🚨8• Death Calls My Name

132 17 51
                                    

🚨Tw//ölüm

Jisung'un günleri, Byeol ile oynamak, kitabını yazmak, göl kenarında vakit geçirmek ve botanik katındaki bitkilerle ilgilenmekle geçiyordu. Burası kısa süreliğine kiraladığı bir yer değil de sanki yeni evi olmuştu. Hayatından oldukça memnundu.

Kafasını karıştıran tek şey, uyku felci geçirdiği gece üzerinde gördüğü genç adamdı. Hala daha anlamlandıramıyordu. Çünkü genellikle böyle durumlarda daha korkutucu imgeler görmeye alışıktı. O gece gördüğü adamın tek korkunç yanı feci derecede yakışıklı olmasıydı.

Tamam belki de üzerine çıkmış olması korkunç sayılabilirdi. Ancak herif gerçekten de bir içim su gibiydi. Bir daha görmek için her şeyini verebilirdi. O raddeye gelmişti artık Jisung'un yalnızlığı.

Etrafında birilerinin olmaması onu o kadar da kötü etkilemiyordu açıkçası. Tek sıkıntısı romantik bir partnerinin olmamasıydı. Cinsel ihtiyacını gidermek onun için o kadar da zor değildi. İstediği zaman birilerini bulabiliyordu, kendisinin çekici olduğunun pekala da farkındaydı, teşekkürler.

Ancak bir o kadar uzun zamandır da birisi tarafından sırf kendisi olduğu için sevilmediğinin de farkındaydı. Yanına yaklaşmak isteyenler ya ünlü olduğu için ya da ona sapıklık boyutunda takık oldukları için ilgileniyorlardı. Jisung'u, Jisung olduğu için seven kişi sayısı bir elinin parmaklarını geçmiyordu artık.

Rüyamda gördüğüm adama da aşık olacak kadar düşmemeliyim diyerek kendini bu garip düşünce tufanından kurtarmaya çalıştı.

Aynı zamanda Minho da aynı şekilde, Han'a korku dolu bir gece yaşatmaya çalışırken tam tersine kendinde uzun zamandır hissetmediği duyguları uyandırdığı geceyi düşünüyordu. Han'ın onu görmüş olması imkansızdı.

Minho ilk başlarda istemeden de olsa eve gelen yeni kiracıları korkutuyordu. Onlarla her seferinde iletişim kurmaya çalıştıkça eşyalarını yerlerinden oynatıyor, kullanabildiği son gücüyle ortamda soğuk hava oluşturuyordu. Bunun ona dezavantaj oluşturacağını fark ettiğinde evde 5. kiracılar vardı. Biraz uzun sürmüştü anlaması.

Artık hiç kimseyle iletişim kuramayacağını anladığı zamanda da bu sefer eve kiracılar yerine 'hayalet avcıları' gelmeye başlamıştı. Evin adı perili ev olarak çıkmış ve birçok insanın dikkatini çekmeyi de başarmıştı.

İlk gelen bu sözde 'avcılar', tahmin edilebilecek en eski teknolojiyle gelmişlerdi. Yaptıkları tek şey evi dağıtıp gitmekti. Minho bundan çok rahatsız olmuştu.

İkinci gelenlerle neredeyse iletişim kurmuştu. Onu umutlandıran kişiler ne kadar işe yaramaz olduklarını çok geç olmadan fark ettirmişlerdi. Evde birden fazla hayalet olduğuyla alakalı konuşup durmuşlar, Minho'nun yaptığı hiçbir 'paranormal' olayı görmemişlerdi.

Bu kocaman evde tek başınaydı. Başka hayaletler görse ilk önce Minho görürdü zaten. Yaşayanlar gerçekten gerizekalıydı.

Yıllar geçtikçe eve gelen kişilerin sayısı azalmış, arada bir de olsa gelen uyuşturucu bağımlıları hariç artık eve kimse uğramaz olmuştu. Minho, her geçen gün insan olmanın ne demek olduğunu unutmuştu. Ta ki Han eve gelene kadar.

Evin kiralığa verilmesini beklemiyordu. Ev yıkılır da duvarların arasından kurtulurum artık diye düşünüyordu bir umut. Tam tersine yeni birisinin gelmesi onu çıldırtmıştı. Yaşarken mutluluğu elinden alınmıştı ama neden ölüyken de mutlu olmasına izin verilmiyordu ki?!

Han'ın tuhaf davranışları da her ne kadar Minho'yu çıldırtsa da, evde birisinin varlığı biraz da olsa yılların umutsuzluğunu kırmış gibi görünüyordu. Çok da alışmamaya çalışmıştı Minho. Ancak bariz bir şekilde başarısız olmuştu.

I'll Wait Forever • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin