10• Turn Me To Ashes

114 19 27
                                    

Jisung için hayat, Minho'yu görmeye başladıktan sonra biraz daha zorlaşmıştı. Çünkü onu göremediği zamanlar, ölü adamın kendisini bu kadar fazla takip ettiğinin bu kadar farkında değildi. Genel olarak hissedebiliyor olması, her zaman hissettiği anlamına gelmiyordu maalesef.

Minho uyumak, yemek yemek, nefes almak gibi, insanların yaşamak için yapmak zorunda oldukları şeylere ihtiyaç duymadığı için, günün her saatini ve her dakikasını evde gezerek geçiriyordu. Jisung geldikten sonra da boş boş dolanmak yerine, ünlü yazarın peşinden gezmeye alışmış, bu onun yeni normali olmuştu artık.

"Tuvalete girerken de mi benimle geliyordun gerçekten?! Her şeye tamam ama buraya kadar da girme bir zahmet! Git çabuk!" Jisung'un sesi sinirden birkaç oktav tiz çıkmıştı. Minho'nun onu bu kadar takip ettiğini gerçekten düşünmemişti.

"Uzun yıllar boyunca sen de tek başına olsaydın, can sıkıntısından gelen kişileri sen de her yere takip ederdin." diyerek kendini savunmaya çalışmıştı Minho. Jisung'un fikrini değiştirmeyeceğini fark ettiğindeyse, sanki rahatsız eden kişi kendisi değilmiş gibi gücenmiş, sinirini Jisung'a dilini uzatarak çıkartmaya çalışmıştı.

Jisung tabii ki de bu saldırıya karşılıksız kalamazdı. O da dilini çıkartarak karşılık vermiş, yetinmeyip eline aldığı bir tuvalet kağıdı rulosunu, cansız adamın ruhuna doğru fırlatmıştı, sanki zarar verebilecekmiş gibi.

İçinden geçen tuvalet kağıdı rulosunu gören Minho daha da kırılmış hatta neredeyse üzülmüştü. "Tamam tamam yemedik bokunu. Hem merak etme. Her zaman götünün dibinde değildim. Her ne kadar ölü de olsam, benim de bir hayatım var." diyerek kendini savunmaya çalışmıştı.

Kafası dik, gururdan neredeyse çatlayacak bir biçimde lavabodan çıkan adamı izlerken Jisung, yüzündeki pembeliği Minho'nun fark etmemesine çok sevinmişti. Bu kadar sıkı fıkı olmalarını gerektirecek bir durum yoktu ortada. En azından şimdilik.

Düşüncelerinin daha fazla saçmalaşmasına izin vermeden işini halletmeye koyuldu. Daha bugün yapacak çok şeyi vardı. Minho'yu düşünerek zamanını harcayamazdı.

•••

Minho giriş kata inmiş, Byeol ile oynuyordu Jisung yanlarına geldiğinde. Byeol'ün yumuşak tüylerini o da sevmiş, mutfağa yönelip kendine kahvaltı hazırlamaya başlamıştı.

Minho'yu görmeye başlayalı birkaç gün olmuştu anca. İlk birkaç gün Minho ortadan yok olmuştu. Geri geldiğinde ise, Jisung'a hiçbir açıklama yapmadan, peşinden kaybolmuş bir köpek yavrusu gibi gezmeye başlamıştı. Hatta o an olduğu gibi, lavaboya bile girmeye kalkmıştı.

Şimdi de, yapmaları gereken çok fazla iş vardı. Jisung'un bir sonraki kitabı için hikayelere, Minho'nun da bu dünyadan hala daha gidememe gerekçesini öğrenmeye ihtiyacı vardı. İki adam da bu zorunlu oluşmuş bağlılıktan rahatsız olmuş gibi görünmüyordu.

Kahvaltısını büyük bir iştahla yerken, televizyonda gerçek suç programlarından bir tanesini açmış, neredeyse gözünü kırpmadan izlerken, Minho da onu izliyordu.

Birkaç gündür kafasını toparlamak için Jisung'un olmadığı odalarda takılıyordu. Rahatsız edilmeden düşüncelerini sıraya koyması gerekiyordu Minho'nun.

Öldüğünden beri ilk defa onu görebilen bir insan vardı artık bu karma karışık varlığında. Sebebini bulmasına yardım edebilecek, yalnızlığını ve sıkıntısını bir miktar da olsa yok edebilecek birisi.

Geçen senelerde böyle bir ihtimalin varlığı onun için imkansızdı. 100 yıl da, 1000 yıl da geçse, böyle bir ihtimalin olması Minho'ya imkansız gelirdi. Hala daha imkansız geliyordu.

I'll Wait Forever • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin