Minho, Jisung ile tanıştığından beri kendisini daha 'hayatta' hissetmeye başlamıştı.
Daha fazla gülüyor, daha fazla konuşuyor, daha fazla hissediyordu. Tek başınayken ve kimse onu göremiyorken bunları yapmasını gerektirecek bir durum olmadığını herkesten çok, en iyi kendisi biliyordu zaten.
Bu yüzden her ne kadar Jisung'un arkadaşlarını ilk gördüğünde gerilmiş olsa da, beklediğinden çok daha güzel vakit geçirdiklerini düşünmüştü.
Tüm gecelerini, Jisung'un çocukken yaptığı deneylerden, Changbin'in Hyunjin'i etkilemek için yaptığı saçmalıklardan, Hyunjin'in açmayı planladığı resim sergilerinden, Minho'nun yaşarken atlattığı zorluklardan konuşarak geçirmişlerdi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde artık Changbin ve Hyunjin evlerine gitmeye kalktıklarında, ilk itiraz eden Minho olmuştu.
Hayattayken bu kadar canlı hissettiği zamanın, yaşadığı o son gece olduğunu düşünmeden edememişti. Bu hissin biraz daha uzun sürmesini istemişti.
"Saat çok geç oldu, hava çok karanlık. Biraz daha kalın, Jisung da özlemiştir sizi." özleme bahanesinin saçmalığını bilgisayara yazdığı şeyi okuturken fark etmişti ancak artık çok geçti.
Çift de, özellikle Changbin, sanki dünden razıymış gibi teklifi hemen kabul etmişlerdi. Changbin'in yüzünde kocaman gülümsemesi hiç eksilmemişti, Jisung'un yüzünün düştüğünü her ne kadar fark etmiş olsa da.
Jisung da arkadaşlarının biraz daha kalmasını tabii ki de istiyordu. Bir senedir neredeyse iletişimleri kendisi yüzünden minimale inmişti.
Günlük mesajlaşmaları ve fırsat buldukça yaptıkları video görüşmeleri harici, önceki iki hafta hariç yüz yüze gelememişlerdi. Kendisini aşırı izole ettiğinin farkındaydı.
Sadece bula bula bu geceyi beraber geçirecek zamanı bulmuş olmaları sinirini bozmuştu.
Zira bu gece Minho'ya duygularını çekinmeden, tek tek anlatma planları, arkadaşlarının evde olması yüzünden ertelenecekti.
Biraz daha beklerse patlamayı bekleyen bir yanardağ gibi her düşüncesini akıtacakmış gibi hissediyordu.
Yüzünün düştüğünü Minho ve Hyunjin'e yansıtmadan hemen toparlanıp, "Bu arada gerçekten baya geç oldu. Hem evi filan da gezdiremedim ben size. En üst katta kocaman bi botanik bahçesi gibi bir yer var, kahvaltı filan yaparız orda ne dersiniz?" demişti.
Yazar olmanın verdiği hazır fikirlilikle ertesi günün planlarını bile yapmak zorunda kalmıştı.
Hyunjin Jisung'un teklifini de duyduktan sonra meraklı bakışlarla Changbin'e bakmıştı. Ne de olsa onları eve götürebilecek tek kişi sevgilisiydi.
"Süper olur var ya. Gölde yüzeriz de belki, havalar güzelleşti. Fazladan mayon var mıydı Sungie?"
Bu gece Changbin gerçekten Jisung'un damarına basmak için ayrı çaba sarf ediyor gibiydi.
"Var paşam var merak etme. Hoş senin götüne sığar mı bilmiyorum. Her geçen gün daha da büyüyo resmen." kendisini daha fazla tutamamıştı.
"Ya benim yanımda güneş kremim yok ki. Yanmak istemiyorum, canım acıyo sonra." evde olan soğuk savaşın farkında değildi Hyunjin. Hazırlıksız gelmiş olmalarının verdiği mutsuzluğa odaklanmıştı.
"Güneş kremim de var tatlım merak etme. Bir senedir yaşıyorum burda, herhalde evin bomboş olduğunu düşünmüyosunuzdur."
Herkesin odalarına dağılmaları için can atıyordu resmen. Belki ev ahalisi uyuduktan sonra Minho'yu da alıp teras katında onunla konuşabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'll Wait Forever • minsung
FanficEn çok okunanlar listesinde taht kuran ünlü korku yazarı Han Jisung, 'hayranlarının' onu taciz etmesinden bıktığı için bir göl evi kiralar. Burada yaşadığı olaylar belki de hikayelerine konu olacaktır, kim bilir?