben usta bir yalancıyım.

Masallarda büyümedim ben, gerçeklerle yüzleştiğimde büyüdüm. Hayata atıldığım ilk gün dünyada nasıl hayatta kalınır öğrendim. Yalan söyleyerek. İnsanları kandırarak. Görmezden gelerek. Sonra buna alıştım, nefret dolu bir ergenlik geçirdiğimde hayat önüme en büyük şansımı getirdi koydu. Kız kardeşimi. Sonya'yı. Sadece isimlerimizin baş harfleri benzer değildi, bizim hayatımın her noktası birbirine benziyordu. Ellerimizden kayıp giden yıllarımızı oturup konuştuk, sonra her şeye rest çekip kendimiz olmaya karar verdik. Artık nefret dolu değildim, artık insanları kandırmak yerine gerçekleri söylüyordum.

ROMANTİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin