Ceketimin şapkasını kafama geçirmemin ardından elimdeki sıcak kahveden bir yudum alıp arka masalardan birine oturdum. İçerimde bir yerlerde yaşam sevinci denen şey ölmüş topluca gömülüp helvası yenmişti maalesef. Bu hafta benden beklenmeyecek şekilde bir sakinlik vardı üzerimde.
Kütüphanenin yan tarafındaki kafeye gelmiştim. Genellikle günün her saati sakin olan ve öğrencilerin çoğunluk olarak takıldığı bir mekandı burası. Kahve çok tüketsem de şu an burada bulunma amacım içecekten çok başkaydı.
Eren Gökalp için buradaydım.
4 yıllık lise hayatımın ilk senesinde aynı sınıfta olduğum, yer yer okulda gözüme takılan ancak aylardır konuştuğum havacı adlı kişi çıkmasına hiç ihtimal vermediğim kişi.
Birlikte takıldığı arkadaşı Kaan'la bir iki masa ötemde oturmuş ikisi de telefonlarına bakıyor arada kısa sohbetlerde bulunuyorlardı. Onun sadece sırtı görüş alanımda olsa da geçtiğimiz gün kütüphaneden topuklamadan önce yüzünü inceleme fırsatı bulmuştum.
Üç numaraya vurulmuş kısa saçlara, beyaza yakın bir ten rengi tonuna ve saçıyla aynı renk koyu kahve gözlere sahipti. Konuşmalarımızdan yola çıkarak beklediğimden ciddi bir duruşu vardı. Büyük ihtimalle sadece dışardan böyle gözüküyordu.
Bana dönük olan Kaan ise Eren'in aksine daha detaylı tanıdığım bir isimdi. Yine lisenin ilk senesi aynı sınıftaydık ve o zamanlardan beri derslerinde gayretli olan sayılı kişiden biriydi Kaan. Zaten liseye geçiş sınavında da yüksek bir başarı yakalamıştı ancak tahminime göre babası bizim okulda öğretmen olduğu için burada okumayı tercih etmişti.
Masalarına doğru ilerleyen bir kız olduğunu fark ettiğimde bakışlarımı onlardan çekip sadece kahvesini içen sıradan insanlardan biri pozisyonuna geçtim. Dikkat çekmek istemiyordum. Hele havacının artık tanıdığım biri olmasına alışamamışken şu an onunda beni tanımasına hazır değildim.
Kaçamak bakışlarımı masalarına değdirirken gelen kızında bizim okuldan olduğunu fark ettim. Kız masaya oturur oturmaz hareketli bir şekilde Kaan'a bir şeyler anlatmaya başlamıştı. İsmi Çisem miydi Buğlem miydi diye düşünürken yüzü bana dönük olan kızla göz göze geldik. Bir şeyler düşünüyormuş da öylesine göz göze gelmişiz gibi yavaştan farklı noktalara baksam da ona baktığımı hissettiğini düşündüm. Şayet kız üzerimden bakışlarını ayırmanın aksine yanındaki Kaan'ın da bakışlarını bana çevirmesine neden olmuştu.
Pekala yakalandım.
Eren'in buraya dönüp bakmaması adına içimden dualar sıralarken isminin Buğlem olduğuna karar kıldığım kız ayağa kalkıp benim olduğum tarafa adımlamaya başladı. Esmer, uzun boylu ve sevimli bir yüze sahip bir kızdı. Yanımda ki sandalyeyi çektiği sıra nazikçe ''oturabilir miyim?'' diye sordu. Başımla onu onaylamamın ardından oturup konuşmaya başladı.
''Bizim okuldansın değil mi? Adın İlayda mıydı?''
''İkra'' diyerek onu düzelttim. ''İkra evet. Gitar çaldığını görmüştüm birkaç defa'' diyerek tebessüm etti. Buna karşılık bende tebessüm etmeye çalışsam da başarılı olabildiğimden pek emin değildim. Tanımadığım insanlara karşı samimi davranamıyordum ki bu duruma artı olarak şu an gergindim de. Okulda turuncu saçlı 12. sınıf olan tek kız benken Eren'in beni tanıyamama olasılığı yoktu.
Gerginliğimi fark etmiş olacak ki lafı uzatmadan direkt ''bizim okuldan Kaan ve Eren'i tanıyorsundur. onlarla ilerideki masadayız senide yalnız görünce bize katılabileceğini düşündük'' diyerek geliş amacını belirtti.
Düşündük derken kastettiği kişi kendisi ve Kaan'dı Eren'in hiç bu tarafa dönmediğine emindim. O cümlesini bitirmeden kafamda cevabımı oluşturduğum için fazla düşünmeden kahvemi gösterip ''üzgünüm molam bitti'' diyerek reddedip masadan kalktım. Kız hızlı verdiğim cevap için şaşırsa da bozuntuya vermeden ''peki'' diyerek o da ayaklandı.
''Yine de yalnız kalmak istemezsen bizim yanımıza uğrayabilirsin'' dedi masalarına birkaç adım kala. Ona gülümseyerek başımı sallayıp hızla masadaki ikilinin yanından geçtim. Bizim okuldan pek kimseyle takılmazdım. Genel olarak pek anlaşabileceğim tipler olmadığına da emindim zaten. Şu zamana kadar hiç yanıma gelmeyen insanlardan birinin aniden sıcakkanlı davranması benim tarafımdan gereksiz bir davranıştı ancak Buğlem'e karşı bu samimiyetsizliği hissetmemiştim. Belki bir yerde tekrar karşılaşırsak konuşmayı deneyebilirdim.
Kütüphaneye geçince derse başlamadan şebeklik olsun diye havacıya mesaj atmak için elimi cebime atıp telefonumu çıkardım.
mandalina: Kaza kaza bakınca
mandalina: Derininde acı var
mandalina: Bilmeyince acıtan
mandalina: Karıncanın belini
mandalina: Saldırganın halini anlayıp unutturan
havacı: Herkesin bir kaçı var kendisinden içeri
mandalina: hanene benden artı bir puan
mandalina: devamını getirdiğin için
havacı: fiziğe çalışıyor musun
mandalina: o iş bende
mandalina: kitabı tekrar tekrar okur yazar çizerim olmuyorsa zorlarım ama ben bu işi yaparım
havacı: inadını derslerine kullanman güzel
havacı: şarjım çok yok spora geçicem bugün
havacı: hoş sen zaten nerede ne yaptığımı görüyorsun da ben yinede haber vereyim
havacı: yazarsan bakamayabilirim
mandalina: tamamdır görüşürüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar|| Texting
Teen Fiction0548#: Tam 998 kişinin optiğine baktım seni bulmak için 0548#: Sana söyleyecek birkaç sözüm var 0548#: Kimsin nesin bilmiyorum ama sal artık şu sıralamayı amk 0548#: Sadece Türkçe mat çözüp fullemişsin okulda da 1.sin 0548#: Kimse kim olduğunu ve...