Jisung tam olarak 15 dakikasını, göğsüne bastıran, tanımadığı adamla göz göze geçirmişti. Ne karşısındaki adam hareket etmiş, ne de Jisung hareket etmeye cesaret edebilmişti. Arada bir saate bakmak için gözünü kaçırmak dışında kılını bile kıpırdatmadan yatmış, üstündeki adamın kalkmasını beklemişti.
Minho kendine geldiğinde alelacele Han'ın üstünden kalktı. "Beni görebiliyor musun?" diye sordu karşısında donmuş olan adama.
Han cevap vermedi.
Tam tersine sakince yatakta dikildi, biraz saçını karıştırdı eliyle ve ayaklarını yataktan sarkıttı. Yataktan indi, kapıya doğru yürüdü.
Sakince aşağı kata indi, mutfağa gidip kendine koca bir bardak su doldurup, camdan dışarıyı izlerken suyunu yudumladı. Sanki daha yeni tarvmatik bir olay yaşamamış gibi hareket ediyordu. Çok sakindi.
Fazla sakin.
Camdan dışarıya bakarken aklına botanik bahçesinin ne kadar boş kaldığı geldi. Bir sürü almak istediği bitki vardı. İhtiyacı olanlar, güzelliğine hayran kaldıkları ya da diğer bitkilerle güzel duracağını düşündükleri. Sabah uyandığında kesinlikle bir liste yapmalıydı.
Hem şehir merkezini de görmüş olurdu. İhtiyacı olduğunda oraya gitmesi gerekecekti. Tüm yemek stoğunu getirmesi için her zaman menajerini rahatsız edemezdi. Pizza yapmak için malzemeler de alabilirdi. Kesinlikle yarın ilk işi kendine bir liste yapıp, şehir merkezine gitmek olmalıydı.
Jisung tüm bunları yaparken Minho, yaşamış olduğu olayın şoku içinde, odadaki koltuğa kendini bırakıp kendince olan şeyleri anlamlandırmaya çalışıyordu.
15 dakika boyunca kitlenmiş olması ayrı korkunç, bu süreyi Jisung'un gözlerinin içine bakarak geçirmesi ayrı korkunçtu. Öldüğünden beri onu kimse görememişti. 20 senedir ilk defa birisiyle uzun süreli göz teması kurmak, onu derinden sarsmıştı.
Jisung odaya geri girdiğinde, Minho irkildi. Gözlerini Jisung'dan bir saniye bile ayırmadan onu izledi.
Jisung ise hiçbir şeyden habersiz yatağa girdi, üzerini örtüp derin bir uykuya daldı. Artık iyice dinlenene kadar uyuyacaktı. Özellikle sırt üstü yatmamaya çalıştı. Ne de olsa uyku felcini tetikleyen nedenlerden bir tanesi de oydu.
Minho sabaha kadar gözlerini Jisung'dan ayırmadı. Bu çocuğun kim olduğunu çözmek zorundaydı artık.
•••
Sabahın ilk ışıklarıyla Jisung gözlerini açtı. Bugün yapması gereken bir sürü iş vardı. Ayaklarını yataktan aşağıya sarkıttı, telefonunu alıp biraz sosyal medyada dolandı, hayranlarının kitapları hakkında yaptığı editleri izledi. Kendini önündeki uzun gün için yeterince hazır hissettiğinde yatağından kalkmayı başarabilmişti.
Lavaboya gidip günlük rutinini tamamladıktan sonra alt kata indi, televizyonu açtı ve mutfağa geçti. Kendine büyük bir kahvaltı hazırlamak istiyordu. Ne de olsa çok fazla enerjiye ihtiyacı vardı.
Jisung uyandığından beri Minho peşinde gezmeye devam etmişti. Nereye giderse peşinden ayrılmayacağına yemin etmiş gibiydi. Jisung'un nasıl birisi olduğunu çözmesi gerekiyordu.
Dün gece gerçekten onu görmüş müydü yoksa kitlendiği için mi hareket etmemişti? Ama gözünü her kaçırdıktan sonra tekrardan Minho'nun gözlerine bakmaya devam etmişti. Bu çok saçmaydı.
Demek ki belli bir seviyeye kadar görmüştü Minho'yu. Yine de onu görmesi imkansızdı. Han geldiğinden beri çok garip şeyler dönüyordu bu evde.
Jisung kendisine krep hazırlamaya karar verdi. İlk önce sıcak su koydu kendisine çay yapmak için. Ardından krep malzemelerini çıkartıp derin bir kabın içinde karıştırdı. Tek tek tavanın içinde hazırlarken televizyonda açtığı müzik kanalındaki şarkılara eşlik ediyordu.
Bugün kendini gerçekten daha iyi hissediyordu. Buraya gelmek hayatında verdiği en güzel karar olabilirdi. Kendine ait kocaman bir ev, kocaman bir göl ve bir bahçe vardı. İstediği saatte istediği her şeyi yapabilirdi. Sabahlara kadar kitap yazacaktı artık. Menajeri onu uyumaya zorlayamazdı.
Kahvaltısını salondaki masada yapmaya karar verdi. Krepleri koyduğu tabağı ve diğer yemek istediği malzemeleri hazırlayıp salona götürdü, çayını almak için mutfağa bir kez daha gittikten sonra artık hazırdı.
Televizyonda izlemek için birşeyler aradı, bulamayınca YouTube'u açmaya karar verdi. Abone olup videolarını izlemek için zaman bulamadığı birkaç kişi vardı. Kahvaltısını yaparken onları izlemeye karar verdi.
Minho hayretler içinde Han'ı izliyordu. Hala daha nasıl bu kadar rahat davranıyor olduğuna bir anlam veremiyordu. Psikolojik problemleri mi vardı acaba? Tanımadığı insanlara teşhis koymamalıydı.
Jisung kahvaltısını bitirdikten sonra tekli koltuğun üstünde duran ajandasını aldı, alışveriş listesi yapmaya koyuldu. İlk önce almak istediği bitkilerin listesini yaptı. Minho Jisung'un omzunun üstünden listeyi okudu:
• güzelavrat otu
• karabanotu
• adamotu
• biberiye
• boru çiçeği
• fesleğen
• nane
• adaçayı
• mine çiçeği
• yüksükotu
• pelin otu
• melek otu
• kurtboğan
• gül
• papatyaBitkilerin ne işe yaradıklarını bilmiyordu Minho. Jisung belki de görüntülerini sevdiği için alacaktı ya da çay filan yapacaktı. Papatyanın içilebildiğini biliyordu.
Jisung almak istediği diğer malzemelerin listesini de yaptı. Ajandasını çantasına geri koydu. Bulaşıklarını mutfağa götürüp bulaşık makinesine doldurduktan sonra üstünü giyinmek için yukarı kata geri çıktı.
Hazırlandıktan sonra çantasını da alıp arabasına bindi ve şehir merkezine olan yolculuğuna başladı.
Minho camda Jisung'un arabaya binip gitmesini izledi. Gününü büyük ihtimalle camda geçirecek gibi duruyordu.
•••
Akşam saat 10 olmuştu. Sabahın erken saatlerinden beri dışarıda olan Han, hala eve geri gelmemişti.
Minho meraktan evde dört dönmeye başladı. Nerede kaldı bu çocuk? Saatin farkında mı? Başına bir şey mi geldi acaba? Ya kaza yaptıysa?
Düşünmekten neredeyse kafayı yiyeceği sırada dışarıdan bir araba sesiyle irkildi. Han sonunda eve gelebilmişti.
Camdan pür dikkat Han'ı izlemeye başladı. Genç adam kapıyı açtı, dışarı çıktıktan sonra arka kapıya yöneldi. Herhalde yazdığı bitkileri alacak diye düşündü Minho.
Jisung elinde küçük bir kediyle arka kapıdan çıkıverdi. İşte Minho bunu hiç beklemiyordu. Han eve yaklaştıkça kedinin yüzünü daha iyi görebilmişti.
En fazla 4-5 aylık filan olmalıydı küçük yaratık. Onu getiren adamın kollarında kıvrılmış uyuyordu. Jisung'un kediyle olan konuşmasına kulak misafiri olmuştu. "Burası artık yeni evin olucak minik yıldız."
Gerçekten garip birisiydi Han.
☆*:.。..。.:*☆
Yazar notu:
Baya filler bir bölüm, editlemeden atıyorum açıkçası umarım hatalarım yoktur 🥲 Bir sonraki bölümde işler kızışacak 😋

ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'll Wait Forever • minsung
FanfictionEn çok okunanlar listesinde taht kuran ünlü korku yazarı Han Jisung, 'hayranlarının' onu taciz etmesinden bıktığı için bir göl evi kiralar. Burada yaşadığı olaylar belki de hikayelerine konu olacaktır, kim bilir?