9• Tongue-Tied And Oh So Squemish

102 16 21
                                    

Minho'nun vücudunu soğuk kaplamıştı. Tüylerinin diken diken olduğunu hissedebiliyordu, fiziksel bir vücudu olmasa da. Şimdiye kadar kimse onunla direkt iletişim kurmamıştı.

Öldüğünden beri kimse onunla direkt iletişim kuramamıştı.

Tam tamına 20 yıldır kimse onu görememiş, kimse onunla iletişim kuramamıştı. İletişim kurduğunu düşündüğü her zaman, her gün, her saniye bir öncekinden daha fazla hayal kırıklığına uğramaya alışmıştı.

Kendi kendine konuşmaya alışıktı Minho. Diyaloglar değil, monologlar onun iletişim biçimiydi artık. Eve giren hayvanlarla, duvarlarla, eşyalarını üzerindeki tozlarla konuşmaya alışıktı. Onun varlığını bilen, onu gören birisiyle iletişime hiç ama hiç alışık değildi.

Tam tamına 20 yıldır ölüydü, hayaletti, hiç kimseydi.

Jisung'un onu görmesi Minho için korkunç bir olaydı. Olduğu yerde donup kalmış, kılını bile kıpırdatamamıştı. Kendi düşüncelerini toparlamaya çalışırken hala daha Jisung ile göz göze olduğunun farkında değildi. Tıpkı o gece olduğu gibi.

"İlk geldiğim zaman, uyku felci değildi dimi? Benim hareket etmemi engelleyen sendin." Jisung'un sözleriyle daha da irkilmişti Minho.

Sadece kafasını sallayabilmişti onaylamak için.

"Açıkçası şimdiye kadar seni göremiyordum, sadece varlığını hissedebiliyordum." Kedinin yanına doğru yürüyüp, çiçeklerden yapılmış yatağın ucuna oturmuştu Jisung.

Konuşmasına devam etti "Byeol'ün de seninle oynadığını anlamıştım ama seni tanımadığım için özellikle iletişime geçmedim. Genellikle insanlar uzun süre ölü kaldıktan sonra insan iletişimi istemiyorlar çünkü. Bugün de bebeğimi geri diriltmek için ritüeli yaparken seninle olan iletişim kanallarını da açmış oldum umarım rahatsız olmamışsındır."

Jisung, Byeol'ü okşamaya devam ederken, Minho'yla konuşmasını sürdürmüştü. Minho, karşısındaki yaşayan, nefes alan ve en önemlisi onu görebilen bu tuhaf adamın sözlerini hala daha idrak edemiyordu. Gerçekten Minho ile mi konuşuyordu, yoksa o da yalnızlıktan kafayı mı yemişti?

"Beni gerçekten görebiliyor musun?" Minho hayatında sesinin hiç bu kadar kısık çıktığını hatırlamıyordu. Elleri titremiş, boğazı düğümlenmişti.

Korku, gerginlik, heyecan, umut, hüzün, sanki varlığı boyunca hissedebileceği tüm duyguları aynı anda hissediyordu Minho.

Ne hissettiğini artık o da bilmiyordu.

Jisung'un sesi, konuştuğunda sanki milyarlarca ışık yılı uzaklıkta gibi gelmişti ona "Evet, elbette. Ne kadar inanırsın bilmiyorum ama insanların 'dünya dışı' gördüğü şeylerin çoğu var. Bilmiyorum yaşarken duymuş muydun 'necromancer' olarak geçiyor benim yaptığım bu iş. Ailemden bana geçen bazı özelliklerim var. Bazen baş ağrısı olabiliyorlar ama bazen de işime yarıyorlar, şu anda da olduğu gibi."

Jisung, hala daha Byeol'ü sevmeye devam ediyordu. Konuşurken bir geri canlandırılmış kediye, bir Minho'ya bakıyordu. Karşısındaki adamın sakinliği, aylar geçmesine rağmen hala daha şaşırtıyordu Minho'yu.

"Peki, beni öteki dünyaya gönderebilir misin? Eğer varsa öyle bir yer. Burada çok uzun zamandır tıkılıp kaldım. Çok sıkıldım. Ne yaşıyorum ne ölüyüm, arafta gibiyim ama bu evin içinde tıkılıyım, duvarları bile aşamıyorum. Lütfen bana yardım et." Minho ellerinin titremesini hala daha durduramamıştı.

Jisung'un ağzından çıkan her cümleyi, sanki çölde uzun zaman sonra su bulmuş birisinin açlığıyla dinlemişti. Her cümlesi ona umut olmuştu neredeyse.

Bu mutluluğu çok da uzun sürmemişti. "Maalesef sadece ölenleri bu dünyaya getirebiliyorum. Ayrıca sanırım senin de tamamlanmamış bir görevin var ki buradan uzaklaşamıyorsun. 'Öteki dünya' ile alakalı birçok teori var ama ben bile emin değilim açıkçası. Eskilerin söylediklerinin çoğu işe yaramaz çıkabiliyor."

Minho içindeki umudun sönüp tekrardan alevlendiğini hissetti. Jisung'la olduğu her saniye ne hissetmesi, ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Gerçekten çok tuhaf birisiydi.

"O zaman en azından görevin ne olduğunu bulmama yardım edebilir misin? 20 küsür senedir burada tıkılı kaldım. Evin sınırları dışına bile çıkamıyorum. En azından farklı yerlere gidebileyim, lütfen." Yaşayan birisine bunca yıl sonra yalvaracağını düşünmemişti.

Jisung kıkırdamıştı. Bas baya Minho'nun yüzüne bakıp kıkırdamıştı. Minho şimdiye kadar birisini öldürmeyi bu kadar çok istememişti. "Tabii ki de yardımcı olurum ama bir şartım var." Tabii ki de bir şartı vardı. Minho ne zaman istediği bir şeye hemen sahip olabilmişti ki.

"Sen de bana yardım etmelisin, hikâyelerimde biraz eksiklik olmaya başladı farklı fikirlere ihtiyacım var. Hem şimdiye kadar hiçbir hayaletten yardım alamamıştım, diğerleri hiç izin vermediler. Eğer sen izin verirsen hikayelerini yazabilirim."

Minho, ilk önce kalakaldı. Bu adam şaka mı yapıyordu? Gerçekten istediği sadece bu muydu?

Karşısındaki adamın sözleri karşısında gülmeye başlamıştı. Kahkahalar atmış, çok fazla güldüğü için hatta karnını tutmak zorunda kalmıştı. Şartının bu kadar saçma bir şey olmasını beklemiyordu.

"Şartın bu mu cidden? Aşırı vizyonsuzsun." Ona yardım edecek kişiye hakaret etmenin mantıklı olup olmaması umrunda bile değildi Minho'nun. Jisung gerçekten sorunluydu.

"Başka ne isteyebilirim sayın hayalet hazretleri? Senin gibilerin yapabileceği şeyler sadece ortalıkta dolanıp milleti korkutmak. Belki herhangi bir şeye biraz dokunabilirsin istersen, o kadar. Dünyanın en iyi cadıları bile öldükten sonra güçsüzleştiler. Senin adını bir yerde duyduğumu hatırlamıyorum."

Bu biraz canını acıtmıştı. Sadece biraz.

Tamam yaşarken herhangi bir adam olabilirdi ama bu kadar da ezmesine gerek yoktu. Şimdiye kadar olan olaylar yüzünden Jisung'a kızamamıştı bile. İstediği her şeyi diyebilir, yeter ki beni bu ızdıraptan kurtarsın diye geçirdi içinden.

"Tamam, anlaştık. Ben sana hikayeler anlatacağım, sen de benim bu evden kurtulmama yardım edeceksin." Minho için bu çocuk oyuncağıydı, yılların birikimi vardı ne de olsa.

Jisung'un gözleri ayrı bir parlamıştı. Artık sonunda kitaplarına ayrı bir hava katabilir, belki de bir hayaletin ağzından roman yazabilirdi. Önündeki seçenekler uçsuz bucaksız görünüyordu. Bu evi kiralamak gerçekten de hayatında aldığı en iyi karardı. 

Böylece Minho ve Jisung'un garip yolculuğu başlamıştı. Byeol'ün ölüp, Jisung tarafından geri diriltilmesi, iki adamın hayatlarında kaderlerini değiştirecek bir dönüm noktası olmuştu. Hangi yönde değişeceğini o an ikisi de bilmiyordu.

I'll Wait Forever • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin