2• I Can Smell You Alive

181 26 47
                                    

Jisung hissettiği nefes ve duyduğu sesle irkilmişti. Çok da umrunda da değildi ya, yine de bi etrafını kolaçan etti. Kimsenin olmadığına emin olması çok da zamanını almadı. Ne de olsa kesin emir vermişti olduğu yeri bilen herkese, sakın ben istemedikçe yanıma gelmeyin.

Şarabını tezgaha koydu sakince. Yeri silmeye devam etti.

Yorgunluğu yüzünden gaipten sesler duyuyordu heralde. Başka mantıklı açıklaması olamazdı. Ya da günlerdir uyumamanın verdiği ruh haliyle halüsinasyon da görüyor olabilirdi. Daha önceden garip şeyler gelmişti başına, şu an yaşadığı o kadar da saçma gelmiyordu ona. Ne de olsa korku kitapları yazıyordu.

Sabahın ilk ışıklarını görene kadar yaptığı araştırmalar yüzünden uykusuz kalması haricinde, kitaplarını yazmaya başladığı zamanlarda öğrendikleri yüzünden de korkacağı kadar korkmuştu zaten. Daha fazlasına mecali kalmamıştı.

Esintinin dışarıdan gelmediğine artık yeterince emin olmuştu. Bir yerlerde mutlaka bir delik vardır illaki diye içinden geçirdi. Ev zaten yıllardır kullanılmadığı için mutlaka bir vahşi hayvan burasını kendi yuvası yapmıştı boş kaldığı zamanlarda.

Tüm odaları tek tek gezerek hepsinin camlarını açmaya koyuldu. Evin tüm tozu ciğerlerine dolmuştu, daha fazlası öksürük krizlerine yol açabilirdi. Zaten son kovaları da doldurup temizliği bitirme zamanı da gelmişti. Bugünün yorgunluğunu atmak istiyordu artık. Uzun bir banyoyu hak etmişti.

Jisung tüm bunları düşünür ve yaşarken, onunla aynı ortamda olan başka birisi vardı. Ancak bu kimsenin göremediği kişi, sinir krizleri geçirmekle meşguldü.

"Nasıl bir insan ensesinde nefes hissettiğinde ürkmez ki?! Çok saçma, aşırı mantıksız. Ne demek hiçbir şey olmamış gibi temizliğe devam etmek?! Ben burada neyim? Eşek başı mı??? Tamam beni görmüyorsun, anlıyorum ama bir tepki verir insan! Nasıl bir yaratıksın sen böyle??? Rüzgar diye de geçiştiremezsin, beni duyabil diye tüm enerjimi de kullandım neredeyse. Bu kadar az tepkiyi kesinlikle hak etmiyorum. Nerede benim korku dolu çığlıklarım?! Nerede benim tüm eşyaları burada bırakıp korkudan evi terk etmelerim?! Ha, nerede cevap ver bana!"

Bu evin asıl sahibi ne tapusunu elinde tutan ev sahibi, ne de kullanılmadığı için kendilerine yuva yapan vahşi hayvanlardı. Bu evin asıl sahibi, bu evde trajik bir şekilde hayatını kaybeden ve buradan ayrılamamakla cezalandırılan Lee Minho idi.

Minho çoğu şeyi hatırlamıyordu. Niye burada sıkışıp kaldığını da anlamlandıramıyordu. Hatırladığı tek şey öldükten sonra bu eve gelen herkesi korkutmayı kendine bir görev edindiğiydi. Ne de olsa kendini başka türlü eğlendirmenin yolunu bulamayacaktı.

Uzun süredir bu dünyayı bırakmak için bir sürü yol denemiş, hepsi sonuçsuz kalmıştı. Tek yapabildiği şeyin insanların mental sağlıklarıyla oynamak olduğunu fark ettiğinden beridir de, bu eve gelen her kimse onunla uğraşıp evden kaçmalarını izleyerek kendince vakit geçiriyordu.

Hatta aklından skor tablosu bile oluşturmuştu. Her geçen gün daha da hızlı terör estirmenin verdiği gururunu, bu sefer eve gelmiş olan adam yıkacak gibi duruyordu ya, üzerine daha fazla düşünmek istemiyordu.

Minho tiratlarını evin diğer ferdinin yüzüne resmen tükürürken, Jisung işini bitirmiş, ikinci kattaki odaya bağlı banyoya girip banyo suyunu hazırlamaya başlamıştı bile. Sıcak bir duş, tüm yorgunluğunu alacaktı kesinlikle. Almazsa da bir kas gevşetici içer, uykuya dalıverirdi canım ne olacaktı sanki.

Su küvete yavaş yavaş dolarken, Jisung üstündeki tişörtü ve giydiği eşofman altını bir çırpıda çıkartmış, saçını bir taç yardımıyla geriye ittirip, ayna karşısında yüz temizliği rutinine başlamıştı. Burada hava normalden daha soğuk gibi görünüyordu. Cildinin nemini kaybetmemesi için elinden gelen her şeyi yapması kesinlikle şart olmuştu.

I'll Wait Forever • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin